Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Koronavirüs korkusu kişiyi yönetmemeli"

"Sosyal medyada yapılan paylaşımlar nedeniyle insanlardaki korku hali küresel bir etki yaptı. Çin'de yaşamayanlar bile Çin'dekiler kadar koronavirüs salgınından korkuyor. Halbuki Türkiye gibi ülkelerde virüs riski çok düşük ve ülkemizde hiçbir vaka olmadı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Koronavirüs korkusu kişiyi yönetmemeli"

İSTANBUL (AA) - AYŞE ERKEÇ - Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şu ana kadar Türkiye'de koronavirüs vakası yaşanmadığını belirterek, "Kişilerin tedbir aldıktan sonra günlük rutin işlerine devam etmesi lazım yoksa korku kişileri yönetmeye başlar. Normal durumlarda insanların korkularını yönetmesi lazım. Korku, günlük aktivitelerinde kişiyi yönetiyorsa, korku onun hayatında lider olmuştur." dedi.

Koronavirüs salgınının psikolojik etkilerini AA muhabirine değerlendiren Tarhan, insanın herhangi bir tehlike karşısında kendisini tehdit altında hissettiği zaman korku duygusunun tetiklendiğini dile getirdi.

Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Korku duygusu hissedildiğinde, üç türlü korku davranışı gelişir. Kişi, korkunun üzerine giderek korkuyu yenmeye çalışır, o korkudan kaçınma davranışı geliştirir veyahut korkuyu yönetmeye yönelir. Çin, bizzat salgının içinde olduğu için korkunun en yoğun yaşandığı yerdir. Sosyal medyada yapılan paylaşımlar nedeniyle insanlardaki korku hali küresel bir etki yaptı. Çin'de yaşamayanlar bile Çin'dekiler kadar koronavirüs salgınından korkuyor. Halbuki Türkiye gibi ülkelerde virüs riski çok düşük ve ülkemizde hiçbir vaka olmadı. Buna rağmen sanki bir virüs salgını olacak gibi insanlar tedirgin. Korkunun hissedilmesi burada çok haklı bir sebep ama ihtimal hesabını iyi yapmak gerekiyor. Çin'de yaşayanlar için risk muhtemel. O yüzden onların kaçınması gerek. Türkiye'de şu anda mümkün ama muhtemel değil, onun için akıl yürütme yöntemlerini kullanarak düşünmek gerek. Virüsten kaçınma davranışına gerek yok sadece genel tedbirlerin alınması yeterlidir."

- "Korku, sevgiden sonra insanın kararlarını en çok etkileyen duygudur"

Toplu taşıma araçlarında ve kalabalık ortamlarda insanların çok daha tedirgin olduğunu ifade eden Tarhan, "Bulaşıcı hastalık olması nedeniyle ortamda hapşıran bir kişiden diğer herkesin tedirgin olması çok doğal. Bu, deprem olduktan sonra çıkan ufak bir seste etraftaki kişilerin korkup sıçramasına benzer. Çünkü korku vardır. Korku duygusu, insanın hayatta kalması için, tehlikelere karşı kendisini korumasıyla ilgilidir ve insanın hayatında kararlarını en çok etkileyen duygu, sevgi duygusundan sonra korku duygusudur. İnsanın büyük kararlar vermelerinde, yatırım yapmalarında, evliliklerinde, seyahatlerinde kısacası her şeyinde korkunun büyük rolü oluyor." şeklinde konuştu.

Tarhan, toplu taşıma araçlarını kullanan kişilerin, enfeksiyonlu kişilerden korunmak için maske takabileceğini belirterek, "Kişilerin tedbir aldıktan sonra günlük rutin işlerine devam etmesi lazım yoksa korku kişileri yönetmeye başlar. Normal durumlarda insanların korkularını yönetmesi lazım. Korku, günlük aktivitelerinde kişiyi yönetiyorsa, onun hayatında lider olmuştur. Bir insanın hayatında kendi doğruları lider olmalıdır, korkuları değil. Korkularının etkisiyle hareket eden insanlar, hayatlarındaki birçok fırsatı kaçırır. Korkularını tanıyan kimseyi korkular, nükleer enerji gibi yönetir çünkü korkuyu iyi yönde kullanırsak bizi doğru yöne yönlendirir fakat yanlış yönde kullanırsak fırsatları kaçırmamıza neden olur." değerlendirmesinde bulundu.

Koronavirüsle ilgili gelişebilecek psikolojik rahatsızlıkların başında kaygı ve panik bozukluğu geldiğini dile getiren Tarhan, "Koronavirüs, yalnızları ve yaşlı kişileri de psikolojik olarak etkiler. Virüsün ikincil travmalara sebep olarak depresyonu artırıcı etkileri de vardır ve görünmeyen etkilerinden birisi de korkularını yönetemeyen insanların psikiyatrik olarak hasta olmalarıdır." ifadelerini kullandı.

- "Sağlık Bakanlığının tavrı korkuyu çabuk azalttı"

Prof. Dr. Tarhan, dünya genelinde insanların virüsle ilgili bir olayı dinlerken, ihtimalleri düşünerek korku analizi yapması gerektiğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Korku analizi sayesinde insanların tavrı doğru şekilde gelişir. Korku uzun süre devam ederse kötü dünya sendromu oluşuyor. Kötü dünya sendromunda ne var? Kişi, 'Bu dünya güvensiz, yaşanılmaz.' diyor ve kaçınmaya yöneliyor. Mesela kişi Yeni Zelanda'da yaşamak istiyor ama ümitsizliğe düşüyor depresyona giriyor ya da saldırganlaşıyor, sinirli oluyor ve herkese sataşıyor. Korku bu davranışlara sebep olabilir. Bu nedenle korkuyu gerçekçi bir şekilde anlatabilmek gerek."

Türkiye'de Sağlık Bakanlığının koronavirüs konusunda başarılı bir liderlik gösterdiğini ifade eden Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Belirsizlik korkuyu artırır, Sağlık Bakanlığı burada hiç belirsizlik yaratmadı. Toplumu aydınlattığı için de belirsizlik olmaması nedeniyle korku çabuk azaldı. Bakanlığın tavrında bir belirsizlik olsaydı veya bir şey söylenmeseydi, hatta güveni sarsıcı bir şey yapılsaydı o zaman daha farklı sonuçlarla karşılaşırdık. Mesela zamanında Çernobil olayı olduğu zaman milletin inanmayacağı bir şekilde o zaman ki Bakan çay içti, 'Çaylarda bir şey yok.' diyerek. Böyle bir durumda bilgi ve veriye dayanmadan böyle bir şey yaptığınızda insanlarda güven oluşmuyor. Güven oluşmadığı için de gerekçeleriyle birlikte anlatmak gerek. Herkesin karşısında çay içmek değil, bunun laboratuvar sonuçlarını söylemek gerekiyor. Aksi şekilde davranılması, 'Şov yapıyor.' olarak değerlendirilmişti. Fakat Sağlık Bakanlığı, koronavirüste krizi çok doğru bir şekilde yönetti."

Kaynak: