30 Mayıs 1876’da bir darbeyle tahttan indirilen Sultan Abdülaziz, 5 gün sonra yatağında ölü bulundu. Sultanın intihar ettiği söylendi. Ancak bu olay gerçekten intihar mıydı? Yoksa sultan, darbeciler tarafından mı öldürülmüştü? Bu hadise 149 yıldır tartışılıyor. Yeni yayınlanan Sultan Abdülaziz’in oğlu Halife Abdülmecid’in hatıralarına göre ise darbe, hanedan içindeki çekişmelerden dolayı meydana gelmiş ve padişah katledilmişti
Sultan Abdülaziz’in 1876 yılında Feriye Sarayı’ndaki ölümü, Osmanlı tarihinin en karanlık sayfalarından biridir. Resmî kayıtlara “intihar” olarak geçen bu ölüm, daha ilk günden itibaren hem Osmanlı kamuoyunda hem de yabancı basında ciddi şüphelerle karşılanmıştır. Özellikle Amerikan ve İngiliz gazeteleri, Abdülaziz’in ölümünün aceleyle intihar olarak ilan edilmesini sorgulamış, yapılan tıbbi muayenenin yüzeysel olduğunu yazmıştır.
Abdülaziz, mali sorunlar ve siyasal muhalefet gerekçesiyle 30 Mayıs 1876’da tahttan indirildi; birkaç gün sonra (4 Haziran/5 Haziran 1876 tarihli çağdaş haberler farklı tarih sapmaları gösterse de genel konsensus 4 Haziran’dır) Feriye Sarayı’nda ölü bulundu. Resmî açıklama, eski sultanın makasla kollarını keserek intihar ettiğiydi; buna karşılık birçok yabancı gazete ve bazı diplomat raporları ölümün “şüpheli” olduğu, hatta “suikast” ihtimali üzerinde durdu. Özellikle Amerikan ve İngiliz gazeteleri, resmî otoritenin açıklamalarıyla karşılaştırıldığında farklı ve kuşkucu ifadeler kullandılar.
SULTAN ABDULAZİZ’İN CENAZE TÖRENİ
Hatıralara göre sultanın tahtından indirilmesiyle neticelenen darbe, şöyle gelişmişti: "Sultan Abdülaziz, Mısır Hıdivi İsmail Paşa'nın uzun müddet devam eden ısrarları üzerine yayınladığı bir fermanla hıdivlik makamının artık sadece İsmail Paşa'nın soyundan gelenlere ait olmasını kararlaştırmıştı. Mısır hıdivliğine veraset usulünde yapılan bu önemli değişikliğin ardından Osmanlı veraset sisteminde de değişikliğe gidileceği ve Sultan Abdülaziz'in ardından tahta onun soyundan gelenlerin geçecekleri yolunda bir söylenti çıktı.
İsmail Paşa'nın annesi, Pertevniyal Valide Sultan'ın da veraset kurallarını torunu Yusuf İzzeddin Efendi lehine değiştirmek istediğini hissederek Pertevniyal Valide ile torunlarından birini, yani Sultan Abdülaziz'in büyük kızı Saliha Sultan'ı oğlu Hıdiv İsmail Paşa'nın Emirgân'daki yalısına davet etti. Davette hiç alışılmadık bir iş yapıldı ve Saliha Sultan ile İsmail Paşa'nın oğullarından İbrahim Paşa'nın nişanlandıkları duyuruldu.
SULTAN ABDULAZİZ’İN KANLI GÖMLEĞİ
Abdülmecid Efendi, hatıralarında babasının tahtından indirilmesi konusunda ağabeyi Yusuf İzzeddin Efendi'nin aleyhinde gayet ağır ifadeler kullanıyor. Ağabeyinin bu yola büyükannesinin telkinleriyle girdiğini, saltanata pederinin naaşı üzerinden atlayarak oturmaya bile nefsinde cüret ve vicdanında da hıyanet istidadı hissedecek kadar fena tıynetli bir mahluk olduğunu, babasının felaketi bahasına da olsa bir an evvel tahta geçebilme çarelerini aradığını, gelen teklifleri maddî ve manevî mesuliyetleri tartmadan ve akıbetin ne kadar vahim olduğunu düşünmeden gözü kapalı kabul ettiğini, yaklaşan felaketler hakkında dikkatini çeken sadık dostlarının söylediklerine önem vermediğini, aksine sesini çıkartmadan babasını oyalamayı tercih ettiğini, Abdülâziz'e karşı hazırlanan suikast girişimlerine saltanat merakı yüzünden lakayt kalarak hem padişahın hem de kendisinin mahvını hazırladığını söylüyor. Abdülmecid Efendi'ye göre Sultan Abdülaziz harcanmış bir itimadın, Yusuf İzzeddin Efendi de bir hıyanetin kurbanı olmuşlar ve Yusuf İzzeddin Efendi babasına, padişahına, halifesine ve neticede vatanına ihanet etmiş, tarihe bir mücrim olarak geçmiştir!"
Tıbbi raporlar ve adlî inceleme: nelere işaret ediyor?
Çağdaş haberler, saray doktorlarından oluştuğu söylenen bir heyetin kısa bir muayene sonrası intihar raporu verdiğini bildirir; raporlarda sol kolun damarlarının makasla kesildiği, ardından sağ kolun da yaralandığı ve kan kaybı sonucu ölüm olduğu ifade edilmiştir. Ancak haberler arasında doktorların sayısı, yapılan muayenenin ayrıntısı ve izlenen protokol konusunda çelişkiler bulunur. Ayrıca bazı tanık ve çağdaş yorumlar, beden üzerinde yapılan muayenenin yüzeysel ve aceleye getirilmiş olduğunu ileri sürmüştür; bu durum daha sonra şüphelerin artmasına zemin hazırlamıştır.