BAŞARILI FİKİRLERİ ÖLDÜREN REKLAMVEREN

Sedat Dönmez

"İzlediğiniz her kötü reklamın ardında çöpe atılmış iyi bir fikir vardır". Bu söz, tüm reklamcıların içindekini döken bir cümle aslında. Logoyu biraz daha mı büyütsek. Hayır hayır ismimizi biraz daha büyük yapalım. Ama bizim şu hizmetimiz de var, bir kutucuk açarak diğer hizmetlerimizi de yazabiliriz. Reklam filminde acaba yeni yaptırdığımız yönetim binasını da göstersek mi bizim patronlar buna önem verirler. Bizim açımızdan çok cesaret gerektiren bir reklam sanki biraz daha rasyonel düşünebiliriz ama siz yine de bu çerçevede bizi uçuracak bir fikir bulun. Bu söylem bizi rakipler arasında aykırı bir yere konumlandırabilir o nedenle daha mantıklı bir çerçeve çizebiliriz… vb. Eğer bir reklam ajansı çalışanı ya da işleteniyseniz bu sözleri hemen hemen her müşteri toplantısında duymanız mümkündür. İster yerelde olsun isterse İstanbul sektöründe aslında her reklamcı aynı konudan dert yanıyor. Müşterilerin ajansın işlerine aşırı müdahale ederek, kendi istediklerini reklama ekletmesi sonucu ortaya çıkan yaratıcılık fakiri işler. Reklamveren firmaların her şeyden önce anlaması gerektiği konu reklam ajansına güven duyması. Nasıl ki doktora gittiğinizde hangi ilaçları alacağınızı günde kaç doz alacağınızı siz belirlemiyorsanız reklamda da neyin nasıl söylenmesi gerektiğini söyleyecek olan kişi reklam ajansı. Aksi şekilde davranırsanız bu doktorunuza güvenmediğiniz anlamına gelir. O zaman doktorunuzu değiştirin. Ya da bırakın markanızın doktoru sizin için uygun tedaviyi uygulasın.

Tabi ki reklam ajansının her getirdiği fikri kabul edip yayımlamanız gerekmiyor. Ancak ajansınıza da güvenmelisiniz. Eğer size doğru bir pazarlama iletişim stratejisi sunuyor ve gerçekçi hedefler gösteriyorsa bırakın onlar da işlerini yapsınlar. Reklam ajansları gece gündüz çalışıp bulduğu fikirlerin reklamverenlerin cesaret gösterememesinden kaynaklı yok olup gitmesinden şikâyetçi. Özellikle reklam eğitimi almayan ve sadece patronların direktiflerini yerine getirmek üzerine koltuk dolduran iletişim sorumlularının iş bilmezliğinden. Bazen cesur fikirler sizi rekabette farklı bir noktaya taşıyabilir. Müşterinizi doğru analiz eden, rekabeti doğru analiz eden ve tüketiciye dokunacak yaratıcı reklamlarda ajansınızla birlikte hareket edecek cesareti göstermelisiniz. Yoksa iyi fikirleri çöpe attıktan sonra ajansınızı sizin için klişe işler üreten bir grafik atölyesine çevirirsiniz. Unutmayın ajansın görevi sizin başına oturup da istediklerinizi yapmak değil. Ajansın görevi sizi rekabetten ayrıştıracak, müşteriye dokunacak, pazarlama ve pazarlama iletişimi hedeflerinize hizmet edecek reklam kampanyaları üretmek. Unutmayalım ki mikropları konuşturmadan önce Domestos da sıradan bir çamaşır suyuydu. İnekleri uçurmadan önce Sütaş sadece bir süt ürünleri markasıydı. “Kirlenmek Güzeldir” demeden önce Omo, sağdaki bizim deterjan soldaki rakip deterjan bakın bizimki daha iyi leke çıkarttı diye klişe reklamlar yapan bir markaydı. Şimdi ise hepsi rakiplerinden ayrışmış, ajansına güvenmesi ve gösterdiği cesaret ile pazardaki yerini sağlamlaştırmış birer öncü marka. Ajansına güvenen ve ajansına yaratıcılık kapısını açabilen işletmeler daha çok kazanır. Tüketici zihninde yer eder, kendinize sadık müşteriler kazanırsınız. Kirlenmeyi öneren bir çamaşır deterjanını kim istemez ki.