Akran Zorbalığı mı, Ekran Zorbalığı mı?

Mehmet Toker

Büyücüler, tanrısal gücü olan ne insana ne hayvana benzeyen yaratıklar, zombiler, evreni yaratıp yok eden hobbitler, savaşan makineler, avuçlarından ışıklı bombalar fırlatan yaratık suretinde tanrılar. Gezegenleri yok eden şeytanlar, ekrana sıçrayan kanlar, kopan kelleler… Müstehcen ve teşhirci bir biçimde giyinmiş çizgi dizi ve film kahramanları, imalı küfürler, cinsel içerikli konuşmalar. Birbirlerinin eteğini kaldırıp bakan çocuklar, kendilerini leyleklerin getirmediğini konuşup dünyaya gelme serüveninin nasıl olduğunu utanmadan sıkılmadan ifşa eden sahneler… Bunlar, çocuklarımızın izlediği çizgi film ve animasyonlardan, internet oyunlarından ekrana yansıyan ve oradan da çocuklarımızın bilinç altına işlenen görüntüler. Çocuk kanalı diye gördüğümüz kanaletlerden çocuklarımızın hafızasına ilmek ilmek işlenen ifrazatlar.

Anne-Babalar çocuğum odasında çizgi film izliyor bilgisayara veya tablette oyun oynuyor diye kendisini avutuyor. Çocukların beynini tamamen şeytanın eline teslim ettiklerinden haberleri bile yok. Şirk, küfür, dinsizlik, kimliksizlik, ahlaksızlık, fuhuş, cinsiyetsizlik, kibir, bencillik, maddecilik, zorbalık, cinayet, intihar, akla hayale gelebilecek ne kadar pislik varsa hepsi çocukların saatlerce başından kalkmadığı gözünü kırpmadan izlediği bu çizgi filmlerin, animasyonların, dijital oyunların içerisinde.

Günler, aylar boyu bu negatif propagandaya maruz kalan çocuklarımızdan melekler veya sahabeler olmasını bekliyoruz. Çocuklarımızı artık aile, okul, mürebbiyeler, müeddipler yetiştirmiyor. İnternet oyunları, çizgi filmler ve animasyon filmler yetiştiriyor. Kendisi gibi ekran zorbalığına maruz kalmış akranlarının oluşturduğu sokaklar, kafeler yetiştiriyor.

Böyle bir ortamda yetişen, bilinç altında sürekli olarak güçlü olmak, cezalandırmak, yok etmek, öldürmek olan çocuklarımız kontrolsüz kaldıklarında bilinç altının hortlaması veya patlaması ile karşı karşıya kalıyorlar. Ve bu ifrazat dışarıya akran zorbalığı olarak patlıyor. İlkokul, ortaokul çağındaki çocukların kendi aralarındaki oyunlarını (futbol hariç) bu çerçevede bir gözlemleyin. Söylemlerine, birbirlerine hitaplarına, kendilerine ve arkadaşlarına oyun içinde biçtikleri rollere bir bakın; acaba hiç şefkat, merhamet, affetme kırıntısı bir şey bulabiliyor musunuz? Yoksa tamamen yok etme, öldürme, düşman veya acımasız bir rakip olarak görme, yenme, diskalifiye etme vb. kavramlar üzerine mi kurulu? Sonra tüm eğitimcilerin ve ailelerin ortak şikâyeti akran zorbalığı. Akran zorbalığının kaynağını uzaklarda aramamak lazım. Zira toplumla buluştukları, toplum içerisine girdikleri anda günlerce, aylarca maruz kaldıkları ekran zorbalığı hortluyor ve akran zorbalığı olarak fiiliyata dönüşüyor.

Akran zorbalığı, daha güçlü bir kişinin (veya bir grubun) daha güçsüz gördüğü kişi veya gruba uyguladığı saldırgan veya rahatsız edici tutum ve davranışlara deniliyor. Bu saldırgan davranışlar fiziksel bir zarar vermeyi veya duygusal zarar vermeyi amaçlayabilir; itme, vurma, tükürme, darbetme gibi fiziksel şekilde olabileceği gibi dalga geçme, aşağılama, küçük düşürme, dışlama gibi sözel veya dolaylı yollarla da ortaya çıkabilir. Zorbalık yapan kişinin amacı, fiziksel şiddete ya da incitici söz veya davranışlara başvurarak karşısındaki kişiye acı çektirmektir. Zorbalar, bu tür davranışları sürekli tekrarlar. Erkek çocukları daha çok fiziksel zorbalığa maruz kalırken, kız çocuklarının psikolojik zorbalığa maruz kalıyorlar.

Zorbalık yapanların genellikle yüksek bir sosyal statü ya da güce sahip olan; daha iri, daha güçlü veya popüler olarak algılanan çocuklar oldukları görülmektedir. En savunmasız durumdaki çocukların akran zorbalığına maruz kalma riski daha yüksektir.

Dijital dünyada akran zorbalığı sadece yüz yüze gerçekleşmemektedir. Mesajlaşma, oyun ve video paylaşım platformları üzerinden çevrimiçi ortamlarda gerçekleşebilmektedir. Bunun adına her ne kadar siber zorbalık dense de akran zorbalığının ekrana aktarılmış şeklidir diyebiliriz. Siber zorbalık genellikle sosyal medya, SMS veya anlık mesajlaşma uygulamaları, e-posta veya çocukların etkileşimde bulunduğu çevrimiçi oyun, video paylaşım vb. platformlar üzerinden gerçekleşiyor. Ebeveynler çocuklarının bu platformlarda ne yaptığını, kimlerle muhatap olduğunu, ne tür tehdit mesajları aldığını veya nasıl bir psikolojik baskıya maruz kaldığını bilmiyor veya takip etmiyor. Dolayısıyla çocuğun zorbalığa maruz kaldığını da anlamayabiliyor.

Ebeveynler çaresiz, eğitimciler çaresiz… Sorumlu kim? Sorumluluğu hemen, doğrudan devlete veya devlet kurumlarına, RTÜK’e, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna havale etmek en ucuzcu, en kolay yol. Vicdanımızı belki böyle rahatlatabiliriz. Ama bu çözüme hiçbir şekilde katkı sunmaz. Çözüm Allah ve Ahiret inancını, İslam Ahlakını, Adab-ı Muaşereti çocuklarımızın kalbine ve onları yetiştiren ebeveynlerin kalbine yerleştirmekten geçiyor. Kalplere bunu yerleştirecek çizgi filmler, internet oyunları, animeler hazırlayabilmekten kısacası düşmanın silahı ile silahlanmaktan geçiyor. Çelik kubbe savunma sistemlerinin, kıtalar arası füzelerin, konvensiyonel silah sistemlerimizin, hava, deniz, kara harp teknolojimizin tanıtıldığı şu günlerde bu alanı da boş bırakmamak gerekiyor. Yolumuz biraz dikenli, taşlı, topuğunu seven gelmeyebilir. Ama istiklal gibi bir hedefimiz varsa istikbale sahip çıkmak zorundayız.