Bekleyeceğim

Osman Uzunkaya

Kırık dökük birkaç sözcük mırıldandı ve ardından yutkundu isteksizce. Sözcükler boğazında düğümlense de, “Gidiyorum buralardan, hoşça kal!” Dedi gözlerini yüzümden kaçırarak. Yanımdan sessizce uzaklaşırken, “hoşça kal!” Deyişi adeta ruhuma kör bir kurşun gibi saplandı. Ne yapacağımı bilmez bir halde olduğum yere yığılıp kaldım öylece. Aklım başımda yoktu annemin sesini duyuna dek. Pamuk eliyle yüzümü okşayan annemin; “Nedir bu halin evladım!” Demesiyle ona sarılarak ağlamam bir oldu. Ben ağladım, annem ağladı. Evimizde yas vardı sanki. O an anneme bir şey diyemedim ağlamaktan. İçimdeki fırtına dinince ona sadece gitti! Demekle yetindim diğer sorularını cevapsız bırakarak.

Küçük ve şirin bir bahçe evinde oturuyorduk annemle. Babamı kaybedeli yıllar olmuştu. Bana hem anne, hem de babalık yapan annem; yemedi, içmedi beni ve kardeşimi okuttu babamdan kalan o kıt maaşla. Ev bütçesine katkı olsun diye, halı kooperatifinin açtığı, “Halı dokuma kursu” nu bitirip, halı tezgâhı aldı evimize. Gece gündü demeden halı dokudu. Öğretmen olup kendi kasabamdaki bir okula atandığım gün bayram yaptık annemle. Ah! Annem; canımın canıydı o, varlık sebebim, merhamet ve dua pınarımdı benim. Çocukluk yaşta hayal meyal hatırladığım babacığımın adı onun dilinden hiç düşmezdi. “Babanda görseydi öğretmen olduğunu kim bilir ne çok sevinirdi” derdi ikide bir. Sözlerini, “ Ne yaparsın kader işte! Diye sürdürürken, uzaklara dalan gözlerinden yaşlar süzülürdü pembe yanaklarına.

Oturduğumuz sokağa iki ay önce bekâr bir kız öğretmenin taşındığını duyan annem bana ;“Bu kızcağız annesiyle tanışayım mı ne dersin?” Diye sorduğunda, sen bilirsin anne dedim yavaşça. Cevabımı duyar duymaz, “Tamam! Oldu bu iş” Diyerek avluya koşan annemi o güne kadar hiç böyle neşeli görmemiştim. O anda uzaktan da olsa bu kızı görmeliyim diye geçirdim içimden. Ertesi gün okula giderken ailesiyle kahvaltı yaptığı balkona gayri ihtiyari bir göz attım. Kız beni görmemişti ama ben onu görmüş ve beğenmiştim.

Hayat tesadüflerle doludur derler. Sokağımızda oturan öğretmen kızı okulda görünce şaşkınlığımı üzerimden atamadım. İlk fırsatta ona kendimi takdim ettim ve hoş geldiniz diyerek elini sıktım. Ders zili çalar çalmaz okul kapısına yöneldim. O an kalbimin daha farklı çarptığını hissettim. Dudaklarımdan, Allah’ım sen bana yardım et! Diye bir cümle döküldü. Yanıma iyice yaklaşan öğretmen kıza, sizinle biraz yürüyebilir miyim? Dedim. Sadece yüzüme baktı, başını öne eğip yürümeye devam etti. Ardından; biliyor musunuz sizinle komşuyuz biz diye söylendim. “Anlamadım nasıl yani” Deyince, olanları anlattım. Beraber sokağın başına kadar yürüdük ve ertesi gün buluşmak üzere ayrıldık.

Annem öğretmen kızın ailesiyle tanışmıştı. Bana; “Oğlum ailesini de kızı da çok beğendim, madem sizin de gönlünüz var, kızı hemen isteyelim.” Dedi. Annemin Tamam! İnşallah diyerek ellerine sarıldım. Tanışıklığımız yeniydi ama biz bir birimizi çok seviyorduk. Babasının kızı bana değil de, zengin bir arkadaşının oğluna vermek istemesi tüm hayallerimizi yerle bir etmişti. O bana, “hoşça kal!” Derken, ben ona sadece “Bekleyeceğim” Dedim, gözlerinin içine bakarak.

Her anınız huzurla geçsin, kararmasın umudunuz.