Bir efsane, bir sıradan…

Hayrettin Atak

Konya’ya ve Konyalıya Büyükşehir Belediyesine Bağlı olarak hizmet vermeye çalışan bu iki kurumdan birisi yaptığı büyük hizmetlerle ne denli efsane ise, diğeri de en az o oranda sıradan…

Uzatmadan söyleyeyim; Biri KOMEK, diğeri KAFEM…

KOMEK;

Dünya’nın eğitimi Konya’nın ayağına getiriyor. “Hangi alanda varlar değil hangi alanda yoklar” diye sormak gerekiyor… Kapısından geçmeyen tek bir Konyalı yok neredeyse… En beklenmedik onlarca dil –ki yakın zamanda unutulmaya yüz tutanları da bünyesine katacaklarını sanıyorum-  eski yeni, rağbet gören görmeyen onlarca sanat, spor, mesleki kursla karşımızda… Bahçıvanlık yapmak isteyen için de, Kur’an ya da Çince öğrenmek isteyen içinde, unutulmaya yüz tutan bir sanat dalı için de, bilinmesi gereken ama geç kalınmış her türlü teknoloji içinde tek bir kapı çalmanız yeterli onların sayesinde… Yüzlerce alan ve on binlerce kursiyer… Keyfiyeti, kemmiyetini de geçmiş durumda… Her şey en iyi şekilde sunuluyor kursiyerlerine… Sunuyorlar ki, giden herkes memnun… Dışarıdan gelenlerin Konya’da en fazla şikayet ettikleri ‘Sosyal taraf’ eksikliğinin de en büyük ilacı mahiyetinde… Bu sadece benim kanım değil, KOMEK’in dokunduğu hayatların ortak kanaati…

Şimdi de yaz okullarıyla hizmete soyunmuş…

Son gün ama akşama kadar vakit var…

Yaşadım denecek fırsatları kaçırmamalı, çünkü; KOMEK Konya’nın oksijen kaynaklarından en önde geleni…  

KAFEM

KOMEK hizmetleriyle ne kadar iyiyse bir diğer kuruluş KAFEM’de hizmetleriyle o denli sıradan… Anadolu’nun herhangi bir kasabasında bir belediye bir kafe açsa nasıl olurdu diye sorsalar KAFEM gibi olurdu kanımca. Mekan seçimleri, dizaynları, fiyat ve kalitelerine diyecek söz yok. Ancak başta bir patron değil de bir müdür olunca sanıyorum işler bambaşka bir hal alıyor.

Çalışanlarının yoğun gayreti bile açığı kapatmıyor.

Mesela;

Kafe’ler özel sektörde olsa; Bu kadar yoğun rağbet gören bir mekanda masa sayıları azalmaz artardı… Ayakta oturacak yer bekleyen onlarca müşteri varken kafedekiler, bekleyenlere ‘sahile güneşin batışını izlemeye gelmiş aşıklar’ muamelesi yapmaz ve görmezden gelmezlerdi onları… Hatta bulunacak bir iki tabureyle bile o müşteri başka yerlere kaçırılmazdı asla… Allah yardım etti oturacak bir yer buldunuzsa bile neredeyse 45 dakika sipariş vermeyi beklemezdiniz mesela… Olur da başardınız sipariş vermeyi bir 45 dakika da onun gelmesi için beklemezdiniz… Allah’ın sevdiği kulsunuz sipariş te geldi… Kesin masada kürdan, peçete, baharat vs. gibi aksesuarlarda olurdu, eğer o kafe özel sektörde olsaydı…

Yapısı değişsin diye demiyoruz tüm bunları,  Sadece sonuç itibariyle kötü değil ama eksik…

Küçük bir iki dokunuşla tamamlanmalı eksiklikler…

Bir iki küçük dokunuş insanı bile sıradan olmaktan çıkarıyor, değil ki bir kafeyi…  

KONYA BİR UÇSA

Neredeyse her siyasetçi kullanıyor…

‘Konya yükselirse, Türkiye yükselir… Konya yürürse, Türkiye koşar… Konya şahlanırsa, Türkiye uçar’ Ne demek ki şimdi bu?

Ben ana fikrini anlayamadım bu kuramın…   

‘Konya yükselirse, diğerleri çoktan yükselir, Konya bir hareket ederse Türkiye çoktan hareket etmiştir, hatta uçuyordur’ anlamından başka bir şey yani…

Yanlış mi anlıyorum ne?

 KONYALI BELEDİYELER

Konya’nın ilçe belediyeleri  4’e ayrılır… 

Birincisi; Otu, çöpü her şeyi haber yaparak öne çıkmaya çalışan ve hatta her şeyden öte kendi reklamını yapmaya çalışan Belediye Başkanlarına sahip olan belediyeler…

İkincisi; Kendileri adına çok önemli işlerine imza atmış olmasına rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışan, daha doğrusu bunu nasıl duyuracağını dahi bilmeyen Belediye Başkanlarına sahip belediyeler…

Üçüncüsü; Çok kısıtlı imkanları olmasına rağmen tırnaklarıyla hizmet etmeye çalışan, hizmet için gecesini gündüzüne katan Belediye Başkanlarına sahip belediyeler…

Dördüncüsü; Varlığından ne bizim ne kendi ilçesinin haberdar olmadığı hatta duyduğumuzda ‘Ha evet Konya’nın öyle bir ilçesi vardı değil mi?’ diye tepki verdiğimiz Belediye Başkanlarına sahip belediyeler…

Bu konuyu ileride açalım biraz…