A şirketi batmış, B şirketi konkord çekmiş, C şirketine kayyım atanmış

Seyfullah Koyuncu

Dövizde yaşanan spekülatif artışın bahane edilmesiyle piyasaya yansıyan zamlar gündemimizi işgal etmeye devam ediyor.

Temmuz ayında 26 TL olan Ayçiçek yağı, şuanda 40 TL seviyelerini görmüş durumda.

7 TL olan damacana suyun fiyatı ise 12 TL’ye fırlamış.

‘İyi de kardeşim, suyu dolarla mı üretiyorsunuz, ayçiçeği Konya’da yetişiyor zaten’ diyebilirsiniz.

Ben de aynı şeyi söylüyorum aslında.

Fakat esnaf bu olay hakkında farklı açıklamalar yapıyor.

Dün, gazeteden çıkıp şöyle bir gezinti yapayım dedim.

Birkaç tanıdık esnafın çayını içmek, sıkıntılarını dinlemek nasip oldu.

Piyasa öyle bir şey ki, birbirimize tam da göbeğimizden bağlıyız işte.

O yüzden, ‘Bu gemi batarsa, hepimiz batarız’ diye bas bas bağırıyoruz…

Son zamanlarda kamuoyunda çıkan bazı dedikodular esnafın çok canını sıkmış mesela.

‘A şirketi batmış, B şirketi konkordato çekmiş, C şirketine kayyım atanmış’ gibi aslı astarı olmayan bazı söylentiler esnafı ürkütmüş.

Ziyaret ettiğim bir abimiz, bir firmadan 500 bin TL alacağı olduğunu söyleyerek, bu konuyu açtı bize.

‘Konkordato çekerlerse ben alacaklarımı tahsil edebilecek miyim?’ diye soruyor.

‘Gazetecisiniz, kulağınız delik olur sizin’ diyerek…

Bu durumdan dolayı bazı adımları atarken oldukça ihtiyatlı davranıyormuş abimiz.

‘Üretimi biraz kıstık, bazı yatırımları beklemeye aldık’ diye de ekliyor.

‘Oradan gelecek 500 bin TL’ye güvenerek iş yapamam ben şu durumda’ diyor.

İşte böyle bir şey…                  

Güven bunalımı olarak açıklanan bu durumu yaşıyor şuanda esnafımız.

Esnafımız şuanda reaksiyon gösterme aşamasından, gözlem yapma aşamasına geçmiş.

Beklenmedik bir şeyle karşılaşıp, hem duygusal hem de maddi anlamda çökebilirim kaygısıyla bakıyor olaylara.  

Ham maddedeki fiyat dalgalanmalarını ve piyasalardaki bu duygusallığı dert edinmiş üretici.

Dolar 10 TL olsa da çözümü bulunur, ama akşam yattım 6 TL, sabah kalktım 7 TL…

Nasıl fiyat belirleyeceğim diyor haklı olarak.

Başka bir abimiz de diyor ki, ‘Ürettiğim ürünün ham maddesine yüzde otuz zam geldi. Ben bunu 1 ay fiyatlara yansıtmadım, fakat şuan bu durum sürdürülebilir değil. 2 gün önce mağazalarımıza yeni fiyat listesi göndermiştim. Şimdi ham maddeye yine zam geldi’…

Esnafın dert yandığı diğer üç konu daha var.

Ham madde fiyatlarındaki artış, nakliyenin masraflarının artması ve stokçular.

Ham madde üretenlerin uyguladığı zammın bir dip dalga şeklinde nihai ürüne kadar halka halka yansıdığını söylüyorlar.

Akaryakıt fiyatlarının da nakliye masraflarını artırmasıyla, suya bile zam uygulandığını belirtiyorlar.

Ama asıl sıkıntıları stokçular. ‘Paramla bile ürün alamıyorum’ diye dert yanıyor esnaf.

Bazı firmalar piyasaya ürün vermeyince, o ürünü ham madde olarak kullanan üreticiler de piyasaya ürün veremiyor ve arz-talep dengesi bozuluyor.

Piyasada az bulunan bir ürün de doğal olarak değerli oluyor.

Dün ziyaret ettiğim esnaf abilerimin söylediklerinden sonra benim dikkatimi iki şey çekti.

Öz sermayesi sağlam olan, bankalara fazla bulaşmayan esnaf emin adımlarla yoluna devam ediyor. Hatta öyle ki, bu tarife uyan şirketler nakit akışında rahat oldukları için, diğerlerine göre daha ucuza ve daha hızlı üretim yapıyorlar.

Eeee keş para her kapıyı açıyor işte.

İkinci olarak da, üretimde bağımlı olmayan, yani nihai ürünü üretirken kullandığı ara malları ve ham malları kendi bünyesinden çıkarabilenler dağ gibi dimdik ayaktalar.

Özet olarak, piyasada bir rahatlama sağlanması için, karar vericilerin piyasaya psikolojik bir tedavi uygulaması gerekiyor. Bakanlık müfettişlerinin özellikle kartel ham madde üreticilerine sağlam denetim yapması gerekiyor. Ve en kaçınılmaz olanı da, söz de değil öz de yerli üretim atağıdır.

Bu günler de geçecek elbet, Allah yardımcımız olsun…