BELKİ İNSANIZ!

Fatma Betül Felhan

"Yemin olsun ki, şehirler ahalisine dar gelmez.

Ancak insanların ahlakı daralır; ruhları sıkılır."

 

Vicdanımız bize  sesleniyor. Boğuluyor sessizliğimizde. Bizi sıkıyor daraltıyor fakat o kadar vicdansızlığa alışılmış ki artık normal bir halmiş gibi geliyor.

 

Ruhumuz daralıyor vicdanımız daralıyor ve daha sonra şehirler daralmaya başlıyor. Bu hal devam ettikçe dünya daralmaya başlıyor.

 

İnsan öyle bir zamandaki insanlığından vazgeçmiş durumda! İnsana özgü eylemler yapmıyor. İsyan! Hakka değil halka! Zulme maruz kalmak sadece kader! Hareket yok birlik yok kardeşlik yok vicdan yok sadece kader... Kadere iman! Kadere iman tedbir ile, zulme rıza göstererek değil. Zalim ilk olarak insanları tedbirsiz kadere alıştırır. Daha sonrası kolaydır zaten kaderinden kaçamazsın. Gözünün önünde insanlığını öldürüyoruz ama bir şey yapamazsın.

 

Ölen insanlar değil insanlık! Zalime boyun eğen insanlığımız ölüyor. Ve biz gün geçtikçe başka bir hal almaya başlıyoruz. Ruhlarımız daralıyor insanlığımız daralıyor şehirler daralıyor dünya daralıyor. Şehirler bu vicdansızlığı kaldırmıyor onlar insanlaşıyor eğmiyor kafasını celladına ucunda paramparça olmak olduğu halde. Parçalanıyor! Parçalandıkça güçleniyor kendine geliyor her kopan parçasının acısını çekiyor bir gün yerine koyabilme ümidiyle daha çok parçalanıyor fakat teslim olmuyor. Parçalanıyor ve parçalandıkça güzelleşiyor. Çehresel bir güzellik değil içsel bir güzellik. Hani şuan bizim unuttuğumuz güzellikten. Şehirler insanlaşıyor insanlar yok oluyor...

 

İnsanlık yok oluyor. Bir bir parçalanarak ayrılıyor değerler. İnsanı değerli kılan insanlık! Gerisi et ve kemik. Et ve kemiğe verdiğimiz değeri vicdanımıza vermiyoruz. İçimizin karanlığında hapsediyoruz onu. O kadar derine gönderiyoruz ki bir gün tamamen yok olacak ve işte o zaman insanlık tamamen yok olacak.

 

İnsanlığımız ölüyor! Keşke ölen bedenlerimiz olsaydı. Her vazgeçişimizde daha çok yok oluyoruz. Bize dokunmayan yılanı kardeşimize zulmettiği halde dost ediniyoruz. Bana dokunmasın ve bin yaşasın!

 

İnsanlık sonbahar mevsiminde bir bir değerlerini döküyor hiçliğe. Değerlerinden soyunmuş çırılçıplak soğuk bir kışa doğru yol alıyor. Eğer değerlerini dökmekten vazgeçmez ve çıplaklığa devam ederse yok olacak. Soğuk bütün bedenini kaplayacak ve hep kaçtığı vicdanı onu terk edecek. İnsan olmayacak sadece beşer olacak!

 

Kim bilir belki üstümüzden bir kuş geçer ve insan olduğumuz taktirde bizimde uçabileceğimizi bize hatırlatır.

 

Vesselam...