BİR ÖLÜR, BİN DİRİLİRİZ

Esra Akyol

Geçtiğimiz cumartesi gecesi yine yüreklerimiz dağlandı. Hainlerin hedefi bu sefer milletin huzur ve güvenliği için gece gündüz demeden çalışan çevik kuvvet polisiydi. Beşiktaş-Bursa Spor maçı çıkışı güvenliği sağlayan polisimize yönelik olarak düzenlenen iki ayrı bombalı saldırıda 36’sı polis, 8’i sivil 44 şehit verdik.

Türkiye’yi bölmek isteyen ancak bunu başaramayınca ülkemizi yaralamaya ve yıpratmaya çalışan düşmanların unuttuğu bir şey var; yaşanan her olayda, kurulan her hain pusuda Türkiye, millet olarak birbirine daha çok kenetleniyor, daha fazla birlik sağlıyor. Bu olaydan sonra da bunun örneğini çok iyi görüyoruz.

Hiçbir yerde, hiçbir koşulda bir arada ve yan yana göremeyeceğimiz 4 büyük takımın taraftar grupları teröre karşı birlik yürüyüşü yaptı. Polislerimizin şehit edildiği olay yerine takımların formalarını ve atkılarını bıraktılar. Futbolcular, sanatçılar polise destek olmak için sosyal medyada birbirleriyle yarışıyorlar. Toplum sanatçısıyla, futbolcusuyla terörün karanlık yüzünü bir kez daha lanetliyor. Türkiye’de yaşayan yabancı futbolcuların da bu birliğe katılması bir dost sıcaklığını hissettiriyor bizlere. Beşiktaş’ta forma giyen Ermeni asıllı futbolcu Aras Özbiliz’e olaydan sonra yöneltilen bir soruya verdiği cevap içimizdeki hainlere bir ders niteliğinde. Bir programda Türkiye’yi suçlayıcı konuşmalar yapan Ermeni televizyon kanalının Aras Özbiliz’e “Türkiye’de yaşamaktan korkmuyor musunuz?” sorusuna, Özbiliz “Terör dünyanın her yerinde, yarın Erivan’da da olabilir, hiçbir korkum yok. Yapmamız gereken teröre karşı birlik olmak” cevabını vermiş.

Bombaların patladığı, 44 şehit verdiğimiz olay yerine yürüyüş yapan taraftar gruplarının yazdığı bir pankart dikkat çekiyordu. Bir ölür, bin diriliriz. Keşke hiç kimse ölmese, çocuklar yetim kalmasa, analar ağlamasa. Ama 44 şehit daha verdik diye içimizdeki hainler ve onları besleyen dışarıdaki düşmanlar sevinmesin. Türkiye’yi bölemeyecekler. Türkiye’yi Suriye, Irak, Filistin gibi parçalayamayacaklar. Türkiye ayakta kalmak zorunda çünkü Ortadoğu’daki Müslümanların Türkiye’ye ihtiyacı var. Bugün Halep yanıyor, Müslümanlar katlediliyor ve tüm dünya kılını bile kıpırdatmadan izliyor. Türkiye’nin araya girmesiyle ateşkes ilan edildi fakat Esed rejimi tarafından ateşkes ihlal edildi. Ateşkese uyulmuyor, katliam devam ediyor. Türkiye orada bir güvenlik koridoru oluşturup halkı Türkiye’ye getirmeye çalışıyor. Bunun için çadır kamplar bile hazırlanmaya başlandı. Yani Türkiye üzerine düşeni yapıyor. Halep’ten kaçmak evleri bombalanan, ailelerini kaybeden, aç kalan çocukların acılarını dindirir mi? Elbette dindirmez ama en azından hayatta kalanların bu açlıktan, sefaletten, ölümden kurtulmaları sağlanabilir. İşte bu yüzden Türkiye her zaman ayakta kalmak, güçlü olmak zorunda. İslam dünyasının son umudu Türkiye’yi yıpratmaya çalıştıklarında millet olarak siyasi partiler, futbol takımları, sanatçılar ve toplumun her kesimiyle daha çok kenetleniyor düşmanlarımızı sevindirmiyoruz. Böyle yapmaya da devam etmeliyiz.

Halep’teki kardeşlerimiz için de bu zulümden kurtulmaları için çok dua etmeliyiz, dualarımız ile onların yanında olmalıyız.