Prof. Dr. Caner Arabacı: Batının kilidi bugün kırıldı

Bugün, tarihimizin şanlı günlerinden biri olan ve İslam’ın Batının kilidini kırdığı İstanbul’un fethinin gerçekleştiği gün. 567 yıl önce bugün İstanbul’un fethedilmesiyle birlikte batılı devletlere bir balyoz vurularak orta çağ kapandı Osmanlı çağı başladı.
Prof. Dr. Caner Arabacı: Batının kilidi bugün kırıldı

Prof. Dr. Caner Arabacı, 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul’un Hristiyan kültürü tarafından işgal edildiğini ve adeta yeni bir fetih hareketine ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Arabacı; “Fatih zora talip olan bir karaktere sahipti. 30 yılı aşkın devlet başkanlığında durmak bilmedi. Bu 30 yıla sığdırılan işleri görünce insan hayret ediyor.” dedi

Tarihi üç yüz bin yıl önceye dayandığı tahmin edilen İstanbul, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği ve başkentlik yaptı. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)’nın müjdelerine nail olan ve 29 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen güzel İstanbul’un kıymeti genç nesil tarafından bilinmiyor, Fetih’in önemi kavranmıyor. Fatih Sultan Mehmet’in fetih yapacak seviyeye gelmesinde en önemli faktörün eğitimcileri ve hocaları olduğuna dikkat çeken Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı, İstanbul’un Hristiyan kültürü tarafından işgal edildiğini ve adeta yeni bir fetih hareketine ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Arabacı; “Fatih zora talip olan bir karaktere sahipti. Yapı itibariyle kıyıdan dolaşmacı bir tip değildi. Devrinin devlet adamlarından diplomaside de çok iyi olan Çandarlı Paşa’nın şöyle bir endişesi vardı. ‘İstanbul’u fethedersek, bütün Avrupa ve Hristiyan alemi bize saldırır, kuşatılırız.’ Endişesinde de haklı çıktı diyebiliriz. Fetihten sonra Osmanlı Devleti onlarca devletle doğuda ve batıda savaşmak zorunda kaldı. Ama Çandarlı’nın hesap edemediği şey Fatih Sultan Mehmet’te ki o stratejik planlama ve zorluklarla mücadele azmiydi. Fatih’in hayat hikayesini şöyle bir düşününce Macaristan’dan Venedik’e, Balkan Devletleri’ne, Karamanoğulları’na, Akkoyunlular’a varıncaya kadar doğudan ve batıdan devletlerle mücadele etme ve bunun yanında Haçlı Seferleri ile baş etme çabasını görüyoruz. Fatih büyük hayal kurup büyük planlama yaptı ve cihan devleti olmayı başardı. 30 yılı aşkın devlet başkanlığında durmak bilmedi. Bu 30 yıla sığdırılan işleri görünce insan hayret ediyor. Sadece İstanbul’un imar alanları bile müthiş diyebiliriz” dedi.

caner-arabaci.jpg

‘SULTAN MEHMED’İN KILICI BAŞIMIZDA DÖNÜYOR’

İstanbul’un Fethi’ni; Batı dünyasının ve Hristiyan dünyasının yüzyıllardır asla benimsemediğini söyleyen Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “İstanbul’un fethinden sonra, ‘Sultan Mehmed’in kılıcı başımızda dönüyor’ diye yeise kapılan ve kederinden aylarca evinden, sarayından çıkmayan Avrupa kralları vardı. İstanbul’un fethini kabullenmediler çünkü Bizans birinci Hristiyan devletidir. Yani Hristiyanlık tarihinde lider, önder durumundadır. Bu yüzden fethi kendileri için bir tehdit olarak gördüler. Onun için İstanbul’da ya da Türkiye’de “Zulüm 1453’te başladı” diye yazanlar konuşanlar aslında Hristiyan Âlemi adına, Haçlılar adına konuşmaktadır” dedi.

‘GÖNÜLLERİN FETHİ DE ASKERİ FETHİ ZORUNLU HALE GETİRDİ’

İstanbul’un Fethi’nin öncelikle insanların gönlünün fethedilmesiyle askeri bir harekata dönüştüğünü anlatan Arabacı, “Fatih’in torunları olarak ya da Türk Milleti’nin bir ferdi olarak değil. Fethi temelde şu yönüyle değerlendirmek lazım; Fetih aslında askeri bir fetih değildir. Askeri fetih bu olayın sadece sonucudur. Fetih aslında gönüllerin fethidir ve çok önce başlamıştır. Buna Ömer Lütfü Barkan, ‘Kolonizatör Türk dervişleri’ diyor. İşte Avrupa’ya gidiyorlar, Anadolu’ya geliyorlar, insanlara yardımcı oluyorlar; sağlık, tarım, gelir gider gibi birçok konuda insanlık hoşgörü gösteriyorlar insanların sorunlarını çözüyorlar. İslam Medeniyetini yaşayarak somut modeller oluşturarak insanlara sunuyorlar. Tabi bu şekilde oluşturulan bu gönüllerin fethi de askeri fethi zorunlu hale getirdi. Artık Balkanlarla Anadolu’nun arasında İstanbul fitnenin kol gezdiği bir küçük ada gibi tabiri caizse çıbanbaşı olarak kaldı. Biliyorsunuz İstanbul fethedildiğinde Balkanlara gidilmişti ve Tuna’da, Orta Avrupa’da ezan okunuyordu.  Anadolu İslam diyarıydı. Bu durumda İstanbul ve oradaki Haçlılar bir fitne merkezi olarak kalmıştı. Üstelik zaten İstanbul’un içinde de Müslümanlar vardı. Onun için altını tekrar çizmek istiyorum askeri fethin asıl dayanağı gönüllerin fethiydi” diye konuştu.

“ZULÜM 1453’TE BAŞLADI DEMEK FATİH’E KÜFÜRDÜR”

Fetihten sonra İstanbul’un yeniden Hristiyan kültürü tarafından tekrar ele geçirilmek istendiğini vurgulayan Arabacı, “Şöyle örneklendirmek gerekirse, 1863’te Robert Koleji kurulurken, ‘Fatih İstanbul’a nereden girdiyse bizde oradan gireceğiz ve Hristiyanlığı yayacağız’ iddiasıyla Amerikan misyonerleri eğitim kurumu olarak açmışlardır. Onların faaliyetleri başarılı oldu ki İstanbul’da ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyenler çıktı. İdealini yitiren, aşkını yitiren, ruhunu yitiren insan başkalarının oyuncağı olur. Ve ondan sonra kendi atalarını zalim olarak değerlendirir. Zulüm 1453’te başladı ne demek. Bu cümle Fatih’e küfürdür. Ki o zaman Fatih’in cami haline getirdiği Ayasofya bozularak Fatih’e değil, Bizans’a hürmet edilmiştir” diye açıkladı.

GÜLŞEN YILMAZ / YENİ HABER GAZETESİ