AŞK, ÖZLEM ve ÖTESİ  (38)

Osman Uzunkaya

                Eşimle birlikte fotoğrafımızı çeken Endonezyalı hacı adayına teşekkür etmiş, istedikleri takdirde kendilerinin fotoğrafını çekebileceğimi işaret dili ile ifade etmeye çalışmıştım. O esnada hacı adayının küçük yüzünde kocaman bir tebessüm oluşmuş;  fotoğrafımızı çek dercesine elime cep telefonunu tutuşturmuştu. Eşi ile beraber birkaç kare fotoğraflarını çektikten sonra, samimi bir şekilde tokalaşarak birimizden ayrılmıştık.

                 Zaman akmış ve akşam vakti yaklaşmıştı. Kabe-i Muazzam’a da ki müthiş atmosfer bir şelale misali gönül bahçeme dökülmüş,  gönül bahçemin boynu bükük güllerini doyasıya sulamıştı. Bu muhteşem anı yaşama bahtiyarlığına erişen Müslümanlar, Allah aşkıyla pervane olup dönmekte ,göz yaşlarındaki nur haleleri  gök yüzündeki melekleri dahi kıskandırmaktaydı.Etrafımı seyre dalmış  ve tefekkür etmeye başlamıştım. Avuçlarımı sema ya açarak Allah’a (c.c)  dua ve niyazda bulunup af dilemiştim. Yüreğim yangın yerine dönmüş, duygularım kabarmıştı.Ruhum tıpkı bir güvercin misali kanat çırpmaya başlamış, göz pınarlarımdan akan yaşlar yanağımı istila etmişti. Yanımda olduğunu dahi unuttuğum eşim, eliyle bileğimden kavrayarak beni; “ Sana bir haller oldu bey, iyi misin?” diye uyarınca adeta gördüğüm rüyadan uyanmış ve hiç bir şey söylemeden onun yüzüne öylece baka kalmıştım.

                Zemzem içerek Kabe-i Muazzam’a ya veda edecektik. Bilindiği gibi zemzem; Hz. İbrahim’in hanımı Hacer validemiz kundaktaki açlıktan ağlayan yavrusu Hz. İsmail’e rızık bulmak için Safa ve Merve tepeleri arasında koştururken, Cebrail aleyhisselam tarafından kazılan kuyudan çıkan bir suydu. Hacer validemiz suyun zeminden fışkırdığını görünce sevinçle; “Dur, dur” manasında “zem zem” demiş ve suyun akmasını engellemek için önünü keserek orada küçük bir havuz oluşturmuştu.Daha sonra bu mübarek sudan içerek, Hz. İsmail’i emzirmişti. Bunun üzerine Cebrail  aleyhisselam şöyle seslenmişti:  “Sakın helak oluruz, zarara uğrarız diye korkmayın. İşte şurası Beytullah’ın (Kabe’nin) yeridir. O beyti şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki Allah, o işin ehlini zayi etmez.” (Buharı, Bedü’l-Halk:29) Zemzem kuyusu böylelikle ortaya çıkmış oldu. Hz. İsmail ve Hacer validemiz uzun bir süre bu mübarek suyla hayatta kalmıştı.Peygamber Efendimiz’de zem zem suyuna çok önem verirdi. Aişe radıyallahu anha’dan yapılan rivayete göre; Mekke’den ayrılınca beraberinde zemzem suyu taşır ve Peygamber Efendimizin de taşıdığını söylerdi.

                İbn Abbas radıyallahu anhu’dan yapılan rivayete göre; Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştu: “Zemzem suyu ne için içilirse ona göre yarar sağlar, şifa arzusuyla içersen Allah sana şifa verir, açlığını gidermek niyetiyle içersen Allah seni doyurur. Zemzem Cebrail’in açtığı çukur, İsmail’in su içtiği yerdir.” (Camius-Sağir, 5:404:7760)

                Zemzem, manevi ve kimyevi özellikleriyle doyurucu ve aynı zamanda da susuzluğu giderici bir içecek olup, Ebu Zer’i Gıfari radıyallahu anhu, Kabe-i Muazzam’a da otuz gün boyunca yalnız zemzem suyu içerek yaşamış ve başka hiçbir yiyecek ve içeceğe ihtiyaç duymamıştı.

                Kabe-i Muazzam’a ya yönelip, Allah’ı (c.c.) anarak üç yudumda içilen ve içilmesi sünnet olan zemzem’i kana kana içmiş; Rabbimden şifa dileyip, dua ve niyaz da bulunmuştuk. Daha sonra da otelimize dönmek üzere bizi bekleyen servis aracımıza doğru yürümeye başlamıştık.  (devam edecek)

                Selam, sevgi ve muhabbetle..