ANADOLU VE MARKA OLMAK

Sedat Dönmez

Marka olmak her işletmenin temel amacını taşıyor. Herkes kendi çapında marka olmakla övünüyor. Maalesef bilinirlikle marka olmak arasındaki farkı kaçırıyoruz. Siz yerel bazda güçlü bir firma olabilirsiniz, sizi yerel anlamda çok iyi tanıyor olabilirler, tüketiciler sizi güvenilir ürün ürettiğiniz için tercih ediyor olabilir. Fakat bunların hiç biri sizin marka olduğunuz anlamına gelmiyor. Marka olmak daha uzun bir çaba, yoğun bir iletişim gerektiren, uzun yıllar iletişim yatırımı sonucunda elde edilen bir değerdir. Şöyle düşünün, yerel bazda çok iyisiniz fakat bugün sizi tercih eden tüketici yarın başka bir yerel firmayı tercih edebiliyor. Sizin bir rakibiniz bir üründe indirim yaptığında sizin aynı üründeki satış rakamlarınız bir anda düşebiliyor. İşte durum böyleyse henüz marka olduk demeyin. Marka olmak tüketiciye bir garantiyi sunar, marka olmak tüketicinin de satış garantisini almak demektir. Müşteriler sizi üç kuruş indirime değişiyorsa marka olduk demenin bir anlamı yoktur.

Anadolu firmaları biraz büyüdüklerinde, satış rakamları yükseldiğinde, yerel bazda yaptıkları bilinirlik anketlerine dayanarak hemen biz artık markayız diyebiliyor. Zaten yerel bir firmanın o şehrin insanları tarafından bilinmesinden daha doğal ne olabilir. Türk toplumu olarak hemşericiliği de seven bir toplumuz. Fiyat olarak da kafamıza yatımı bu bizim firma diyerek market raflarından yerel firmanın ürününü alabiliyoruz. Bu durum sizin bilinirliğinizi ortaya koyar, marka olduğunuzu değil. Anadolu’dan marka çıkması imkansız mı, değil. Fakat günü kurtarma ve günlük satış rakamlarıyla hareket edildiği sürece mümkün değil. Zaten iki reklam veriyim de marka olayım diye düşünüyorsanız hiç marka olma çabasına girişmeyin. Günü kurtarın, geçin.

En önemlisi Anadolu firmaları şunu anlamalı ki reklam sadece satış yapmak için yapılmaz. Kampanya reklamları, satışa yönelik reklamlar sizin satış rakamlarınızda önemli değişiklikler yapar fakat bu sizin marka olduğunuz anlamına gelmiyor. Tüketici sadece sizi menfaati için kullanıyor. Aynı ürünü bir hafta sonra yüzde elli zamlı satın, bakalım tüketici rafın önünde bile duracak mı? İşte marka demek, tüketici zihninde fiyatı önemsememek demek. Tüketicinin verdiği paraya acımaması, aklının kalmaması demektir.

Marka tek bir şeye odaklanır ve tüketicilere bu değerin garantisini verir. Bu garanti firmanın tüm çalışanları ve tüm departmanları tarafından tüketiciye verilmelidir. Mağazanızdaki satış elemanından, üretim müdürünüze kadar herkes bu değeri benimsemeli, sahiplenmeli ve tüketiciye vermelidir. Satın alımdan önce başlayan bu değer satın alım sonrasında da devam etmelidir. Tüketiciler zihinlerinde satış sonrası hizmette de aynı garantiyi satın aldığını bilmelidir. Tabi ki bu söylediklerimiz kısa vadede ve iki reklam yapmakla olmuyor. Uzun vadeli stratejiler, uzun vadeli iletişim planlaması ile oluyor. Bu nedenle, Anadolu ne zaman bilinirlik ile marka olmayı ayırır, ne zaman iki reklam vermekle marka olamayacağını anlar o zaman markalar çıkartabilmek için adım atmaya başlar. Aksi takdirde Anadolu’dan marka çıkması hayale karışır. Anadolu’nun en iyi örneklerinden Boydak Holding bu anlamda bir örnek alınabilir. Yıllardır yaptığı iletişim yatırımları ile İstikbal, Bellona gibi markaları ulusal düzeye taşıyabildi. Hala da iletişimi kesmedi ve yoğun bir iletişime devam ediyor. Tüketici zihninde yer aldı ve bu yeri pekiştiriyor. Umarım Konya’dan da böyle markaların çıktığını görürürüz.