Ömer Çelik: Cumhurbaşkanımızın prensipleri üzerinden barış masası kurulmalı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Ukrayna'da barış arayışlarına ilişkin, "Cumhurbaşkanı'mız tarafından ortaya koyulan prensipler üzerinden barış masasının kurulması gerekir" dedi.
Ömer Çelik: Cumhurbaşkanımızın prensipleri üzerinden barış masası kurulmalı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.

"Şimdiye kadar 35 ailemiz evladına kavuştu"

Diyarbakır Anneleri'nin 917 gündür evlat nöbetini sürdürdüğünü dile getiren Çelik, "Diyarbakır Annelerimizden ilham alan anneler Van, Muş, Hakkari, Şırnak, İzmir'de evlat nöbetlerini sürdürüyorlar. Şimdiye kadar 35 ailemiz evladına kavuştu. Biz bu haklı mücadeleyi desteklemeye, duyurmaya, her bakımdan yanlarında olduğumuzu ifade etmeye devam ediyoruz" dedi.

Her konuya bir paragraf ayıran uluslararası insan hakları örgütlerinin Diyarbakır Anneleri konusunda sessiz kalmasını da eleştiren Çelik, Diyarbakır Anneleri'nin ortaya koyduğu direnişin, eylemin; aslında Türkiye'nin içindeki bütün siyasi partilerin destek vermesi gereken bir eylemken bu konuda da seçici davrananların olduğunu söyledi.

"Adalet reformu tartışıldı"

MYK Toplantısı'nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün arifesinde gerçekleştiğini dile getiren Çelik, toplantıda ağırlıklı olarak adalet reformunun tartışıldığını bildirdi.

Kadına şiddetin önlenmesine dönük yapılacakların da reform içerisinde yer aldığını aktaran Çelik, şöyle devam etti:

"Daha önce de bu kürsüden bütün bileşenlerimize, bu konuyla uğraşan herkese, 'Görüşlerinize açığız, bütün bu sıkıntıları gidermeye, önerileriniz varsa bunları değerlendirmeye açığız' diye ifade etmiştik. Nitekim bunun genel çerçevesini Sayın Cumhurbaşkanımız KADEM'in 4. Olağan Genel Kurulu programında yaptığı konuşmada net bir şekilde ortaya koyuyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, kadına karşı işlenen suçlarda cezaların artırılacağını ifade etti. Faillerin, somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir davranışı, indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Yani birisi çıkıyor, en büyük ceza gerektiren suçlardan birini işliyor, mahkeme sürecinde uysal davrandı ya da 'pişmanım' dedi ya da kravat taktı diye indirimden faydalanıyor. Böyle bir indirim modeli, eğer somut bir emare yoksa, hiçbir şekilde bundan sonra makul bulunmayacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, taciz eylemleriyle kasten öldürme, yaralama, işkence, eziyet gibi suçlar, kadına karşı işlenmişse cezalarının daha da artırılacağını açıkladığını aktaran Çelik, bütün bunların MYK'de kapsamlı bir şekilde, adalet reformunun parçası olarak ele alındığını söyledi.

Çelik, "Adalet reformu karara bağlandığı takdirde, hayata geçtiğinde birçok yaranın iyileşmesine, birçok nefret eyleminin önlenmesine dönük güçlü bir mekanizma olacaktır" diye konuştu.

"1915 Çanakkale Köprüsü için geri sayım başladı"

AK Parti'nin eser siyasetine güçlü bir şekilde devam ettiğini belirten Çelik, şunları söyledi:

"Önümüzde önemli bir gündem maddesi var. 18 Mart Şehitleri Anma Günü'nde ve Çanakkale Zaferi'nin 107'nci yıl döneminde hizmete girecek dünyanın en büyük orta açıklıklı asma köprüsü olan 1915 Çanakkale Köprüsü için geri sayım başladı. İnşallah 18 Mart günü, bütün vatandaşlarımızı, Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle açılacak bu köprüde hep beraber o tarihi güne şahitlik etmek üzere bekliyoruz."

Ukrayna'da barış arayışları

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarına ilişkin MYK'de kapsamlı bir değerlendirme yapıldığını belirten Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın bu meselede diplomasi yolunun açılması ve güçlendirilmesi, barışçıl yol ve yöntemlerin hayata geçirilmesi konusunda muhataplarıyla yaptığı görüşmeleri aktardığını söyledi.

Parti olarak, şu anda yürürlüğe giren ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesini arzuladıklarını söyleyen Çelik, tarafların kabul etmesi halinde Türkiye'nin gerekli diplomatik zemini oluşturmaya hazır olduğunu dile getirdi.

Yaşanan gelişmelerin; "mevcut düzenin dikişlerinin söküldüğünü", daha kapsamlı ve kapsayıcı bir düzen arayışının oluşturulması ihtiyacını ortaya çıkardığını ifade eden Çelik, insani değerlere dayanan, uluslararası hukuk ilkelerini öne çıkaran ve herhangi bir devleti dışlamayan kapsayıcılığın ortaya koyulamaması halinde kuralsızlığın hakim olacağını söyledi.

Savaşta kimin kazanıp kimin kaybettiğiyle ilgili çok sayıda analiz yapıldığına işaret eden Çelik, savaşta insanların ölümünü durdurmak için girişimlerde bulunulması gerektiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da işgale ve darbelere karşı olma ve taraf iki ülkeden de vazgeçilmemesi yönündeki yaklaşım üzerinden kurulan diplomatik hattın kıymetini koruduğunu anlattı.

"Türkiye denklemden çıkarıldığında NATO güvenliği aksak bir hale geliyor"

Avrupa Birliğinin (AB) yeterince diplomasi üretemediğini, Türkiye'yi dışlayan bir AB'nin, Avrupa değerlerini hiçbir zaman koruyamayacağını dile getiren Çelik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un NATO ile ilgili açıklamalarını hatırlattı.

Çelik, şunları kaydetti:

"Bu bir kere daha eldeki değerlerin ve kazanımların bir kriz ortamı yokken ne kadar sorumsuzca harcandığını, ancak bir kriz ortamı çıktığı zaman bunun kıymetinin bilindiğini gösteren bir tablo ortaya koyuyor. O yüzden Cumhurbaşkanı'mızın 'Türkiye'ye karşı mükellefiyetlerini siz sadece bir kriz durumunda mı yerine getireceksiniz?' şeklindeki ifadesinin herkes tarafından bundan sonrasında dikkate alınması gerekir. En trajik olanı da şudur: Türkiye'nin kapasitesini Türkiye'nin duruşunu öven NATO müttefiklerimiz halen Türkiye'ye belli savunma ihtiyaçları konusunda ambargo uygulamaya devam ediyorlar. Bunun ne kadar mantıksızca, ne kadar sorumsuzca bir davranış olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin kendi milli egemenliği için, kendi milli güvenliği için aslında ortaya koyduğu güvenlik konseptinin Avrupa'nın da güvenliğini sağladığı, NATO'nun güvenliği için de vazgeçilmez olduğu bir kere daha net bir şekilde görülmüştür. Türkiye'yi denklemden çıkardığınız zaman NATO güvenliği aksak bir güvenlik haline geliyor, büyük bir boşluk oluşuyor. Avrupa Birliği açısından da herhangi bir şekilde Avrupa değerlerinin korunması ile ilgili olarak ortaya konulan performansın ne kadar cılız olduğu bir kere daha görülüyor."

Rusya'ya yaptırım amacıyla Avrupa'nın çeşitli yerlerinde alınan kültürel yasakların son derece yanlış olduğunu ifade eden Çelik, "Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı çıkmak başka bir şeydir; bu şekilde kültür düşmanlığı, Rus halkına karşı, Rus kültürüne karşı bir nefret söylemi üretmek başka bir şeydir. Bu yanlıştır. Dolayısıyla herkesin işgalin nasıl sona ereceği, bir barış anlaşmasının nasıl imzalanacağı üzerinden kendi diplomasisini yürütmesi gerekir. Bunu bahane ederek başka hesapların görülmesi gibisinden bir yaklaşım içerisine, ilkesiz tavırlar içerisine girilmemesi gerekiyor" diye konuştu.

"Cumhurbaşkanımızın prensipleri üzerinden barış masası kurulmalı"

Kırım'ın işgali NATO ve AB üyesi ülkeler tarafından görmezden gelindiği için bugün bu tablonun ortaya çıktığını kaydeden Çelik, şöyle devam etti:

"Şimdi bu gelinen noktada Türkiye'nin ifade ettiği, Cumhurbaşkanı'mız tarafından ortaya koyulan prensipler üzerinden barış masasının kurulması gerekir. Birincisi burada tabii herhangi bir ülkenin toprak bütünlüğünün ve siyasi egemenliğinin yok edilmesi gibi bir tavır asla kabul edilemez, bunu reddediyoruz. Buna ilkesel olarak karşı çıkıyoruz ama aynı zamanda da tek taraflı bir bakış açısı üreterek barış elde edilmeyecektir. Burada realist olmak gerekir, gerçekçi davranmak gerekir. Rusya'nın güvenlik kaygılarının da giderilmesi gerekir. Rusya'nın sınırları konusunda herhangi bir kaygının üretilmemesi, bu konuda hassasiyet üretilmesi gerekir. Tabii ki burada Rusya'nın güvenlik kaygıları giderilsin derken, burada Rusya'nın söylediği gibi işte 'Kırım'ın, Donetsk ve Luhanks'ın işgali tanınsın. Ukrayna şu şartlara razı olsun' gibisinden Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve siyasi egemenliğini yok edecek bir takım yaklaşımlara onay veriyoruz, bunları meşru buluyoruz değil. Burada masanın bir tarafında Rusya'nın güvenlik kaygılarını giderecek, bir yandan işgale son verecek, Ukrayna'nın siyasi bütünlüğünü ve toprak bütünlüğünü ve siyasi egemenliğini, onun da güvenliğini garanti altında hissetmesini sağlayacak bir yol bulunması mümkündür. Türk diplomasisi bu tecrübe ve birikime sahiptir."