28 Şubat Süreci Gerçekten Bitti mi?

Musab Seyithan

Bin yıl sürecek iddiasıyla sahne alan 28 Şubat totaliter, faşist uygulamaları, beş yıl bile sürmemiştir. Millet 2002 seçimlerinde 28 Şubat zihniyetini sandığa gömmüştür” diyoruz. Acaba gerçekten de öyle mi oldu? 28 Şubatçılar hak ettikleri cezayı aldılar mı? Makamları ve yetkileri ellerinden alındı mı? Asker kökenli rütbelilerin rütbeleri söküldü mü?

28 Şubat sürecinin yapılış ruhunu anlatan ve bu işin mimarı olan o günün kudretli generali Çevik Bir; “Erbakan ve Refah Yolu; İsrail için devirdik’’ ifadesini kullanmıştı. “Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünün İslam'a dönmesini, İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izleyemezdik” diyerek 28 Şubat’ın neden yapıldığını en güzel şekilde özetliyordu.

Faşist General Çevik Bir, ABD dergisine yazdığı makalede, post modern darbenin sadece “irtica”ya karşı değil, İsrail’le dostluğun sürmesi için de yapıldığını itiraf ederek özetle; “Erbakan, İsrail'i bir 'ebedi düşman' görüyordu. İsrail ile Ankara'nın ilişkilerini dondurmaya ve iki ülke arasındaki ikili anlaşmaları iptal sözü vermişti” diyordu.

Bu ifadeler, seçimle gelen meşru bir hükümeti darbe oyunlarıyla devirmeyi itiraftır. Bu faşist General, 28 Şubat sürecinin mimarı olarak, usulen yargılanmıştır. Sonuç nedir? Hiçbir şey yapmamış gibi elini kolunu sallayarak serbestçe dolaşmakta, General rütbesiyle emekli maaşını en yüksekten almakta, ordu evinin imkânlarından en üst seviyede yararlanmakta, askerî dinlenme tesislerinden birinci sınıf hizmetler almaktadır.

Yargılama sonunda her şeyden önce rütbeleri sökülüp “er” seviyesine indirmeli idi. Bu ceza, bunun gibi makama tapanların mânen ölümü demektir. Bir müddet sonra da kahrından gerçek ölümü tadarak cehennemi boylardı. Ama mahkemeler bunu yapmadılar veya yapamadılar. Hukukun gücünü işletemediler, gücün hukukuna yenik düştüler.

Fransız romancı Balzac’a izafe edilen ama aslında Romalı Stoa Filozofu Marcus Aurelius’a ait olan; “Kanunlar, örümcek ağlarına benzerler. Küçük sinekler yakalanır, büyük sinekler ağı delip geçerler” sözü gerçek oldu. Hukukun üstünlüğünün kurumsallaşamadığı bütün ülkelerde maalesef bu tür eziklikler yaşanmaktadır.

Faşist General Çevik Bir’e, yaşı da hesaba katılarak, önce rütbelerini sökme sonra da ömrünün sonuna kadar, elektronik bileklik takılarak ev hapsi verilmeliydi. Böylece başörtülüleri kamusal alana almayıp evlere mahkûm etmenin ne demek olduğunu yakinen tatmış olurdu. İşlediği cürme uygun “el-cezâu min cinsil amel” türünden bir cezaya çarptırılmış olurdu. Ama o da olmadı.

28 Şubat sürecinde Sivas Sağlık Meslek Yüksekokulundan birincilikle mezun olan öğrencinin başı kapalı olduğu için yemin ettirmeyip sahneden ağzı kapatılarak yaka-paça indirilen ve “Kadriye hanım! Emir veriyorum, bu üç başörtülü kıza asla yemin ettirilmeyecek” diye talimatlar yağdıran okul müdürü faşist Prof. Dr. Servet Özgür ile ilgili ne gibi işlem yapılmış dersiniz? Kocaman bir “HİÇ.” Adam ceza almak şöyle dursun ödüllendirilmiştir. Aradan yirmi dört yıl geçmesine rağmen düne kadar bu diktatör, İslam düşmanı herif, Özel Toros Üniversitesi Meslek Yüksekokulu müdürlüğü makamında idi. Akit TV’nin birkaç gün önce deşifre etmesiyle sosyal medyada oluşan yoğun tepki neticesinde istifa etmiştir.

Toros Üniversitesi istifayı yazılı bir açıklamayla şöyle duyurdu: “Son günlerde Prof. Dr. Servet Özgür üzerinden yapılan haberler üzerine kamuoyunu aydınlatmak amacıyla Üniversitemiz tarafından açıklamaya gerek görülmüştür. Toros Üniversitesi eğitimde fırsat eşitliği ilkesine inanan, hiçbir öğrencinin eğitim hakkının elinden alınamayacağını savunan bir yükseköğretim kurumudur. 28 Şubat süreci bilindiği üzere; ülkemizin en kara dönemlerinden birisidir. Bu dönemde yaşanılan acıları kabul etmek ne dün ne de bugün söz konusu değildir. Üniversitemizin temel değerleri içerisinde: “Her bireyin yeteneğine ve bakış açısına saygı, insana saygı, başkalarını dışlamama, fikirlere saygı, hoşgörü ve birlikte yaşama” gibi temel değerler yer almaktadır. Kuruluş felsefesinde bu değerleri taşıyan bir kurumun 28 Şubat döneminde yaşanılan insan haklarına ve insan onuruna yakışmayan uygulamaları tasvip etmesi mümkün değildir.  Prof. Dr. Servet Özgür, 03.03.2021 tarihi itibari ile Meslek Yüksekokulu’ndaki görevinden istifa etmiştir.”

Bizlerle dalga geçer gibi bir istifa ilanı. Bu melun faşistin 28 Şubat artığı olduğunu bilmiyor muydunuz da üniversitenizde yüksekokul müdürlüğüne kadar getirdiniz? Kamuoyu baskısı olmasaydı kılınız bile kıpırdamazdı. Aynı kafayı taşımış olmalısınız ki bu yılanı yıllarca bağrınızda barındırdınız. Fırsat elinize geçse beraberce nice 28 Şubatlar yaşatırsınız. Kalkamadığınız için oturuyorsunuz.

Yine bu süreçte, Medine Bircan isimli yaşlı kadın hastaydı. Sağlık karnesindeki fotoğraf başörtülü diye tedavi edilmedi. Başı açık fotoğraflı karne istendi. Oğlu, fotomontajla peruk yerleştirdi. Tüm bunlar olurken Medine Bircan hayatını kaybetti! Bu cinayeti işleyen doktora ne yapıldı?

Bunlar sadece birkaç örnektir. Ben öyle inanıyorum ki 28 Şubat sürecinde; meşru hükümeti post modern darbeyle indiren, okullarda başörtülü öğrenci avına çıkan, üniversitelerde hukuksuz uygulamalar yapan 28 Şubat faşistlerinin kahir ekseriyetine bir şey yapılmamış, hiçbir şey olmamış gibi terfi ettirilerek istihdam edilmiştir.

Ama 28 Şubat sürecinde kumpas kurularak ve iftiralar yakıştırılarak sahte yargılamalarla ömür boyu hapse mahkûm edilen Sivas olaylarının mağdurları ile Diyarbakır’da aynı kumpas ve iftiralarla yargılanan Mustazafların mağduriyetleri devam etmektedir. 28 Şubatın darbe mahsulü mahkemelerinin kararları yok sayılarak yeniden yargılanmalarının yolu açılmamıştır.

Bütün bunlar göz önünde bulundurulursa, 28 Şubat süreci, Müslümanlar açısından tam anlamıyla bitmiş değildir. Hainler pusuda beklemekteler. Keser döner sap döner, bir gün de hesap onlardan yana dönerse Fetö ile işbirliği yaparak daha tecrübeli bir şekilde zulüm düzenlerini kurarlar. Bundan şüpheniz olmasın. Dolayısıyla köklerini kurutmak için ne yapılması gerekiyorsa tez elden yapılmalı. Hâlâ devlet kadrolarında yetkili yerleri işgal ediyorlarsa, faşist Prof Dr. Servet Özgür gibi deşifre edilmeli ve gereği yapılmalı. Sivas mağdurları ve Diyarbakır Mustazafları da tekrar adil bir şekilde yargılanmalıdır.