Prof. Dr. Caner Arabacı: Mehmet Akif Ersoy Konya Kapu Camii'nde konuşma yaptı

KTO Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, İstiklal Marşı’nın kabul süreciyle ilgili bilinmeyenleri anlattı. Mehmet Akif Ersoy’un defalarca Konya’ya geldiğinin bilgisini veren Arabacı, “Akif, birliğimizi koruma, bütün olma anlamında Kapu Camii başta olmak üzere Konya’da konuşmalar yaptı” dedi.
Prof. Dr. Caner Arabacı: Mehmet Akif Ersoy Konya Kapu Camii'nde konuşma yaptı

KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, İstiklal Marşı sürecini ve Mehmet Akif Ersoy’u anlattı. Arabacı, Mehmet Akif Ersoy’un o dönemlerde Konya’ya geldiğini, Kapu Camii’nde milletin birliğini ve bütünlüğünü koruması için konuşmalar yaptığının bilgisini de verdi. Arabacı, Mehmet Akif Ersoy’un o dönemde mandacılığa karşı yerli ve milli bir duruş ortaya koyduğunun altını çizdi.

1-20210312110958.jpg

 ‘MANDACILAR TOPLUMUN RUH BÜTÜNÜNÜ BOZUYOR’

Mandacı zihniyetin toplumun ruh bütününü bozduğunu kaydeden Caner Arabacı, “Bunalım dönemlerinde toplumlar çabuk ayrışır. Çünkü işgal var, saldırı var, düşman orduları var. Tabi bu düşman orduların geldiği sırada da parçalanmalar oluşuyor. Mandacı, dışa bağımlı kafa yapısına sahip insanlar toplumun ruh bütünü bozuyor. O dönem Mehmet Akif gibi yerli ve milli duruş ortaya koyan insanlar vardı. O yerli, milli duruş ortaya koyan insanların da en önde geleni Mehmet Akif’ti. Mehmet Akif, mandacılığa şiddetle karşı, Amerikan, İngiliz ya da Rus mandasına girmeyi aşağılık bir tavır görüyor. Onun için de toplum olarak dayanışıp, yardımlaşıp, vatanımızı kurtarmamız lazım ve bunu yaparken de birilerinden bir dış güçten yardım beklemememiz lazım. O nedenle Mehmet Akif, Ocak 1920’den itibaren toplum içine girer. Mesela Balıkesir’e gider 10 gün kalır Kuvayı Milliye’yi destekler. Daha meclis açılmamıştır. Kuvayı Milliye yeni örgütlenmektedir. Sonra meclis açılmadan yine Ankara yoluna düşer. 24 Nisan 1920’de Ankara’ya gelir. Biga’da ve Burdur’da olmak üzere iki yerde milletvekili seçilir. Ama Burdur’a söz vermiştir. Burdur Milletvekilliği mazbatasını alarak meclise katılır” şeklinde konuştu.  

1-caner-arabaci.jpg

‘MEHMET AKİF KAPU CAMİİ’NDE KONUŞMA YAPTI’

Mehmet Akif Ersoy’un defalarca Konya’ya geldiğinin bilgisini veren Arabacı, “Akif, birliğimizi koruma, bütün olma anlamında Kapu Camii başta olmak üzere Konya’da konuşmalar yapar. Konya’nın o dönemki Övünç Gazetesi’nde Mehmet Akif’in dönüşüyle ilgili ‘kardaşçasına’ diye bir baş sayfa haberi de var. Beş milletvekiliyle beraber gelmişler. Burada Konya halkıyla, ileri gelenleriyle görüşmüşler. Daha sonra Kastamonu’ya gider. Kastamonu’daki Nasrullah Camii’nde yaptığı konuşma Sevr anlaşmasına karşı milli mücadelenin manifestosu niyetindedir. Kastamonu’da Sebilürreşad dergisinden 10 bin adet basılır. Bu dergi aynı zamanda Hakimiyet-i Milliye’nin, devletin matbaasında basılır. Ankara’da, Diyarbakır’da 10 bin basılır. Yani ‘Sevr’e karşı, vatanın parçalanmasına karşı Türkiye’nin birliği böyle korunur’ anlamında Kuvayı Milliye’yi güçlendirme çalışmasıdır.  Tabi bu çalışmanın en uç ve en önemli milli mutabakat metni İstiklal Marşı’dır” ifadelerine yer verdi.

2-20210312110958.jpg

İSTİKLAL MARŞI’NIN BESTE SÜRECİ

İstiklal Marşı’nın bestelenme sürecinden bahseden Arabacı şöyle konuştu: “O süreçte marş için yarışma açılır. Milleti şevke getirecek, birleştirecek, coşturacak bir bayrağa ihtiyaç vardır. Akif’in yazdığı İstiklal Marşı Şubat 1921’de Sebilürreşad gibi yayın organlarında yayınlanır. Sonra mecliste görüşülür. 12 Mart’ta da defalarca ayakta okunarak ve dinlenerek Milli Marş olarak benimsenir. İstiklal Marşı için 50’nin üzerinde beste yapılır. Müzik üstatlarından İstanbul’da bir komisyon oluşturulur.  50 küsur besteden biri seçilir. Türk sanat müziği formunda bir beste birinci seçilir. Fakat o dönemdeki Genel Kurmay Başkanı yani Harbiye-i Umumiye Riyaseti Maraşal Çakmak’ın bir itirazı olur. Çünkü ona İstanbul’dan bir müzisyen aleyhte bir şikayet yazısı yazmıştır. O yazının peşine düşerek Başbakanlığa yazı yazar. Ondan sonra müzik komisyonunun kabul ettiği marş bestesi askıya alınır. Hatta o dönem Konya’dan da Kemani Elmas Mehmet diye bir müzisyenin bestesi de vardır. Onun bestesi de Konya Valiliği’nin resmi yazısıyla iletilir. Tabi Ali Rıfat Bey’in bestesi kabul edilmiştir ama askıya alınınca Türkiye’de dört ayrı marş bestesi çalınır olur. En yaygının da Ali Rıfat Bey’in bestesidir.”

3-20210312110958.jpg

‘İSTİKLAL MARŞI BESTESİ DEĞİŞMELİ’

İstiklal Marşı’nın coşkuyla söylenmesi gerektiğinin altını çizen Arabacı, “1930 yılında Cumhurbaşkanlığı Filarmoni orkestrasının şefi olduğu için Zeki Üngör’ün Batı müziği formunda bestelediği, dünya müzik tarihine prozodi hatası olarak giren, yani besteyle güftenin uyumsuz olduğu beste kabul edilir ve 90 küsur yıldır bu oldu bitti Türk milletinin adeta Milli mutabakat metnini boğan bir beste haline gelir. Milli marş coşkuyla canlı okunur. Aslında İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında bu anormalliğin de giderilmesi lazım. Herkesin mutabık kalabileceği yerli ve milli bir müzikle, şerhle, üslupla milli marşımızı candan, yürekten söyleyebilmemiz gerekmektedir. 1925 yılından sonra bir kültürel savrulma dönemi başlamıştır. O zaman Akif’in marşını değiştirme yarışmaları açılır. Hiçbiri Akif’in marşının yerini tutamaz. Hatta Türkiye’ye geldiğinde ölüm döşeğindedir. Dönemin önemli gazetecisi Feridun Kandemir, Akif’le röportajında, ‘marş arayışları var bu konuda ne düşünüyorsunuz?’ diye sorar. Akif, o marşın, o günlerin milli bir hatırası olduğunu söyler. Daha sonra, ‘Allah bu ülkeye bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’ der’ diye anlattı.

4-784.jpg

‘İSTİKLAL MARŞI’NA SAHİP ÇIKMALIYIZ’

İstiklal Marşı’na sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapan Arabacı, “Akif şiirinde, hilal, şehadet gibi ifadeler kullanmıştır. Marşın muhtevasında İslam medeniyeti Türk kültürü vardır. Batılılaşma sürecinde bu vurgulardan çok hoşlanılmaz. İslam medeniyetine Türk kültürüne olan bağlılık sevilmez. Onun için yeni bir marş talep edilir ama o düzeyde bir milli mutabakat metni yazılamaz. İstiklal Marşı’nın 100’üncü yılında milleti bütün unsurlarıyla birleştiren, coşturan yerli bir güfte olarak korunması ve ona layık bir bestenin de yapılması gerekmektedir.  Milleti birleştiren temel eserlere sadece milli hatıra olduğu için değil, bütünlüğümüzü sağlayan ana unsur olduğu için bilinçli bir şekilde sahip çıkmamız lazım. Ona uygun Türk sanat müziği, halk müziği formunda müzik eğitimi almamış insanların da rahatça ve coşkuyla söyleyebileceği bir bestenin gündeme gelmesi gerekmektedir” diyerek sözlerini tamamladı.

SEYFULLAH KOYUNCU / YENİ HABER

5-429.jpg

6-283.jpg

7-244.jpg