Beklenen tasarı nihayet Meclis’te

İsmail Yaşa

Türkiye’de fitne çıkarmak, toplumun huzur ve güvenliğini bozmak amacıyla basın-yayın ve özellikle sosyal medya üzerinden kasıtlı olarak yapılan dezenformasyonla daha etkin bir şekilde mücadele için yasa değişikliği gerektiği uzun süredir dile getiriliyordu.

Beklenen yasa tasarısı nihayet Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunuldu.

AK Parti ve MHP tarafından hazırlanan tasarının amacı, milli güvenliğimizi tehdit edecek boyuta ulaşan yalan terörünün önüne geçmek.

Herhangi bir suça getirilen cezalardan en çok o suçu işleyenler rahatsız olurlar.

İsterler ki meydan onların olsun, yasalardaki boşluklardan yararlanarak diledikleri gibi at oynatsınlar.

Hiç kimse kendilerine dokunamasın.

TBMM’deki tasarı da yasalaştığında en çok yalan haberlerle Türkiye’ye zarar vermek isteyen terör örgütleri ve yandaşları üzülecek.

PKK/YPG, FETÖ ve diğer terör örgütlerinin sempatizanları, yabancı istihbarat örgütlerinin ajanları ve fondaşları toplumda infiale yol açacak türden asılsız söylentiler yayamayacaklar.

Sosyal medyayı ağır makineli tüfek gibi kullanıp yalan haberlerin daha biri yalanlanmadan diğerini namluya sürme ve gündem belirleme imkanları ellerinden alınacak.

Gerçek kimliklerini gizleyip sahte hesaplarla halkı tahrik eden, kin ve düşmanlığa sevk eden paylaşımlarda bulunamayacak, toplumun sinir uçlarıyla oynayamayacaklar.

Böyle bir şeye kalkışırlarsa hak ettikleri cezaları alacaklar.

Onun için şimdiden ağlamaya ve sızlanmaya başladılar.

TBMM’ye sunulan dezenformasyonla mücadele yasa tasarısını “sansür” olarak göstermeye çalışıyorlar.

Vakit kaybetmeden karalama kampanyası başlattılar bile.

Artık rahatça suç işleyemeyecek olmalarının endişesini gizleyerek seçim öncesi basın ve ifade özgürlüğüne baskı yapılacakmış algısı oluşturmak, çıkarlarına hizmet ettikleri yabancı ülkelerde onda birini dahi yapamadıkları şeyleri özgürlük adı altında Türkiye’de yapmak istiyorlar.

Bizim ülkemizde “sansür” olarak lanse etmeye çalıştıkları düzenlemelerin o ülkelerde de olduğunu ve uygulandığını görmezden geliyorlar.

AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla Meclis’ten rahatlıkla geçmesi ve yasalaşması beklenen dezenformasyonla mücadele yasa tasarısı geç de olsa doğru yönde atılmış önemli bir adım.

Fakat bu mücadelenin gerektiği gibi yürütülebilmesi için yasa çıkarmak yetmiyor.

Yasayı uygulayacak yargıya da büyük iş düşüyor.

Türkiye’nin milli güvenliğini hedef alan yalan terörüyle etkin bir şekilde mücadele için çıkacak yasanın harfiyen uygulanması ve suçlular lehine yorumlanmaması gerekiyor.

Ayrıca yasa uygulanırken suçu işleyenin kimliğine, ünlü bir isim olup olmamasına vesaire bakılmamalı.

Herkes işlediği suçun bedelini ödemeli.

Yargı bu konuda üzerine düşen görevi yapmazsa o yasa kağıt üzerinde kalır.

Yalan terörüyle toplumun huzurunu bozmak isteyenlerin sosyal medya aracılığıyla yaydıkları asılsız haberler bazen bir kişiyi, şirketi veya devlet kurumunu hedef alabiliyor.

Böyle durumlarda suçlamaların muhatapları tarafından söz konusu asılsız haberleri yayanlar aleyhinde tazminat davaları da açılmalı.

İtibar suikastının caydırıcı bir bedeli olmalı ve yalancılar o bedeli mutlaka ödemeli.

Yasa çıkıp eksiksiz uygulansa bile yalan terörünün bıçak gibi kesilmesini beklememek gerek.

Sabah akşam sürekli yalan söyleyenler, yaktıkları mum yatsıya kalmadan sönünce hemen ardından bir diğerini yakanlar huylarından kolayca vazgeçmeyecekler.

Yasa kapsamına girmemeye çalışarak fitne ve fesat çıkarmak isteyeceklerdir.

Çünkü Türkiye düşmanlarının ellerinde kullanabilecekleri başka bir silah kalmadı.

Vatandaşlara da ortaya atılan asılsız haberlere itibar etmeyerek o silahı etkisiz hale getirmek düşüyor.