Bu Hafta Başladı: Küçük Eller, Büyük Endişeler

Güleser Keleş

Bu hafta oğlumun anaokulu başladı… Okula her gidişinde elimi tutarken öyle sıkı sarılıyor ki, sanki hiç bırakmayacak, hep yanımda kalacakmış gibi.

O minik ellerin avucumdan kayıp sınıfa doğru koşmasıyla birlikte içimde tarifsiz bir gurur ve aynı zamanda derin bir korku hissediyorum.

Çünkü annelik, sadece onların büyümesini izlemek değil; aynı zamanda aklında bin bir ihtimalle yaşamak demek.

“Ya biri onu incitirse, ya dışlarsa, ya arkadaşları kalbini kırarsa?” İşte akran zorbalığı düşüncesi, en çok da böyle anlarda içimi sıkıştırıyor. Henüz küçücük bir yürek, ama söylenen tek bir söz bile bazen ağır bir yük olabilir.

Yine de oğlumun gözlerindeki o ışık bana umut veriyor. Çocuklar, bizim korkularımızdan daha güçlüdür aslında. Benim görevim ise onun yanında olmak, onu dinlemek, onu desteklemek ve her düştüğünde kaldırmak. Çünkü biliyorum ki ben yanında oldukça, hiçbir zorbalık onun cesaretini söndüremeyecek. Kimse onun minik kalbini incitemeyecek.

Onu okuluna bırakıp eve dönerken şunu düşündüm… Belki de anneliğin en zor tarafı, onların ellerini bırakabilmekti. Ama bir o kadar da en gurur verici tarafı buydu. Çünkü her el bırakışta, bizden uzaklaşmıyorlar aslında kendi kanatlarını açmayı öğreniyorlar. Ve biz, hep onların arkasında, en güvenli liman olarak kalıyoruz.