Şair Süleyman Çobanoğlu: "Türkçeyi bugünlere Türk şiiri taşıdı"

"Düşünün ki biz Anadolu’yu yurt tuttuğumuz zaman burada bu ruhu nasıl sürdüreceğimiz, nasıl bir millet olacağımız meselesinin sınırlarını Yunus Emre çizmiştir. Ya da Kurtuluş Savaşımızın en ateşli günlerinde Mehmet Akif Ersoy tarihi bir cevap vermiştir"-
Şair Süleyman Çobanoğlu: "Türkçeyi bugünlere Türk şiiri taşıdı"

İSTANBUL (AA) - Kültür Ocağı Vakfı (KOCAV) tarafından düzenlenen Edebiyat Söyleşileri programında konuşan şair Süleyman Çobanoğlu, "Türkçeyi bugünlere taşıyıp getiren Türk şiiri oldu. Bugün de aynı şekilde şiir hala hepimiz için bir barınak bir sığınak ve bir siper olma görevini devam ettiriyor. Bu bakımdan ben 'büyük Türk şiiri' olarak ifade etmeyi tercih ediyorum." dedi.

KOCAV Erol Güngör Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen etkinliğin moderatörlüğünü şair Raşit Ulaş üstlendi.

"Şiirler Çağla", "Hudayinabit" adlı şiir kitaplarına Ötüken Neşriyat'tan çıkan "Tamgalar"ı ekleyen Süleyman Çobanoğlu, konuşmasında Türk şiirinin günümüzde de devam eden etkisi üzerine konuştu.

Türk şiirine özellikle "büyük Türk şiiri" dediğini belirten Çobanoğlu, "Elimizde çok fazla büyük bir şey kalmadı. Büyük Türk mimarisinden bahsedemiyoruz, ya da büyük Türk müziğinden, büyük Türk sinemasından bahsedemiyoruz büyük ölçüde. Ama şiir konusunda bundan söz etmeye devam etmek, bunda ısrarlı olmak gerektiğini düşünüyorum." açıklamasını yaptı.

- "Ömer Seyfettin benim için bir şairdir"

Çobanoğlu, Türk şiirinin Türkleri bir millet olarak, bir ulus olarak sağ salim bugünlere getiren en önemli faktör olduğuna vurgu yaparak, "Düşünün ki biz Anadolu’yu yurt tuttuğumuz zaman burada nasıl bir ruhu sürdüreceğimiz, nasıl bir millet olacağımız meselesinin sınırlarını Yunus Emre çizmiştir. Ya da Kurtuluş Savaşımızın en ateşli günlerinde Mehmet Akif Ersoy tarihi bir cevap vermiştir. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün." diye konuştu.

Şairane olan bütün çabaları şiire dahil ettiğini söyleyen Çobanoğlu, "Ömer Seyfettin benim için bir şairdir. Düşünün ki Ömer Seyfettin biz Mondros'u, Sevr'i imzalarken devletimiz paramparça edilirken en hamasi öykülerini yazdı. Bu bilinçli ve Türkiye'yi sağ salim bir ateş çemberinden çıkarmak üzerine bir çabaydı." ifadelerini kullandı.

Karacaoğlan, Köroğlu, Kaygusuz Abdal gibi ozanların şiirlerine vurgu yapan Çobanoğlu, "Türkçeyi bugünlere taşıyıp getiren Türk şiiri oldu. Bugün de aynı şekilde şiir hala hepimiz için bir barınak bir sığınak ve bir siper olma görevini devam ettiriyor. Bu bakımdan ben 'büyük Türk şiiri' olarak ifade etmeyi tercih ediyorum. Bir de hepimizin göstermesi gereken bir saygıya dikkat çekmek istiyorum. O saygıyı asla elden bırakmamamız lazım." açıklamasında bulundu.

Sanatçıya verilen değerin her geçen gün azaldığına dikkati çeken Çobanoğlu, "Medeniyeti oluşturan bütün boyutları elimizden teker teker alıyorlar. Fırsatçı, kurnaz, hesabını bilen bir adam tipi kalıyor geriye. Bu çok tehlikeli bir şey. Sanatın bütün dallarıyla iştigal eden herkesin bu tehlikeyi görüp buna göre pozisyon alması şart. Bizler sanatla uğraşıyoruz, sanat verimleri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bunun gerektirdiği saygıyı önce bizim kendi kendimize göstermemiz sonra da muhatabımızdan beklememiz şarttır. Bu zehirli atmosferi başka türlü dağıtamayız." değerlendirmesini yaptı.

Sanatla ilgili yolculuğun zorluklarına da değinen şair Çobanoğlu, "Bu işe baş koyan, bu işi gözüne kestiren gençlerimizin bunun bedelini bilmesi, demir çarıklar giyerek yola çıkması şarttır. Hiçbir biçimde taltif edilmezsiniz, size madalya takılmaz. Hiçbir biçimde kitaplarınız Elif Şafak kadar satılmaz. Ama, Türkçeyi omzunuza vurmuş olursunuz. Türkçe için, Türk sanatı için bir şey yapmış olursunuz. Bu da dünyada gelinebilecek en aziz mertebedir diye bakarım ben." tespitini dinleyicilerle paylaştı.

- "Tamgalar değişen bir devrin kitabı"

Biçimsel kaygıları olan klasik biçime yakın şiiri tercih ettiğini belirten Çobanoğlu, şunları kaydetti:

"1990’lı yıllarda hece ile şiir yazanlara uzaydan gelmiş gibi bakılırdı. Belki kısmen hala öyle. Fakat şöyle düşünün, aruzun büyük baskısından kurtulmuşsun, bir kültür hamlesi olmuş. Hece veznini milli veznin olarak keşfetmişsin tekrar. Cahit Sıtkı Tarancı '35 Yaş'ı yazmış, Ahmet Muhip Dıranas 'Kar' şiirini yazmış, Necip Fazıl 'Örümcek Ağı'nı yazmış. Sonra aradan 50 sene bile geçmeden hecenin miadını doldurduğuna karar veriyor, çekmeceye koyup rafa kaldırıyorsun. Bu dünyanın en saçma şeyi. O dönemde özellikle hecenin imkanlarının tüketildiğine dair kesin bir ön yargı vardı. Bu o kadar kesindi ki benim kuşağımdan hiçbir şair aklından bile geçirmezdi. Yazarsa da bir tür fantezi olarak yazardı. Neden benim ulusal veznim konusunda böyle bir yargıya varıyoruz? İlk şiirlerimi bu düşüncelerle yayımladım ve çok şükür ki yol açıldı."

Şairin zamanının rezonansını aldığına işaret eden Çobanoğlu kendi kitapları için de, "1995'te çıkan 'Şiirler Çağla'nın bütününde kadim insan tipimizi, kendi kimliğimizi o günün kontrastı olarak korumak meselesi vardı. 'Hudayinabit' biraz daha orta dönem 2009'da çıktı. İnsanları klasik olana çağıran bir kitaptı. Onun hacmi bile öyledir. İnsanlar kütüphanelerinden çektiğinde biraz ağır olsun, kitaba benzesin istedim. Ama 'Tamgalar' başka bir yerde duruyor. Tamgalar'da yine bir kontrast durumu var. Artık değişen bir devrin kitabı." değerlendirmesini yaptı.

- "Dilini biraz şairlik içgüdünle aramalısın"

Çobanoğlu, sanattan uzaklaşmanın insanları hızla törpüleyerek yok ettiğini söyleyerek, "İnsana sevmesini öğreten şey sanattır. Sanatı olmayan sevemez. Sevmesini bilmez. Bizim üzerimize düşen, her şeyden önce insanların eline sevmekle sevmemekle ilgili anahtarlar vermek. Biz inanmayı bile estetize ederek yaptığımız için bugüne kadar yaşamış bir ulusuz." şeklinde konuştu.

Şiiri "durmaksızın dilini arama uğraşı" olarak tanımlayan şair Çobanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dilini arıyorsan mesela Ali Şir Nevai'ye uğramadan bulamazsın. Bulsan da eksik kalır. Onu biraz şairlik içgüdünle aramalısın. Yol kendini getirmeli. Özellikle dönüm noktası olmuş adamlar var. Divanu Lugati't-Türk malum, Kaşgarlı Mahmut'un. Ali Şir Nevai'nin çıkışı mesela, hepimizin önünde oturup düşünmesi gereken bir çıkış. Türkçe'yi çok büyük bir badireden sağ salim çıkarmış, köprü teşkil etmiş bir adam. Bilinçli olarak Türkçe tutumunu sürdüren herkese çok dikkatli bakmak ve hatta müfredatta ağırlıklı olarak bunlara yer vermek lazım."

- "Savaşçı'nın senaryosunu severek yazıyorum"

FOX TV'de ekrana gelen "Savaşçı" dizisinin senaryosunu da yazan Süleyman Çobanoğlu şair ve senarist kimliğinin birbirine aykırı olmadığını savunarak şu açıklamada bulundu: "Bunu rahmetli Attila İlhan da, Tarık Buğra da yaptı. Kaldı ki kimse yapmamış olsaydı da ben yapardım yine. Çünkü senaryo ya da film meselesinin iki yönlü iyi tarafı var. Birincisi, evet tutarlı bir biçimde bir 'söz' edebiliyorsunuz. İkincisi de, şairlikle ya da yazarlıkla daha akraba bir tarafı var. Mesela Peyami Safa 'Server Bedi' olarak yazdı. Adam şizofren olduğu için yapmadı bunu. Cingöz Recai'nin sıkleti, ağırlığı bu kadar ama Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nun şu kadar yani, bunu görürsünüz zaten. İşin popüler tarafında da üretimde bulunmamız, iyi şeyler yapmamız gerekiyor. Senaryo yazarken de severek yazıyorum."

Katılımın yoğun olduğu programın sonunda katılımcıların soruları cevaplayan Süleyman Çobanoğlu'na Kültür Ocağı Vakfı Başkanı Avukat Dr. Ali Ürey hediye takdiminde bulundu.




Kaynak: