AYDINI BÖYLEYSE…

Prof. Dr. Önder Kutlu

Israrla girmemek için sabrettiğim bir meseleye, malum bazı şahısların pespaye bir kanalda memleketin Başbakanına ve Cumhurbaşkanı’na yaptıkları hakaret konusuna dayanamadım, giriyorum. Nefsime yenildim.

Bu o şahıslara ve rezil görüşlerine değer verdiğim için değil. Aksine kendini ‘aydın’ olarak tanıtan ve toplumun belli bir kesiminin de kendilerine itibar ettiği için onların ipliğini ve çaplarını ortaya koymak adına yapıyorum bunu. Birkaç gündün kendi kendime ‘aydını buysa aydın olmayanı nedir acaba’ diyorum. Cevap bulmakta zorlandığımı ifade etmem gerekiyor.

Millet olarak hamdolsun bir vakarımız, duruşumuz ve seviyemiz var. Öyle her ağzını açan, kelimelerin üzerine bastıra bastıra vurgu yapan ve kerameti kendinden menkul zevata edecek çok lafımız bulunuyor. Onlar milleti temsil etmiyorlar. Toplumun bu türden insanlara ve fikirlerine onayı bulunmuyor. En azından kahir ekseriyeti buna katılmaz.

Hele bir belli temsil makamlarında bulunan insanlara karşı böyle bir tavır toplumdan hiç tasvip görmez. Biz bunu bilir bunu söyleriz.

Buldukları TV kanalından memleketin değerlerine, millet için çırpınan yetkililerine edilecek laflar hepimizi yaralar. Hoş, Hz. Pir’in ‘Sükûnetim asaletimdendir. Her lâfa verilecek bir cevabım var. Lâkin bir bakarım lâf ‘lâf mı’ diye, bir de bakarım söyleyen adam mı diye’ sözü şiarımızdır. Fakat bazen dayanamıyoruz işte.

İlahiyat alanında profesör unvanı almış, ‘sanat’ dünyasında bir yer edinmiş insanlardan toplum olarak asgari düzeyde beklentilerimiz olur. Ama bakarız profesör mü, sanatçı mı diye. Bunlar değil. Alanı kirlettikleri için aslında tüm akademisyenlerin ve tüm sanat erbabının bunlara tepki vermelerini de beklerim doğrusu.

Ama alandaki mahalle baskısı, doğruyu söyleme cesaretinin eksikliği ya da kendileri de aynı minval üzere olmaları gibi nedenlerle pek çok kimse doğruyu söyleyemiyor.

Seçim öncesinde birileri de bunlara çanak tutuyor. Onlar konuştukça Ak Parti’nin oylarının düşeceğini zannediyorlar. Memleketin ahlaki açıdan durumu çok parlak olmayabilir. Ama o kadar da değil. Toplum hala iffetini ve irfanını muhafaza ediyor.

İki milyonun üzerindeki Suriyeli kardeşine kol, kanat geren ve kritik aşamalarda sağduyu sergileyen milletimiz bu zevattan memnun değil. Olmadığını biliyoruz. Onlar da dikkat çekebilmek için böyle bir yöntem kullanıyorlar. Kısıtlı sayıdaki ‘seyircilerine’ şov sergiliyorlar.

Bunları görünce toplumda var olan akademisyen ve sanatçı düşmanlığına hak vermemek elde değil. Ama şunu ayırmak kaydıyla, işini düzgün yapan, vatan-millet için canla başla ve fedakârca çalışan insanlar hariç. Mecellenin temel kurallarından biridir: ‘Sui misal, misal olmaz’. Kötüler örnek olarak gösterilemez.

Başbakan Davutoğlu mesela. Dünyanın en saygın uluslararası ilişkiler profesörlerinden biri. Yayınladığı eserleri, ortaya koyduğu teorileri saygın bilim kuruluşları ve insanları tarafından takip ediliyor.

Bugün başbakanlık görevini ifa ediyor. Bu görev ona maddi olarak bir şey katmıyor. Aksine, ekranlara yansıyan görüntülerinden çok yorgun ve bitkin olduğu ortada. Millet için bu kadar mesafeyi kat ederek, günde sadece iki saat uyuyarak günlerini geçiriyor. Onun durumunda biri için katlanılacak bir şey değil doğrusu.

Cumhurbaşkanı farklı mı? Ne zoru var da o kadar ziyaret, o kadar program o kadar çalışmayı sığdırıyor kısa gününe. Hepsi fedakârlık isteyen görevler.

Bu ahlaksızlar çıkmış ağza alınmayacak lafları peş peşe sıralıyorlar. ‘RTÜK ne yapar, diye sormadan edemiyorum. Lakin onlar da haklı. Millet geçen seçimde tek başına iktidarı vermeyince, başkanlarını seçemez hale geldiler. 7 Haziran seçimleri o kurumu bile kilitledi.

Millet bunları tanısın.

Toplum güya saygın, güya seçkin bilim-sanat erbabını görsün…