BOSNA KASABI MASUM MU?

Gülşen Yılmaz
Bosna halkına akla hayale gelmeyecek zulümler yapan eski Sırp lider Radovan Karadzic, sonunda müebbet hapse mahkûm edildi. Adalet biraz geç de olsa yerini buldu. Tabi yaptıklarının karşılığında müebbet hapis az bile kalır.
 
Gerçi Sırpların gazete manşetlerine bakıldığı zaman insanın sinir krizi geçirmemesi mümkün değil.  Sırbistan’da Kurir gazetesi kararı “Adaletsizlik” başlığıyla, Srpski Telegraf gazetesi “Lahey’deki mahkemenin utancı” başlığıyla, yayımladı. Informer gazetesi  “Korkunç Adaletsizlik” başlığını tercih ederken, Alo gazetesi “Karadzic, demir parmaklıklar ardında ölüme mahkum edildi” başlığını attı.
 
Şaka gibi değil mi? Adaletten bahseden Sırplar keşke Karadzic’e neden Bosna Kasabı dendiğini bir kez daha düşünseler! Onlar için adalet 90’lı yılların başında minicik bedenleri toplu mezarlara gömerken yok oldu.
 
Srebrenitsa Soykırımı başta olmak üzere Bosna Savaşı’nda Müslümanlara türlü işkenceler, tecavüzler, katliamlar yapma emrini veren Bosna Kasabı, Müslümanların gözyaşlarının baş müsebbibi... Bunun başka bir izahı yok. Ama tabi bunu inkar etmekte ancak Sırplara yakışırdı.
 
Şunu gördüm ki 90’lı yıllarda yaşayan Sırpların ideolojik fikirleri, faşist ruh halleri hiç değişmemiş hala aynı şekilde yeni nesil Sırplarda yaşamaya devam ediyor. Onlar 21. yüzyılda hala ve hala “Büyük Sırbistan” görüşünü savunuyor. Ve resmen Karadzic’e masum diyebiliyorlar.
 
Masum mu?
 
Karadzic’in verdiği emirlerle Srebrenitsa’da  312 bin masum insan öldü.
 
55 bin kadın tecavüze uğradı.
 
Anneler işkence ile ölen çocuklarını üzerlerindeki kıyafetlerden tanıyıp buldu.
 
18 bin kişi hala bulunamadı.
 
Yıllar sonra Bosna’da Sırplar tarafından oluşturulan 300 toplu mezar ortaya çıktı.
 
İnsanlar toplama kamplarına götürüldü.
 
Orada aç ve susuz bırakıldı.
 
Srebrenitsa Soykırımı’nın yıldönümünde röportaj yapma imkânı bulduğum Prof. Dr. Elmas Orak kanımı donduran şu konuşmayı yapmıştı.
 
“Sırplar katlettikleri Boşnakları önce toplu mezarlara koydular. Sonra burası bulunur başka yere taşıyalım deyip oradan başka başka toplu mezarlara taşıdılar. Vefat edenlere bile böyle işkence yapan Sırplar, mezarları beş defa, altı defa taşıdılar. Dolayısıyla cenazeler maalesef ki parçalandı. Bir cenazeye ait kemikler dört beş ayrı yerden çıkıyor. Bundan dolayı daha hala tanımlanamayan cenazeler olduğu için bazı mezarlar boştur. Her sene 11 Temmuz’da Srebrenitsa Anma Törenleri’nde naaşları tamamlanan ellişer, altmışar kişilik cenazeler defnediliyor.”
 
Yine Bosna Hersek'in Visegrad şehrinde yaşamış Recep Tufekcic’in yaptığı bir röportajı okudum bugün. Ablasının öldürüldükten sonra Drina Nehri’ne atıldığını söyleyen ve bu yaşına kadar her gün kabusu yaşayan adam şunları söylüyor; “Ablamı geri getiremedikten sonra, suçluların müebbet hapis cezası alması neyi değiştirir? Kardeşim Sabaheta ve 1 aylık bebeğinin cesedine hala ulaşılamadı. Muhtemelen yakıldılar ama onların Drina Köprüsü'ne götürüldüğünü görenler de olmuş. Son dileğim, cesetlerini bulup onları ebedi huzura kavuşturmak. Köprünün altından akan bu nehir, öldürülen canları alıp götürdü. Dili olsa da konuşsa. Eskiden konuşurdu ama şimdi suların altında Bosna Savaşı'nın en büyük toplu mezarlarından birisi saklı.”
 
İnsanın şu sözlerden sonra Karadzic’e masum diyebilmesi için ya akli melekelerini yitirmiş olması ya da gerçekten cani bir ruha sahip olması gerekiyor.