Ekonominin iyiye doğru gittiği noktasında vatandaşı rakamlarla ikna etmeye çalışan ekonomi yönetimimiz, bunun başarısız olduğunu görünce farklı yollar denemeye başladı. Vatandaş nasıl olsa ekonominin çoğu terimini bilmiyor. Bunları kullan, işi biliyormuş gibi görün, günün sonunda aynı yerde dolaşmaya devam et. Kayıt dışını takibe alan Hazine ve Maliye Bakanlığı yılın ilk altı ayında 225 milyar liralık beyan edilmeyen gelir tespit etmiş. Tabii onlar matrah farkı deyince daha bir havalı oluyor. Şimdi bu 225 milyar liranın izahı istenip ona göre vergisi alınacakmış.
Vergide adaletsizlik yıllardır şikâyet edilen ama nedense bir türlü çözülemeyen bir mesele. Hadi eskiden dijitalleşme bu kadar yaygın değildi. Dosyalar üzerinden hesaplar yapılıyordu falan. Günümüzde artık yapay zekâ üzerinden bile hesapların büyük bir kısmı yapılabilir. Vergi uzmanları elde edilen verilere ufak bir dokunuş yaparak nihai sonuca ulaşabilir. Tabii ki istenirse…
Bakan Şimşek, meslek gruplarının beyan ettikleri aylık gelirleri açıkladı. Kuaförler, kuyumcular vb. çok düşükmüş. Avukatlar asgari ücret seviyesindeymiş falan. Merak eden araştırıp baksın. Peki, buna şaşırdık mı, elbette hayır. Bütün bunları bilmek için vergi uzmanı, bakan olmaya gerek yok. Bir sokak röportajı yapın vatandaşta benzer şeyleri zaten söyleyecektir. İşin sonunda bir çözüm olacak mı önemli olan o. “İşini” bilen bir muhasebeci kira gideri, personel gideri, diğer masraflar vb. derken çok düşük bir vergiyle küçük esnafı kurtarıyor. Yani işi kitabına uyduruyor. Biraz daha işi bilen esnaf direk şirket kuruyor. Evinin market alışverişini bile gider olarak gösteriyor. Yılsonu muhasebeciyle oturup ince hesap yapılıyor. Elinde para varsa kullandığı arabayı bile değiştirip, gider göstererek vergiden düşürüyor.
Bunun gibi ne numaralar var. İşin tuhaf tarafı herkes bu durumun farkında. Kâğıt üzerinde bakılırsa nüfusa oranla en fazla asgari ücretle çalışana sahip ülkeler arasında üst sıradayızdır. Özel sektörde kurumsal firmalar hariç neredeyse herkes asgari ücretle çalışıyor görünüyor. Yine öyle olmadığının herkes farkında. Çözüm ne? Onu da konunun uzmanları bulsun, biz sorunu dile getirmekle mükellefiz… Berberi, oto yıkamacısı son dönemde fiyatları iyice artırdıklarından dolayı göze batmaya başladı. Durduk yere kendi ayaklarına sıkıyorlar. Bakanlık ne kadar üzerlerine gidebilecek göreceğiz.
Peki, araba tamircileriyle ilgili düzgün bir çalışma ne zaman yapılacak? Bununla ilgili de yine sosyal medyada bir gündem oluşturulması mı beklenecek merak ediyoruz. Bugün sanayiye gidip ustaya selam vermek iki, üç bin lira. Arabanın kaputu açılıp birkaç parça değişiyorsa işçilikle birlikte en az 15, 20 bin liradan aşağıya kurtaramıyorsunuz. Tabii bir de usta motor indirme fantezisi yapmaya kalkarsa vay halinize(!)
Sigorta ya da kasko devriye girmezse fiş ya da fatura kesen tamirci görmedim. Kredi kartı bile yok. Kart çekilecekse KDV’si ücrete ilave ediliyor. Vergi müfettişleri bunu bilmiyor mu, illâ ki şikâyet mi etmek gerekiyor? Ortalama aylık 100 liranın üzerinde kazanan ustaların maaşı elbette asgari ücret olarak gösteriliyor. Asgari ücret cenneti olmak kolay değil. Şimdi şurada beş dakika düşünsek 10 farklı meslek kolu daha buluruz. Niyetimiz anlaşılmıştır umarım. Devletimiz düzenli vergi gelirini kurumsal firmalarda bordrolu çalışanlar ve memurlardan topluyor. Memurların aldıkları maaş hep gündemde, toplumda bir ön yargı mevcut. Fakat memurların daha maaşları ellerine geçmeden yapılan vergi kesintilerinden kimse bahsetmiyor. Bugün bir memura maaşını sorun, net bir cevap veremez. Çünkü maaşı her ay bir öncekine göre azalmaktadır. Yılbaşında yüzde 15 gelir vergisiyle maaşı kesilmeye başlar. Yılın ortasını görmeden bu yüzde 20’ye çıkar. Yılın son çeyreğinde ise yüzde 27’i görür. Yılın ortalama üç, dört ayında maaşının neredeyse üçte birini devlete vergi olarak veren memurlar var. Mesele kâğıt üzerinde memurun maaşının ne kadar yüksek olduğu değil, bunun ne kadarının devlete geri döndüğüdür…
Vergilerin adaletli bir şekilde toplanması, trafik cezaları, bitmeyen aflar, yapılandırmalar derken sıradan vatandaşın devlete güveni kalmadı. Her şeyi usulünce yapan, zamanında ödeyen insanlar enayi yerine konulmaya devam ediliyor. Eski tip ehliyetlerin değiştirilmesinde bile bir adalet sağlanmadı. 10 yıldır değiştirmeyenler yeniden ödüllendirildi. Değiştirme süresi 31 Ekim’e kadar uzatıldı. Bakanlık bu son diyor ama bu iş yılbaşını bulur. Devlete güvenip 10 yıl önce ehliyetini değiştiren bir vatandaş bugün süresi dolduğundan yenilemek için ortalama bin 700 liranın üzerinde bir rakam ödemek zorunda. 10 yıldır umursamadan bekleyen diğer vatandaş ise aynı işlemi 15 liraya yapacak. Bir anda 10 yıl kazanmış olacak. İşe bahsettiğimiz adalet anlayışı bu…
Ekonomi yönetimimiz hâlâ faiz oranlarında yaptığı değişikliklerle ekonominin düzeleceğine inanıyor. Herkesin bildiği temel sorunlara nedense bir çözüm yok. Döviz kuru ihracatçının istediği oranda çaktırmadan yükseltiliyor. Yüksek kur ile düşük enflasyon, alım gücü, refah seviyesi gibi kavramlar aynı cümlede bir araya gelemez. İşte bu yüzden ekonomi yönetimimiz farklı bir dil kullanarak bizi kandırmaya çalışıyor…