ÂKIL İNSANLAR HEYETİ

Hasan Mutluoğlu

Ülkemizin gündemini uzun zamandır meşgul eden” Âkıl İnsanlar  Heyeti “  geçtiğimiz hafta içinde en nihayet açıklandı. Gazetelerden ve televizyon haberlerinden kim olduklarını öğrendik.

Ülkemizin coğrafi bölgeleri dikkate alınarak heyetler oluşturuldu. İsim ve çalışma şekli üzerinde her kesim, kendi değerlendirmelerini ve yorumlarını yaptı. Her değerlendirme ve yorumun mutlaka lehte/aleyhte haklılık payı vardır.

Önce başlığa neden Akil değil de Âkıl yazdığımı açıklayayım. Kelimenin Arapçadan geldiğini ve yazılış şeklinin bu şekilde olması gerektiğini Hayrettin Karaman hoca söylüyor ve yazıyor.

Allah(c.c) “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât 13)buyuruyor.

Yeryüzünde yaşayan ne kadar insan varsa, Hz. Adem ve Havva’dan çoğalan insanlar olduğuna inanıyoruz. Üstünlüğün hangi ölçüye göre olacağını Allah (c.c) ayette açıklıyor.

Yaşanılan coğrafya,  kimlik belirlemede, isim almada etkili olagelmiştir. Aynı coğrafya üzerinde yaşayanlar, kendi milliyetini oluşturmada çaba göstermişler. İnsanlar, fıtratları doğrultusunda da yaşadıkları coğrafyaya sahiplenmişler ve bu uğurda mücadele etmişlerdir.

Bin yıldan beri Anadolu’da yaşayanlar için de aynı şeyi söylememiz yanlış olmaz. Anadolu’ya gelmeden önce, bu topraklar üzerinde yaşayan birçok milletler topluluğu, çeşitli ırklar vardı. Hititler, Urartular, Frigler, Bizanslılar v.s . Tarih okunduğunda bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Şöyle bir soru aklımıza gelebilir mi? Bu coğrafya üzerinde tarih seyri içinde yaşamış milletlere/ırklara ne oldu? Buhar oldular ve uçtular mı? Kocaman bir HAYIR!

Savaşlarda ölenler, göç edip gidenler haricindekiler, birbirleri ile zaman içinde kaynaşarak entegre olmuşlar ve karışmışlardır. Saflık, saf ırktan bahsetmek hangi ölçüyle mümkün olabilir?

Türkiye Coğrafyası üzerinde yaşayan her insan kardeştir. Etnik kök ve ırk ayırımı Allah(c.c)’ın verdiği ölçüler doğrultusunda olabilir. Aramıza sokulan nifak/ ayrılık kimlerin işine geliyor, ona bakmamız lâzım.

Allah (c.c)” Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”(Hucurât 10)buyuruyor.

Bu bağlamda Âkıl İnsanlar Heyetinden neler bekleniyor?

Yaşadığımız bu ülkede barışı, kardeşliği, sevgiyi, hoşgörüyü oluşturmak için çalışmalar yapacaklar. “Ayrılıkta azap, beraberlikte rahmet olduğu” gerçeğini vurgulayacaklar.

Ülkemizin huzura, barışa ihtiyacı var. Bizlere düşen görev, yapılacak olan bu çalışmalara, atılacak güzel adımlara destek vermektir.

Problemlerin çözümü, gönüllerdeki ateşin de sönmesine vesile olur. Vatanın küçülmesine, üzerinde yaşayan bütün insanlardan bir tek fert kaybetmeye tahammülümüz ve iznimiz olmamalı. Herkese yetecek kadar yer, kardeşane paylaşılacak zenginlik kaynaklarına ve değerlere sahip olduğumuzu ASLA unutmayalım.

Kardeşlik sözlerde biten bir cümle değil, kalpte atan bir sevgi olmalıdır.”