Bizim rolümüz bu değil

Hasan Ukdem

Çağımızın en büyük hastalığı insanın yaptığı şeylerden tat alma, zevkini çıkarma, haz alma duygusunu yaşamaktan daha çok, bunları başkalarına gösterme, toplum önünde sergileme isteğidir. Gezdiği yerleri, yediği yemekleri, içtiği kahveyi, okuduğu kitapları… bu liste uzar gider, sosyal medya başta olmak üzere mümkün olan her alanda ve her fırsatta başkalarının gözüne sokma çabası, nerdeyse herkesi sarmış durumda. Çoğu zaman bu durum eylemin özde yansımasının önüne geçerek bir rol yapma, mış gibi davranmaya kurban ediliyor. Oysa hayatın bir gerçekliği, yaşıyor olmanın bir hakikati var. Özellikle kadın erkek ilişkilerinde tam bir kokuşmuşluk yaşanıyor. Herkes kendi hayatının filmlerini çekiyor. Nasıl bazı artist ve aktörleri değişik filmlerde, değişik partnerlerle görüyorsak, gerçek hayatta da bazı kadın ve erkekleri farklı partnerlerle görebiliyoruz. Yakışıklı bir erkek ya da güzel bir kadınla bir karede yer almak için bütün değerler feda edilebiliyor artık. Buna aile, yuva ve çocuklar da dahil maalesef.

Walter Benjamin, “Bir zamanlar Homeros’ta, Olimpos Dağındaki tanrıların gözünde bir tür sergi malzemesi olan insanlık, şimdi kendi kendisi için bir sergi malzemesi olup çıkmıştır. “ tespitini yapmış. Aslında bu metnin alt okumasında insanın tanrılaştığı tespiti de yapılıyor. Bu da şunu ortaya koyuyor; insan yaratıldığını inkâr edip yaratıcı rolüne bürünmüş görünüyor. Benim malım, benim vücudum, benim hayatım bana kimse karışamaz modunda bir hayat tek tek bütün insanlığa empoze edilmekte ve maalesef karşılık da bulmakta. İşte bu özgürlüğe kavuşan insan etrafında binlerce tanrıyla birlikte yaşamanın yarışı içinde kıvranıp duruyor ve ben daha iyiyim, daha akıllıyım, daha güçlüyüm iddiasıyla yaptığı her şeyi sergileme ihtiyacıyla yaşıyor. Böyle bir hayatın sonucu büyük bir kaostur ve bizler de bugün bunu yaşıyoruz.

Oysa millet olarak bizim bir inancımız, köklü bir kültürümüz ve dünyaya hükmedebilecek bir medeniyetimiz var. Bugün her ne kadar üstü tozlansa ve görünmez bir halde olsa da çok derinlere de gitmiş değildir. Yeter ki biz silkinip kendimize gelmeye karar verelim. Yoksa bizim dünyadaki rolümüz bu değil.

Sevgiyle kalın.