BİLDİKLERİMİZ ÇOK TANIDIK

Dr. Ramazan Tuzla

Babalar bilirim, gecenin üçünde kalkan ve gazetelerini alıp dağıtıma çıkan. Uykusundan ferâgat eden ve bunu babalığının gereği sayan. Bir kez olsun şikayet etmez bu hâlinden, hâlini soran dostlarına. Gün bitip akşam eve geldiği zaman belki yemek yemeye dermanı kalmaz ama daha geride çocuklarla oynamak var; ihtiyaçlarını karşılamak yetmiyor çünkü. Uykuda oyununu oynar ve saatin gece üçe gelmesi günün başlamasıdır onun için. Cengiz’ler bilirim uykuya ve soğuğa meydan okuyan. Bir babanın, Allah’ın rızasını kazanabileceği mücadeleye dört elle sarılan.

Babalar bilirim, küçük ve mütevazı arabasıyla kağıt ve hurda toplayan. Kendine meslek edinmiştir bu mücadeleyi. Ne utanması olur, ne sıkılması. Korkmaz hastalıktan ve tiksinmez çöpün kokusundan. Arabasını doldurmuşsa çöplerden, mesai tamamdır o gün. Bu sevinç, evde onu bekleyen çocuklarına ekmek ve çikolata olarak döner (dönerdi). Cafer Seren’ler bilirim bu uğurda canını veren ve geride üç yetim evlat bırakan. Şehitliğin kıymetli bir şubesinde berzah aleminde yaşayan.

Babalar bilirim, sabahın ilk ışıklarıyla evinden çıkan ve saman pazarına giden. Elinde atkısı müşteri bekleyen. Sigorta ve emeklilikten haberi yoktur onun ve en iyi bildiği iş saman atmaktır. İki dostu vardır: Biri atkısı, biri de ince tülbenti. Ali’ler bilirim göz nimetinin birinden yoksun olmasına rağmen yıllardır saman atan. El açmamıştır bir kez olsun, eksikliğini bahane ederek. Ukbadaki mükafatından haberdar gibidir sanki…

Babalar bilirim, geçimini gündelik sağlayan. Bütün serveti, o gün kazandığıdır ve yarın endişesi yoktur. Hayat kitabına koyduğu yıllar, kendisine “deli” unvanını kazandırmıştır. Emin değildir yarına çıkacağından. Allah’ın da istediği bu mudur acaba? Ahmet’ler bilirim yaşı yetmiş olmasına rağmen halen gündelik yaşayan.

Babalar bilirim, çalıştığı işyerinin idarecisinin adaletsizliğinden çocuklarına tek kelime bile etmeyen. Adaletsiz idarecinin, ruhunda yaptığı etkiyi çocuklarına yansıtmayan. O biliyor ki, evdeki vazifesi babalıktır ve vazifesinin insanıdır o. Mehmet’ler bilirim, gayretine öfkesini eklemeyen ve hizmetini her şeyin üstünde gören. İnanır ki, kendisinin hakkına riayetsizlik, dönecektir kendisine inâyet olarak.

Babalar bilirim, kendine emanet teslim edilen. Emanete sahip çıkma kaygısı, öz babalığının önüne geçer çoğu zaman ve günlerce uğrayamaz evine. Yöneticidir, halkına hesap vermek zorunda olduğunu bilen. Serdar’lar bilirim, yalnız kanından olana değil, kendine güvenen tüm insanlara babalık yapmak mecburiyetinde olan. Bilir ki, idarecinin hatası, güneşin batmasına benzer ve farkedilmemesi imkansızdır.

Babalar bilirim, evladına her baktığında merhamet çiçeklerinin kokusunu duyan. Kalkmamıştır eli bir kez olsun evladını acıtmak için. Dilinde duasıdır: “Rabbim, bu emanetleri kötü insanlarla karşılaştırma.” Emanettir ona bu canlar ve mücadelesinin asli kaynağıdır onların varlığı. Babalar bilirim, babalığı babasından öğrenmeyen ama babasının adının babası olan.

Babalar bilirim, akşamı zor eden. Rakı bulamayınca ispirto içen; onu da bulamayınca teselliyi kolonyada arayan. “Sarhoş” onun ilk adıdır ve asıl adını pek bilen olmaz. Herkes onu ilk adıyla tanır. Yılmaz Özkan’lar bilirim içtikleriyle ciğerlerini tüketen ve dünyayı zamansız(!) terk eden.   

Babalar bilirim, bir diğer görevi idarecilik olan ama idarecilikten nasibini alamayan. İdaresi altındaki insanlara babalık yapma idrakine sahip olamayan. Gönül alarak iş vermenin kıymetinden habersiz olan. “Adalet idarecinin dilinde değil, fiilinde güzeldir” ilkesini anlamaktan âciz olan. Babalar bilirim, isminin anlamı birleştirmek olup da, fiiliyle ayrıştırmayı şiar edinen.

Babalar biliriz; fikir babası, fakir babası, dert babası, para babası, mafya babası, büyükbaba, Müslüm Baba, Orhan Baba… Yerimiz yettiğince bildiğimiz babalardan bahsetmeye çalıştık. Elbette bildiğiniz ve bildiğimiz babalar saydıklarımızdan ibaret değil. Gelin görün ki, köşemiz de çok cömert değil.

Yazımızı temize çekme vaktidir.

Ciğerpâresini kucağına almaya ömrü vefa etmeyen Abdullah’ın İnsanlığa Server olan yetimi, altı evladını toprağa veren ve bir babanın yaşayabileceği en büyük acıyı altı evladında yaşayan, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendiler Efendisi’nin sabrı, şefkati ve babalığı en güzel numunedir bizlere. Rabbim, O’nun şefaatinden bizleri mahrum etmesin.

Duânızı eksik etmeyin efendim.