Alkol

Doç. Dr. Ömer Akdağ

TÜBİTAK'ın tahlil ettiği gazozda alkolün çıkması, gazozu haram haline getirmez. Mekruh haline getirir. Zira her gıdada sarhoş edici hususiyeti kalmamış bir miktar alkol vardır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, alkolün sarhoş edici özelliğiyle kullanılmış olmasıdır.

Yani bir kişinin, mesela bir kadeh alkolü içmesiyle, yarım kadeh içmesi veya çeyrek kadeh içmesi arasında fark yoktur. Bir damla içmesi de İslam'da yasaklanmıştır. Çoğu haram olmanın azı da haramdır .Alkol ile alakalı İslam'ın hükmü böyledir.

Şayet gazozun imalinde alkol kullanılmadan üretim mümkün oluyor ise bizim tercihimiz olur.

Bazı durumlarda alkol, sarhoş edici vasfını kaybeder. Zaten alkolün yasaklanmasındaki temel hikmet, sarhoş etmesidir. Kendisinden elde edilen arpa veya üzüm bizatihi yasak değildir. Kişiyi sarhoş eden her şey yasaklanmıştır.

“UZMAN”

"Öğretmen nasıl yetişir" konusunda "uzman" ABD'li Dewey 1924'de Türkiye'ye gelmiş. Darülfünunda öğrencilere hitaben konuşmasında "“Memleketinizde kız ve erkekler birleşerek, toplu bir halde bulundukları bir yerde bulunmaktan dolayı çok bahtiyarım” demiş.

 

“Öğretmen uzmanının” “yönlendirmesine” bakar mısınız?

Bay “uzman” binlerce kilometre uzaktan Türkiye’ye getiriliyor.

Tavsiyesi “kız-erkek aynı yerde olmasıymış”.

Türkiye böyle yıllarca uyutuldu ve uyuşturuldu.

Binlerce kilometre öteden bu fakir milletin parasıyla getirilen bu “bay uzmanlar” sayesinde “kız-erkek” bir araya getirilmesi “eğitim” olarak yedirildi milletimize.

Bu “bay uzmanın” tavsiyesiyle eğitimde kız-erkekleri bir araya getirirken Musul ayaklarımızın altından kayıyordu.

1923’de Lozan’da Musul meselesi çözülemeyip daha sonra İngiltere ile ikili görüşmeleri havale edilirken, Türk milletine “kız-erkek birleşerek” aynı mekânda bulunmaktan “bahtiyar” olacak bir uzmana bu fakir milletin binlerce lirası veriliyordu.

Bay “uzmanın” iftihar ettiği şeye bakar mısınız?

Türk milletinin maarifte yükselmesiyle alakalı bir husus değil.

Teknikte, teknolojide ve tahsilde yeni bir usul de değil.

1924’den sonra Okyanus ötesinden gelen bu “bay uzmanlar” sayesinde Türkiye, eğitimde “çağ atlamıştır”.

15 Temmuz 2016’da yine okyanus ötesinde gelen başka şarlatanlar sayesinde ülkemiz büyük bir kaosa muhatap olmuştur.

ÇÖZÜM KÖKLERİMİZLE BULUŞMAKTIR.

TEMEL DEĞERLERİMİZDEN DESTEK ALARAK İSTİKBALE YÖNELMEK, MİLLETİMİZE YAKIŞANDIR.

İMAM

İmamlık bir meslek midir? Şayet imamlık bir meslek ise, meslek nedir? Şöyle bir tarif yapılmaktadır; “Bir kimsenin kendine temel çalışma alanı edindiği, geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş”

Camilerde vazife yapan imamlar “geçimlerini sağlamak” için mi namaz kıldırıyorlar?

Eğer imamlarımız maişetlerini sağlamak için namaz kıldırıyorlarsa, kıldığımız namazlar tehlikededir.

Namaz kılmak veya kıldırmak bir ibadettir.

Namaz kıldırmak bir meslek değildir ve olamaz.

Ülkemizde camiilerde vazifeli olan imamların almış oldukları ücret, kıldırdıkları namazın mukabili değildir ve olamaz.

Namaz parayla kılınmaz ve kıldırılmaz. Zira namaz farz bir ibadettir. Bütün ibadetler Allah’ın emri olduğu için ifa edilir.

İmamların almış oldukları ücret, vazifeli oldukları mahallin (camii, mescit vs) bakımı, takibi vs için olarak düşünülmelidir.

Zaman zaman yazılı ve görüntülü medyada görmekteyiz ki, bazı imamlar kendilerini “devlet memuru” olarak telakki ederek hafta sonu tatil yapmak istediklerini gündeme getiriyorlarmış.

Böyle düşünen imamlar varsa, onların kıldırdıkları namaz riske girer.

Tashih-i niyet etmeleri gerekir.

İbadetler ücrete tabi olmaz.

İbadetlerin ücretle yapıldığı bir zemin İslami olmaz.

23 Ekim 2016 günü saat 16.45 sırasında “dinî” yayın yapan bir radyoda “Aziz efendi” olarak isimlendirilen bir şahsın biyografisini verirken “19 lira maaşla imamlık mesleğini icra etmiştir” şeklinde bir ifade kullanıldı.

Bizim “dinî” yayınlarımız böyleyse gerisini hesap edin artık.