Bir başka açıdan….

Ömer İnal

15 Temmuz’da darbe girişiminin başarısız olmasıyla birlikte, PKK terör örgütü zaman kaybetmeksizin ülkemize yönelik terör saldırıları başlattı.

Bu hamlenin elbette birçok amacı vardı, bunlardan ilki belkide en önemlisi, Türkiye’nin darbe sonrasında askeri anlamda zayıfladığını düşünerek, bu saldırılarla birlikte iyice kıstırılarak Türkiye’nin Suriye’de planladıkları gelişmelerin önünde engel olmaktan çıkarılması geliyordu.

Bu ‘’çözümleme’’ elbette PKK’nın analitik düşüncesi değil, onu besleyen, himaye edenlerin direktifleriydi.

Darbe girişimi sonrasında TSK, içindeki mikroplardan temizlenirken, bir takım güçler  ’Türkiye askeri anlamda zayıfladı, Ortadoğu bu gerçekle şekillenecek’ tarzında güzellemeler yapıyordu. Tüm bunlara rağmen Türkiye sınırında oynanan bu oyuna daha fazla seyirci kalmadı ve ABD’nin ‘’kandırma’’ politikasına Fırat Kalkanı operasyonu ile cevap verdi.

Ülke olarak beka meselesi haline gelen sınır güvenliği konusunda geri adım atmamız mümkün olmadığı gibi, daha ileri seviyelere yönelmemizde gerekmektedir. Suriye’de oynanan oyunun asıl hedefinin Türkiye olduğunu tam manasıyla idrak etmemiz ve bu doğrultuda cesurca yürümemiz gerekiyor.

Bu anlamda en büyük sevincimiz ve zenginliğimiz ise, halkımızın engin ferasetidir. 15 Temmuz’da darbenin bu hükümete değil devlete yapıldığını fark eden milletimiz, her şeyin farkındadır, ABD’nin, AB’nin velhasıl şimdiye kadar demokrasi diyenlerin tek dişin kalmış bir canavar olduğunu çok iyi bilmekte ve görmektedir.

****

Terör saldırılarına karşı Kanun Hükmünde Kararname ile ilk adım atılmış oldu. Teröre yardım ve yataklık yapan belediyelere kayyum atanması kararı bu anlamda gecikmiş olmasına rağmen çok gerekli ve önemli işlevleri olacak bir uygulama olacaktır.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu duruma tepki göstermesi hatta Anayasa Mahkemesine götüreceğiz şeklindeki açıklamaları ise bu ülkenin gerçeklerinden tamamen uzaktır…

Güneydoğu’da hendeklerin kazılmasında, ‘’Özyönetim’’ hezeyanıyla birçok şehitlerin verilmesine, sivillerin mağdur olmasına sebep olan PKK ve ona destek veren belediyelerdir. Cizre’de 11 polisimizin şehit olmasına neden olan kamyonun belediyeye ait bir araç olduğu ortaya çıkmıştı… Polisle girdikleri çatışma sonucu öldürülen teröristlerin belediyede çalıştıkları tespit edilmişti. Daha burada sayamadığımız ve belkide henüz bilmediğimiz birçok gerçek varken teröre destek veren belediyelere karşı korumacılık sayılabilecek bir tavır, böylesi bir dönemde milletimize en büyük hakaret olarak telakki edilecek türdendir.

Kılıçdaroğlu’nun Artvin yolundaki konvoyuna yapılan saldırı sonrası söylemlerdeki birtakım değişiklikler bu saldırının amacını bir kez daha sorgulamamıza sebep olmuştur.

Siyasi muhalifliği, halkımızın %80’nin güvendiği Erdoğan’a karşı ‘’kaçak saray’’ olarak yapmak çok ucuz, çok basit ve bir o kadar da gayri milli bir durumdur.

Ne hazindir ki, milletin evi denilen bu külliye, 15 Temmuz’da darbeci hainler tarafında bombalar ile hedef alınmış, bugün ise kutuplaşmacı siyasi tarafgirlikten medet umanlar tarafından izandan yoksun kelimeler ile hedefe konmuştur.

Milletimizin canı pahasına korumayı göze aldığı Cumhurbaşkanlığı Külliyesini,  daha önceleri sizin ‘’kaçak’’ diyerek itibarsızlaştırmanızın bir karşılığı olmadığı 15 Temmuz’da net bir şekilde görüldü. siyasi hedeflerinize ulaşmanız için uzunca tefekkür etmeniz gereken nokta işte burasıdır..

Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin. Ordumuzu Peygamber ocağı eylesin, Aziz eylesin, Muzaffer eylesin.

Selametle…