Prof. Dr. Bünyamin Ayhan: Koronavirüs sürecinden önemli dersler çıkacak!

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bünyamin Ayhan, 'Korona virüs; ülkelerdeki güvenlik algısından tutun da; devlet olgusuna bakış açımız, örgütlenme tarzımız, eğitim anlayışımız, ekonomik süreçler, sosyal ilişkiler gibi birçok konuda değişikliğe yol açtı' dedi.
Prof. Dr. Bünyamin Ayhan: Koronavirüs sürecinden önemli dersler çıkacak!

Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, siyasal, ekonomik, hukuksal yapıların dışında toplumsal yapıyı da etkileyecek. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bünyamin Ayhan, koronavirüsün önümüzdeki süreçlerde dünyadaki birçok yapıyı değiştireceğini ve bunların bir kısmının kısa bir kısmının iste uzun vadeli olacağına dikkat çekti. Ayhan, “Örneğin eğitimle ilgili olan tartışmalar hızlandırılmış durumda, ekonomik alandaki tartışmaları da önümüzdeki süreçte daha hızlanmış göreceğiz. Dijital parayla ilgili olan tartışmalar öne çıkacak. Bu da bize şunu gösteriyor: Korona gibi küresel sistemde olağanüstü süreçleri etkileyen faktörler, önümüzdeki süreçlerde daha fazla dikkat çekecek ve toplumda daha fazla etkili olmaya başlayacak. 90’lı yıllardaki küreselleşmeyi zorunlu kılan durumların artık kabul gördüğünü, anlık bir süreçle beraber bütün dünyanın birbiriyle zorunlu olarak etkilenir bir pozisyona girdiğini gözlemledik. Örneğin, Çin’de olan bir olay Afrika’da zorunlu olarak gelişme gösteriyor. Bu durum ya bütün dünyayı tektipleştiricek ya da tek bir bakış açısına doğru zorunlu olarak yönlendirecek“ şeklinde konuştu.

5e41060766a97cd1db21febd.jpg

‘AİLE KAVRAMI GÜÇLENECEK’

Bu süreçte toplumsal yapıların değişeceği öngörüsünde bulunan Ayhan, “Bazı manevi olguların güçleneceğiyle ilgili tartışmalarımız var. Bu tartışmalar neticesinde daha güçlü aileler ortaya çıkabilir. Çünkü toplumsal güvenlik ve devletsel güvenlik algıları değişmeye başladı. Yerel yapılar güçlenmek zorunda kalabilir. Bu açıdan yerel yapıları güçlendirecek ana unsur ailedir. Özellikle bu “evde kal” tartışmalarının içerisinde ve bireylerin yalnızlıkla olan tartışmalarında psikolojik olarak bazı sorunların semptomlarının yavaş yavaş ortaya çıktığı gözlemleniyor. Bu da bireylerin hayatlarında kendi başlarına değil diğerleriyle beraber ortaklaşa bir dünya kurma zorunluluğunu da gösteriyor. Yalnızlık sorunu yaşayanlar önümüzdeki süreçlerde aile kavramını daha çok önemseyecek ve aile kavramıyla ilgili bazı kararlar almak zorunda kalacaklar“ ifadelerini kullandı. 

‘SOSYAL MEDYANIN İYİ YÖNETİLMESİ GEREKİYOR’

Kriz dönemlerinde özellikle sosyal medyanın iyi yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Ayhan, şunları kaydetti: “Bu konuda bazı aksaklıklar gözlemliyoruz. Mesela şeffaflık, güven, saydamlık gibi noktaların açıklıkla yürütülmesi gerekiyor. Burada bazı sorunlar yaşıyoruz. Bilgi akışındaki hızlılığı geleneksel medya veya devlet otoriteleri çok sağlayamıyor. Bu açıdan sosyal medya ve sosyal medyada oluşturulmuş platformlarda daha hızlı bilgi yayılıyor. Devletin dışında haber ve bilgi veren kaynaklar bu konuda bir meta olarak bilgiyi pazarlamak zorunda oldukları için daha hızlı hareket etmek zorunda kalıyorlar. Devletle ilgili de bazı soru işaretleri gelişebiliyor. Bu açıdan devletin bu kriz sistemini iyi yönetmesi gerekiyor. Medya geçmişten bu yana korku kültürünü sürekli kullanır.  Haberlerde de buna dikkat edilmesi gerekiyor. Yani kötü tarafların değil de iyi tarafların ön plana çıkarılması gerekiyor. Bu bir süreç ve bu sürecin içerisinde yaşıyoruz. Medyanın haberleri tartışırken farklı görüşlere yer vermesi gerekiyor. Aksi halde haber tektipleşir ve bu noktadan sonra da kendi güvenirliğinizi de kaybedebilirsiniz.”

‘BU BİR KOMPLO TEORİSİDİR’

Koronavirüsünün bir nüfus kırma politikası olduğuna dair söylemler çok sağlıklı bilgiler olmadığının altını çizen Ayhan, “Ölüm oranlarına baktığımız zaman çok yüksek bir ölüm oranları yok. Gelecekte İspanya gibi gelecek nüfusun yüzde 10’unu ortadan kaldırır mı? Onu bilemiyoruz. Ama şöyle bir tartışma var: Çin başlangıç ve bitiş noktasıdır. Modern araçlar, sağlık sistemi, bilgi kaynakları ve bireylerin kendisine ait özelliklerini dikkate aldığımız zaman bunun şuanda mümkün olmadığı gözlemleniyor. Bu bir algı olarak yaşlıların üzerine çok fazla gidildi. Onların tamam bazı sorunları var ama kronik sorunları olan bireylerin risk durumu her zaman yüksekti. Yani doğum oranıyla ölüm oranı arasında bir sorun olursa bir nüfus politikasıyla ilgili bir şeyler söylememiz daha bilimsel, daha ahlaki veya daha etik olur. Diğer olan şeyler hepsi komplo teorisidir“ diye konuştu. 

546114.jpg

‘BOŞ ZAMAN KAVRAMINI DEĞERLENDİRİN’

Türkiye’deki en büyük sorunlardan bir tanesinin boş zaman kavramının değerlendirilmemesi olduğunu söyleyen Ayhan, “Bir toplumun kalitesi boş zamanların değerlendirmesiyle ölçülebilir. Yavaş yavaş bir tartışmanın açılması gerekiyor. Boş zaman kavramı sadece internette gezmek demek değildir. Boş zaman kavramı insanların hobilerinin olduğu bir zaman dilimidir. Toplumun sosyalizasyon süreci olarak daha çok ilgilenmesi gereken alan olarak karşımıza çıkıyor. Toplum bunu iyi değerlendirse olumlu sonuçlar ortaya çıkabilir. Koronavirüsle ilgili batıda yapılmış birçok tartışma var. Onlar birçok yapının değişeceğini iddia ettiler. Bunların hepsi bu kavramların nasıl değerlendirdiğimizle ilgili. Yine aileden ve bireyden başlayacak. Önümüzdeki süreçlerde bununla ilgili tartışmalar olacak“ dedi. 

‘TOPLUMLA DEVLET ARASINDAKİ İLİŞKİ GÜÇLÜ OLMALI’

Toplum ve devlet arasındaki ilişki güçlü olduğu takdirde insanların sisteme entegre olabileceğine değinen Ayhan, “Bu dünyanın bir parçasıyız. Burada önemli olan tedbirlerinizi veya toplumla olan ilişkilerinizi iyi götürebilmenizdir. Örneğin İtalya ile ilgili sorunlar vardı. İtalya mahvolmuş durumda. Çünkü toplumla devlet arasındaki ilişkiyi çözemediler. O ilişkiyi çözemeyince sistem çöktü. İspanya’da da sorunlar yaşıyorlardı. Bizim devlet olarak bunu daha rahat atlatmamız lazım. Devletle toplum arasındaki ilişkimiz bizim onlara göre biraz daha iyi. Şeffaflık ve diğer bilgi kaynaklarımızla ilgili sağlıklı veriler elde edilirse; toplumun, devletimize ve kurumlarımıza daha çok güveneceğini düşünüyorum. Özellikle medya sektörüne de bu anlamda ciddi görevler düşüyor“ diyerek sözlerini noktaladı.

SÜMEYRA KENESARI / YENİ HABER GAZETESİ