Ramazan'da ne okunur? 18.05.2020

Koronavirüsten dolayı evde vakit geçirenler için Yeni Haber Gazetesi tarafından günlük hazırlanan 'Ramazan'da ne okunur?' köşemizde bugün...
Ramazan'da ne okunur? 18.05.2020

Arşiv Belgeleri Işığında İstiklâl Harbiʼnde Mevlevîler ve Bektâşîler- Hülya Küçük

Konsuyla ilgili arşiv belgelerine ulaşmak için büyük emek ürünü olduğu, dipnotlarından ve Bibliyografyasından hemen anlaşılan bu çalışma, daha önce yazarın doktora tezi olarak yayınlanan The Role of the Bektāshīs in Turkeyʼs National Struggle (Brill, Leiden, 2001) ve bunun ilaveler içeren Türkçesi olan Kurtuluş Savaşında Bektâşîler (İstanbul, 2003) adlı çalışmalarının, Mevlevîliği de çalışmanın ana konusu yaparak ATASE ve Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleriʼnden yeni belgeler ışığında yeniden yazılmış hâlidir ve bu husus önsözde belirtilmiştir.  Çalışma bir bakıma, daha geniş bir perspektif ve kaynaklar hakkında daha kılı kırk yarıcı bir tutumla konuyu bir doktora çalışmasının sınırlarından çıkarmayı ve yeni bulgularla zenginleştirici materyal sunmayı amaçlamaktadır.

belki-alabilirsin.jpg

Yazar, Mevlevîlik ve Bektâşîliği ayrı ayrı ciltlerde değil de aynı kitap içinde birlikte ele alınmasının sebebini, bu iki önemli Türk tarîkatinin tarihimiz boyunca birbirlerinden ayrılmaz şekilde birlikte anılmaları ve İstiklâl Harbi yıllarında da TBMMʼdeki iki başkan yardımcısının birinin Mevlevî Postnişîni Abdülhalîm Çelebi, diğerinin de Bektâşî Şeyhi Cemâleddîn Çelebi oluşu olarak açıklamakta ve buna bitişik olarak, çalışmada zaman zaman iki tarîkatin İstiklâl Harbi yıllarında ve tâkip eden yıllardaki nüfûz ve faâliyetleri karşılaştırmaktadır.

ÖNSÖZ

Kitabın önsözünde belirtildiği üzere, Mustafa Kemâl Paşa’nın İstiklâl Harbi yılları sırasında —kendi ideolojik yapısına uysun uymasın— birçok grup ve nüfûzlu dinî liderin yardımını almak için onlara mektup yazmış veya ziyâret etmiş olduğu, İstiklâl Harbiʼnin çok iyi bilinen yönlerinden birisidir. Her şeyden önce, o yılların nazik şartları içinde, harbi yürüten kadronun hiçbir kesimi yok sayması mümkün değildi. Şunu gayet rahat söyleyebiliriz ki İstiklâl Harbiʼnde belli bir tarîkatin topluca desteği veya muhâlefeti söz konusu olmaksızın, hemen bütün tarîkatler İstiklâl Harbiʼni desteklemişler, İstiklâl Harbiʼne muhâlefet ise genelde şahsî sebeplere dayanmış ve küçük gruplarla sınırlı kalmıştır.

Çalışma, kullanılan kaynaklar hakkında bilgiler ve eleştiriler içeren giriş, dört bölüm ve iki ekten oluşmaktadır.

bi-ihtimal.jpg

OSMANLI’DA SUFİ GELENEĞİ NASIL DI?

Birinci Bölüm, Osmanlı İmparatorluğuʼnda sûfî geleneği ve özellikle, çalışmaya konu olan Mevlevîlik, Bektâşîlik ve bu tarîkatlerin Alevîlikle ilgisi konusunda temel bilgiler içermekte ve  böylece çalışmanın anlaşılırlığına hizmet etmeyi amaçlamaktadır. İkinci Bölümʼde Mevlevî şeyhleri ve ileri gelenlerinin, 1335–1339 (1919–1923) arasındaki kritik yıllarda İstiklâl Harbiʼni meşrulaştırmak (halkın genelinde kabulünü sağlamak), insan kaynaklarını ve maddî kaynakları seferber etmek ve Saray ile Ankara veya isyancılar ve Ankara veya Saray arasında aracılık rolü îzah edilmeye çalışılmıştır. Üçüncü Bölümʼde, Bektâşîliğin aynı yıllardaki durumu ve İstiklâl Harbiʼnde oynadığı rol incelenmektedir. Bu yapılırken Bektâşîliğin Babagân (Babalar) ve Çelebiyân (Çelebiler) kolu birbirinden tefrik edilmiş, Bektâşîlerin meşrulaştırma, seferberlik ve aracılık rolleri de Ankara Hükûmeti ve muhâlifleri için ayrı ayrı ele alınmıştır. Bu bölümdeki amaçlardan biri, Babagân Bektâşîlerinin ya İstiklâl Harbiʼni yürüten kadroyu ya da Sarayʼı desteklediklerini ve bir Bektâşînin bu taraflardan birini destekleme konusunda Bektâşîliğin kendi başına herhangi bir belirleyiciliği olmadığını göstermekti. İstiklâl Harbiʼni destekleyen Bektâşîlerin, bunu Bektâşîliğin çıkarları için kullanmak niyetinde olduklarına dair herhangi bir karîne yoktur. Tam tersine, gayelerini, açıkça “Misâk-ı Millîʼyi gerçekleştirmek” olarak dile getirdiklerini görüyoruz.

TARİHE IŞIK TUTAN BİR ÇALIŞMA

Mevlevîlik ve Bektâşîliğin İstiklâl Harbi sonrası durumu Dördüncü Bölümʼün konusudur. Burada kısaca, tekke ve zâviyelerin kapatılması sonrası Mevlevî ve Bektâşî dergâhlarının/şeyhlerinin durumu, devrimlere karşı tepkileri, tarîkatlerin ilgâ edilmesinden hemen bir yıl sonra Mevlânâ Dergâhıʼnın müze olarak açılması, Mustafa Kemâl’in  Bektâşîlik ve Mevlevîlik hakkındaki düşünceleri gibi konular ele alınmaktadır. Çalışmanın sonundaki “Ek‒I: Biyografiler”, çalışmada adı geçen önemli şahısların kısa biyografilerini; “Ek‒II: Belgeler ve Transkripsiyonları” ise, çalışmada kullanılan belgelerden sadece çok önemli olanlarının fotokopilerini ve bunların Latinize transkripsiyonlarını içermektedir.

Bütün bunlar yapılırken, konuyla ilgili daha önceki çalışmalarda geçen eksiklikler ve hatalar düzeltilmekte ve eleştirilmektedir. Bu haliyle, çalışma, ilk yayınlandığı yıllarda nasıl ki alanında ilk ise, şimdi de içerdiği birçok bulgu ve belgeyle alanında ilktir ve bu konuda kendisini egale etmiştir, denebilir.  Yazarını içtenlikle kutluyor, daha nice hayırlı çalışmalar temenni ediyoruz. Nefes Yayınevi, İstanbul, 2019, 390 ss.

1575899340.jpg