Ayasofya Dile Gelse

Alev Ayyıldız

Tarih konusunda bilgisi olmayanlar, geçmişte uygulamaya konulan bir yanlışın giderilmesi gündeme geldiğinde, hemen yoruma başlıyorlar. “O dönem öyle gerekiyordu. Zamanın şartlarında yapılması zorunlu bir uygulamaydı”.
İçinde bulunulan koşulu bilmeden, sırf kendi görüşlerine uyuyordu diye eskiden yapılan yanlışı sahiplenmek, cahilliğe özgü bir davranış olsa gerek. Hatayı doğruymuş gibi algılamak ve öyle lanse etmek, şüphesiz kendi ecdadından ve tarihinden habersiz birinin yapabileceği en büyük hadsizliklerdendir.
Had ve hadsizlik konusunda kendini aşmış bir milletiz de o ayrı mevzu. Yeri gelmişken de belirtmeden edemeyeceğim. Son örnekte Kültürü ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olmuştur.Aktaracağım tarihi olay hakkında da açıklaması bulunan Günay’ın konuya dair değerlendirmelerine geçmeden önce, saldırıdaki sakinliği için kutlamak lazım kendisini.
Çünkü ülkemizin önde gelen isimlerini, kampüslere girmeye tövbe ettirecek kadar kötüydü görüntüler. Çok pardon ama üniversiteler bizim diyerek, çığırtkanlığı çirkeflikle birleştirenler, hayatları boyunca bu ülke için ne yapmışlar?. Baba parasıyla okumayı meziyet sayan, mesleği sorulduğunda öğrencilik diyen birisinin, bir bürokratı yumurtalarla kovalamaya çalışması şovmenlikten başka bir şey değildir.
Bizler ilk beş yüzde kaç üniversitemiz olacak diye hayal kuralım, aklı soytarılıkta olan insanlar olduğu müddetçe de, düşüncelerimiz hayal olmaya devam edecek.
Geçmiş dönemlerdeki üniversiteli gençlikte eleştirilir, sağ- sol kavgası yüzünden birbirlerine kurşun sıkanlar için üzülürdük ama hangi görüşü taşırsa taşısın çoğunun inandığı fikri sonuna kadar savunabileceğini bilirdik.
Daha öncesine gidelim. Bu ülkede vatan şairi Mehmet Akif’e sahip çıkan, cenazesi kaldıran gene mektepli gençler olmuştur. Keza ülke içinde özellikle milli konularda son derece duyarlı olmuşlar, başta vagon olayı olarak ta bilinen bir çok mevzuda yerlerini almışlardır.
Eğitimli neslimizin davranış bozukluğunu bir kenara bırakarak en son Bakan Günay’ın açıklamalarıyla şekillenen bir konuyu ele alacağım.
Mevzu , iki ucu keskin bıçak gibi. Üst satırlarda da belirtmiştim ya, çoğu kişinin o zamanlar öyle gerekiyordu tanımlamaların tam anlamıyla oturuyor. Şöyle bir hafızasını yoklayanlar hatırlayacaklar, dönem dönemde  alevlenen, ağzı olan herkesin uzman kesildiği. bir tartışma Ayasofya.
Konuya dair hafızasını yoklayanlar görecekler ki ,müze olduğundan bu zamana, her dönem hissiyatı kuvvetli insanlar, Ayasofya konusunu dile getirdiler.
Üstelik birde Fatih Sultan Mehmet’in konuya dair  net beyanları dururken. Bizler Fatih’in sözlerini kulak arkası edip, bu kutsal mekâna arkamızı döne duralım, kimi zihniyetler için konu hala tazeliğini koruyor durumda.
Örneğin Uluslararası Ayasofya Kilise Camiası Organizasyonu Başkanı Chris Spiru’nun da bu konudaki duyarlılığını gördük. Mensubu olduğu grupla birlikte Ayasofya’da ibadet yapmak istiyordu. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı ayine izin vermemişti. Ertuğrul Günay konuyla ilgili olarak, “Hiçbir dine özel müsamaha göstermeyeceğiz. Ayasofya, 1500 yıl ibadethane olarak hizmet etti. Bundan sonra da insanlığa hizmet edecek. Ayasofya’yı, dünyanın özel bir mabedi olarak muhafaza edeceğiz. Hiç kimseye öyle bir izin yok” demişti.
Hatta daha sonra vazgeçilen ayin ile ilgili yaklaşık 100 kişilik bir grup, İpsala Sınır Kapısı'nın karşısında ayin bile yapmıştı. Hatırlayanlar olacak, bir dönem “Yunanlılar Ayasofya’ya ayine geliyor” şeklinde de bir haber olmuştu. İlk etapta haber yanlış anlaşılsa da alınan izin İstanbul’daki değil, Edirne’deki Ayasofya içindi. İstanbul’da ayin yapamayanlar, şimdilik gönüllerinin baharını Edirne’deki Ayasofya ile almışlardır. Lakin Spirou’nun bu davadan vazgeçeceği yok. Hatta bir açıklamasında aynen şöyle diyor “Ayasofya; Dünyada’ki tüm Hıristiyanların ibadet edebileceği bir “katedral kilise” haline dönüştürmek tek amacımdır. ABD Kongresi’nde girişimleri resmen başlattım”
Kendisinde bu azim olduğu müddetçe daha çok adını duyacağız sanırım. Zamanla amacına ulaşır mı zannetmem ama burası Türkiye belli de olmaz. Çünkü ülkemizde Ayosfofya’nın önemini kavrayaymış büyük bir grup var.
Halbuki Sultan Mehmet’in İstanbul’u alır almaz ilk cuma namazını Ayasofya’da kıldığı ve bu kutlu mekana karşı hassasiyeti bilinmektedir.
Fatih’in tüyleri ürpertecek sözleri aynen şöyledir  ‘‘Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve  hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir’’ 1 Haziran 1453 Fatih Sultan Mehmed Han.
1934’te müzeye çevrilen bu kutlu mekanın, bu kadar büyük laneti ve sözleri göze alarak camilikten  çıkarılmasının nedenlerine dair da bir çok rivayet var. Lozan’daki gizli madde ihtimalinden, Hıristiyan devletlerin baskısına, Batı’dan gelen para yardımlarını almak için yapıldığından,  müze olarak kabul edildiği belgedeki Atatürk imzasının sahte olabileceğine kadar birçok iddia mevcut. Tüm gizleri çözen zaman, bununda nedenini ortaya çıkaracaktır.
Selam ve Dua ile