Şair ve yazar Ali Ural, TYB'nin "Kültür Nöbeti" programına konuk oldu:

"Kültürel zenginliklerin ortadan kalkmaması için yapılacak en iyi şey, onları sanatla ebedileştirmektir. Bir türküyü, romanı, şiiri kimse yok edemez. Şairin nöbetçiliği de buradan gelir"- "Sadece şu içinde olduğumuz karantina günlerinde değil hayatımızın
Şair ve yazar Ali Ural, TYB'nin "Kültür Nöbeti" programına konuk oldu:

İSTANBUL (AA) - Şair ve yazar Ali Ural, kültürel zenginliklerin çoğaltılması gerektiğini belirterek, "Kültürel zenginliklerin ortadan kalkmaması için yapılacak en iyi şey, onları sanatla ebedileştirmektir." dedi.

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen Mahmut Bıyıklı ile Kültür Nöbeti programı, Instagram üzerinden canlı yayınlandı.

Programın konuğu olan şair ve yazar Ural, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri nedeniyle insanların evlerinden dışarıyı gözlediklerini belirterek, "Şairler de dünyayı dışarıdan seyreden adamlardır, hayatın içine zaman zaman dahil olsalar da daha çok seyirci olan insanlardır." ifadesini kullandı.

Bunun olup bitene seyirci kalmak değil, olup biteni gözlemlemek olduğunu dile getiren usta yazar, "Şu günlerde herkes gibi şairler de evlerinden dışarıyı gözlüyorlar. En iyi evden görünür dışarısı." dedi.

- "Dua etmek ve üretmek için iyi bir fırsat"

İnsanın bir köşeye çekilmeden dışarıda ve kendi dünyasında ne olup bittiğini fark edemeyeceğinin altını çizen Ural, şöyle devam etti:

"Ramazan'da camilerde itikafa çekilinmesi bir sünnettir, şu anda yapılamıyor ama belki yaşadığımız günler toplumun tamamını itikafa aldı. Şu anda hepimiz itikaftayız ama itikafta olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor. O fark edişin hem manevi hem de sanat hayatımıza etki edeceğini, dua etmek, düşünmek, üretmek, kendinle yüzleşebilmek için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar görünümü şer olsa da buradan binlerce hayır doğacağına inanıyorum."

Ural, salgın süresince olup bitenin bir de kader tarafı bulunduğunu anlatarak, "Ama bir de bizim izlememiz gerekenler var. Dünya niçin şu anda böyle bir yere sıkıştı? Bundan kimin kazancı var? Bu bir saldırı mıdır, ne yapılması gerekir? Bu yaklaşım bütün bu soruları sormamıza engel değil." diye konuştu.

Salgın sürecinin edebiyatla bağlantısını değerlendiren Ural, Batı edebiyatında dünyadaki bu değişimin ipuçlarının görüldüğünü, yazarların hayal ettiği dünyayı anlattığı ütopya ve olmasından korktukları dünyayı anlattığı distopyalar bulunduğunu ifade etti.

- "Batı bugünlere yönelik öngörüler sergilemiş"

Yevgeni Zamyatin'in "Biz", George Orwell'ın "1984", Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" ve Giovanni Papini'nin "Gog" kitaplarına bakıldığında bugünlerin ipuçlarının görülebildiğini dile getiren Ural, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Batı'daki düşünen insanlar bugünlere yönelik öngörülerini sergilemişler. Gog kitabında toplumun zayıflarının, yaşlılarının ortadan kaldırılarak toplumun yenilenmesiyle ilgili sözler var. İnsan okuduğu zaman şaşkınlık içine düşüyor. 1930'lu yıllarda yazılan ve 2026'yı anlatan Cesur Yeni Dünyada 'Bir dünya oluşmalı ve o dünyada aile ortadan kalkmalı, çocuklar anne babanın birlikteliğinden dünyaya gelmemeli özel laboratuvarlarda yetiştirilmeli ve o çocuklar kitaplardan, çiçeklerden uzak tutulmalı.' diyor. O kadar enteresan ki çocuklar kitaplara veya çiçeklere doğru yürüdüğü zaman elektrik veriyorlar. Çiçekler tabiatı temsil ediyor, tabiattan, kitaptan uzak bir nesilden söz ediliyor. Huxley'in kitabında tamamen hedonist haza indirgenmiş bir toplumdan söz ediliyor. Ben edebiyatçıyım, komplo teorisi yapmıyorum ama edebiyatta bugünlerin izlerini sürüyorum.

Öngörülen bir dünya olduğunu düşünüyorum, edebiyatçılar da bunu çok önceden görmüşler. Aileleri zayıflatmak ve ortadan kaldırmak birinci hedef. İnsanların belli tekellerde eğitilerek tek tip insanlar var edilmesi, mesela Doğu Türkistan'da olan nedir? Doğu Türkistanlı çocukları dönüştürüyorlar, alıyorlar ve bir Çinli gibi yetiştiriyorlar."

- "Aileyi ne zayıflatıyorsa orayı güçlendirmek lazım"

Hiç kimsenin kendi milletinin özelliklerini taşıyamayacağı bir dünya öngörüldüğünü savunan Ural, "Buna direnmenin yolu ne? Aileyi güçlendirmek lazım, aileyi ne zayıflatıyorsa orayı güçlendirmek lazım." dedi.

Kültürel zenginlikleri çoğaltmanın ve bunları sanata dönüştürmenin gerekliliğini vurgulayan şair, "Kültürel zenginliklerin ortadan kalkmaması için yapılacak en iyi şey, onları sanatla ebedileştirmektir. Bir türküyü, romanı, şiiri kimse yok edemez. Şairin nöbetçiliği de buradan gelir." değerlendirmesini yaptı.

- "Cevherler gibi sanat da sabır ister"

Salgın günlerinin edebiyata yansımasını değerlendiren ve yazarlara tavsiyelerde bulunan Ural, "Bugünlerle ilgili not alınmasını, hemen yayınlanmamasını salık veririm, demlenmesi lazım. Nasıl ki toprağın altında cevherler zaman içinde bir varlık oluşturuyorlarsa, sanat da sabır ister. Herkes bilir ki meyveler birdenbire olgunlaşmaz, sen eğer meyve olgunlaşmadan bir an önce daldan koparmaya çalışırsan ham meyveyi yersin. Sabır, sabır ama kaçırmayalım not alalım." diye konuştu.

Ural, dünyada veba salgınlarının ve salgın hastalıkların edebiyata hikaye, roman ve şiir olarak girdiğini kaydederek, "Bizim kendi edebiyatımızda bunu çok yaygın olarak görmüyoruz, Batı edebiyatına da bir musibet, bir yok edici olarak yansıyor. Nereden baktığın çok önemli." ifadelerini kullandı.

Yunus Emre'nin "Çıktım Erik Dalına" isimli eserindeki "Bir sinek, bir kartalı salladı vurdu yere. Yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu" beytini hatırlatan Ural, "Sineğin kartalı yere vurması bu değilse nedir? Tarihin bütün dönemlerinde zayıf şeylerin kuvvetli şeyleri yenebileceğine, zarar verebileceğine dair nefis bir tespit. Salgın sürecine hikmet gözüyle bakmamızı sağlayacak şey yine edebiyattır." dedi.

- "Babam münzevi bir hayat yaşadı"

Ali Ural, bir soru üzerine 2016 yılında vefat eden babası Kemal Ural'a ilişkin ise şunları söyledi:

"Her şeyimi onunla paylaşırdım, yazdıklarımın ilk okuruydu benim için bu çok önemli. Benim yetişmemde, yazı hayatımda çok emeği var. Çocukken beni iyi kitaplarla tanıştırdı. Çocukken yazdığım yazıları okudu ve fikirlerini söyledi. Hem sanat hayatıma hem de bir birey olarak şu anki bulunduğum ortama çok büyük katkıları olan biriydi. Babam münzevi bir hayat yaşadı. Babam hep odasındaydı nadiren çıkardı, okurdu, yazardı, ibadet ederdi."

Okuduğu kitaplardan bahseden yazar, "Kitap bir kere okunmaz birden fazla kere okunur ki orada bir faydalanma hasıl olabilirsin." dedi.

Ural, Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya", Nikos Kazancakis'in "Zorba", Exupery'nin "Gece Uçuşu" ve "İnsanların Dünyası" kitaplarını şu an yeniden okuduğunu ayrıca sevdiği klasiklerden "Leyla ile Mecnun", "Mantıku't-Tayr" ve "Hüsn-ü Aşk" eserlerini de zaman zaman okumaya devam ettiğini söyledi.

Kitapların satıldığı kadar okunmadığını belirten Ural, "Kütüphaneye koyulduğu zaman kitabın sahibinde her an okuyabilecekmiş gibi tuhaf bir öz güven oluşuyor. Fakat birçok kitaba sıra gelmeden insan hayatı terk ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Okunacak kitaplar için bir program yapmanın önemini vurgulayan yazar, "Sadece şu içinde olduğumuz karantina günlerinde değil hayatımızın tamamında okuyacağımız kitapların listesini yapıp bunları programlayıp okumamız gerekir. Fakat okumanın da ötesinde içselleştirmek, düşünmek, notlar almak gerekir. Bu yapılmadığı, düşünülmediği zaman kitap okumanın hiç kimseye faydası olmaz." şeklinde konuştu.


Kaynak: