Akademik Teşvik ve Fuat Sezgin Hoca Tipi İlim Adamı Arasındaki Uçurum

Prof. Dr. Hülya Küçük

Evet geçtiğimiz aylarda üniversite hocalarında bir telaş bir telaş…. Neymiş efendim, Akademik teşvikten faydalanabilmek için puanlarını hesaplamak, kendi çalışmalarına yapılan atıfları toplamak ve bütün bunlar için Google Scholar (Akademik Google), atıftarama.com, ulakbim.gov.tr'den atıf tarama, elektronik veri tabanlarını didik didik etmek gerekiyormuş. Bu işlemleri yapmak için en az bir ayınızı ayırmanız gerekir ve bu süre içinde önceden verilerinizi topladığınız bir konuda, bir makale bile çıkarabilirsiniz. Nereden mi biliyorum? Atıflarımı zaman zaman tarayıp "yazdıklarım nereye gidiyor, insanlar onu nerede, nasıl kullanıyor acaba?" u anlamak için çalışırım da oradan biliyorum. Bu ameliyeyi faydalı bulurum ama bunu,  para için yaptığınız zaman işin ucu "ilim adamının zühdü" konusuna çok acı bir şekilde çarpar ve zerrelere ayrılır.

Ne demek ilim adamının zühdü? Ben fakîr bu terimi, rahmetli Fuat Sezgin Hoca'yla yapılan bir söyleşide duydum ve râm oldum bu terime.  Ne diyordu Fuat Sezgin Hoca? Kendisine "Bu kadar eseri nasıl yazdınız, nasıl ömrünüze sığdırdınız?" diye sorulduğunda şu cevabı  veriyordu: "Bi-zühdin hakîkiyyin ve sabrin cemîl (Hakîkî bir zühd ve güzel bir sabırla)" ve soru üzerine, kaydetmediğim için tam onun kelimelerini veremeyeceğim ama ,şu  meâlde sözleriyle bu cümlenin ne demek olduğunu izâh ediyordu: Ben ilim dışında hiçbir şeyi vakit harcamaya değer görmedim.  Yeme-içme ve uykuya bile zarûret miktarından fazla vakit ayırmadım. Kahvaltım çok basittir. Öğlen yemeğim de, üniversiteye giderken çantama attığım bir sandviç ve bir elmadır. Yemek için lokantada, kantin kuyruğunda harcayacak vaktim yoktur.  Gece çok az uyuduğumdan gündüz uyku bastırır bazen ama  sandelyemin üzerinde hafifçe uyur, sonra birden uyanırım ve:  "Ömür çok kısa, yapacak ve öğrenilecek şeyler çok" der, çalışmaya devam ederim.  Almanya'da profesör olduğumda, maaşımın miktarının tartışmak üzere, oranın kanunlarına göre, Milli Eğitim Bakanı'na gitmem gerekiyordu. Gitmedim; çünkü benim parayı konuşacak vaktim yoktu. Böyle yaptığım için, işyerimde biraz göze batmış ve iş arkadaşlarımın hasedine hedef olmuştum.  Beni yalnız bıraktılar, aldırmadım.  Vaktimi iyi kullanmak için, öğrenmem gereken bir dil için kursa gitmek yerine evde kendim çalışırım; yollarda vakit harcamam. Ben, kendi vaktimi düşündüğüm gibi başkalarının vaktini de düşünürüm. Mesela ilim tarihi çalışırken bakmam gereken elyazmalarına, hangi kütüphanede iseler oranın temizlik gününde giderim ki kitap temizlik/tozu alınmak için çıkarıldığında bakayım, benim için ayrıca çıkarılmasın. Bu, kitabın korunması ve yıpranmaması için de çok önemlidir. Bu ve benzeri  ilim titizliği olmasaydı, hiçbir şey ortaya çıkmazdı.

Evet, arkasında devâsâ ilmî bir servet bırakan ve anılmaya layık olan Fuat Sezgin Hoca'nın sözleri "Bi-zühdin hakîkiyyin ve sabrin cemîl (Hakîkî bir zühd ve güzel bir sabırla)" içine sığdırabilirdi. Peki akademik teşvik için uğraşan, vakit harcayan ve bunu biraz daha fazla maaş alabilmek için yapan akademisyenler bu profilin neresinde? Sempozyum ve kongrelere  "sempozyumumuz/ kongremiz akademik teşvik esaslarına uymaktadır" yazısıyla teveccüh eden akademisyenler bunun neresinde?

YÖK'ün bu tip ilim adamını teşvik ettiğine inanmıyorum. Gerçek ilim adamlarının "parayla teşvik olanlar"dan olduğuna ise hiç inanmıyorum.  Kimbilir belki ileride şuraya buraya atamalar yapılırken de "akademik teşvikten faydalanıyor mu?" diye araştırılacak ve akademisyenler bu meseleye iyice odaklanacaklar. Lütfen yetkililer birşeyler yapsın, yoksa ilim elden gidecek ….