Bazen en iyi ilaçtır, bir kadına sığınmak

İbrahim Çolak

Gençtim, çok gençtim, toydum, bilmiyordum. Manitalarımız vardı ve sevmek, seviyorum demek; günün ve gecenin belirli saatlerinde manitalarımızın sokağından geçmekti. Sevdiğimiz kızlarla konuşmak yabancı dil bilmek kadar zordu.  Bir düğün sonrasında, şansım yaver gitmiş, yanına düşmüştüm. Yabancı dilim yoktu, bir kızla nasıl ve ne konuşulur bilmiyordum. İlk cümlelerimi kekeleyerek ve ağzımın içinde söylediğimi iyi hatırlıyorum. Ki manitanım verdiği cevapları duyacak kulaklarım da yarı yarıya sağır durumdaydı.

İnmemize yakındı. Güzel ve gelecek vaat eden şiirsel cümleyi bulmuştum.

-Senin için bütün gemileri yakarım!

Duymuş ama anlamamıştı, anlamadım dedi, tekrar etmeliydim. Yeni yetmeliğin o mahcup olduğu kadar da hoyrat duruşuyla ve sesimi biraz daha yükselterek tekrarladım:

-Senin için bütün gemileri yakarım!

O bendende cahil, acemi ve toydu. Nazlanmış ve şımarmıştı. Duymamıştı. Bilmiyordu. Okumamıştı. Yalnız ama yalnızca cevap vermiş olmak için şımarık ses tonuyla, şöyle demişti:

-Ayy, ben yangından çok korkarım!

Otobüs durmuş, şiir kaybetmiş, bütün gemilerim batmıştı. 

X

Bazen imkânım olsa her şeyden vaz geçip yalnızca kitap okur ve daha derinlikli yazılar yazmaya çalışırdım diye düşünürken bazen imkânım olsa şehir şehir, köy köy, yayan dolaşırdım diye düşünüyorum. Bazen, kahırlı bir anımda bir kadına sığınmanın en iyi ilaç olacağını düşünürken başka bir zaman da kendimi ve şartlarımı zorlamamam gerektiğini, olayları kendi akışı içinde yaşamamanın daha doğru ve uygun olduğunu düşünüyorum.

X

Bazı gözlere dikkatle baktığınızda görürsünüz, göstermekten daha çok saklamak için baktıklarını.

X

Rabia –Kardeşlik Yürüyüşü- için İstanbul’a yürüyordum. Gebze’yi geçmiştim. Yürüyor, dua ediyor, düşünüyordum. Yanımdan vızır vızır arabalar geçiyordu fakat ben başka bir âlemde gibiydim. Ne yapabilirim diyordum. Kendimi hep eksik, hep yetersiz görmüştüm. Ne yapmalıyım, ne yapabilirim diye düşünüyordum?

Yaptıklarımdan daha çok yapamadıklarımı ve eksiklerimi düşünüyordum. Coşkulu bir insan olmasına coşkuluydum ancak daha bereketli işler yapmalıydım.

Anadolu Ajansı İstanbul’a giriş tabelasının önünde benimle röportaj yapıyordu ve son sorularından biri de başka projeleriniz var mı sorusuydu? Vardı ancak spekülasyon olmasın diye dile getirmeyeceğimi söylemiştim.

Güzel ve bereketli yürüyüşümü tamamladıktan bir gün sonra Cihan Aktaş ile uzun bir sohbet edip yemek yemiş ve projemi ilk kez onunla paylaşmıştım.

Ömrüm elverirse, “Barış için bir şey yap” adı altında Diyarbakır’dan Ankara’ya yürüyecektim. Daha sonra bu fikrimi Hakan Albayrak ile paylaştım. Güzel olacaktı, sebeplere sarılmak ve nasip diyerek beklemek vardı.