“BU SİVAS’IN KARŞILIĞIDIR”

Ramazan Yaşar

“Sivas katliamı insanlık suçudur! Yakanları affetmiyoruz, aklayanları da! Av. Kemal Akkurt CHP Çankaya Belediye Başkan Aday Adayı”. Cep telefonuma bu mesaj 2 Temmuz, sabah saat 09:10’da atıldı. Tanımadığım ve ilgilisi olmadığım bir konuda mesaj almıştım. Daha başka kimlere gitti bu mesaj onu da bilmiyorum. Bu konuda yazı yazmayı bu hafta zaten planlamıştım. Ama “Madımak Otel yangınını” değil, buna cevap olarak PKK’nın Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köy’ünde yaptığı katliamı yazacaktım.

Birilerinin kendi davalarını sahiplenmedeki samimiyetini görünce kendimden utandım. Bu katliamdan sonra 10 yıl gazetecilik yaptım. Ama hiçbir yazımda bu konuya değinmedim. Orada katledilenlerin samimi dindar Müslümanlar olması, aynı cemaate mensup olmam ve orada şehit edilen Ali Taşdelen ile 2 yıl İslam Mecmuası’nda beraber çalışmama rağmen bu konuyu nasıl ihmal ettiğimi anlamış değilim. Şehit edilen Ali Taşdelen, 2 yaşındaki kızını bazen iş yerine getirirdi. O masum, deniz mavisi gözlü küçük kızın görüntüsü gözümün önünden gitmediği için belki de bu konuyu yazmaya cesaret edemedim.

Başbağlar Katliamı, 5 Temmuz 1993'de, Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü'nde PKK tarafından 33 sivilin öldürülüp köyün ateşe verildiği katliamın adıdır. Öcalan olaydan habersiz olduğunu ve olayın sorumlusunun Dr. Baran kod adlı bir PKK’lı olduğunu ifade ederek, katliamı PKK'nın düzenlediğini kabul etmiştir. Katliamdan sonra bırakılan bildiride, “38′in (Dersim’in) intikamını alıyoruz. Bu Sivas’ın karşılığıdır” deniliyordu zaten. İyi ama Dersim’in faili CHP ve İnönü değil miydi? Madımak’ın göz yumanı oğlu Başbakan Yardımcısı Erdal değil miydi?

Akşam ezanının okunduğu sırada camiye giren örgüt mensupları cemaati zorla dışarı çıkarıp, örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekleri kurşuna diziyordu. Burada 29 kişi şehit oldu. Daha sonra köy ateşe veriliyor ve 214 ev, köy okulu, köy camii, halkevi yakılıyordu. Yakılan evlerde saklanan 1'i kadın 4 kişi de yanarak can verdi. Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı ve haklarında idam ile çeşitli sürelerde hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sanıkların 18'i bu davalardan beraat etti, 2'si mahkûm edildi.

Yakılan bir otele karşılık, bir köyün tamamı yakılmıştı.

CHP’nin Çankaya Belediye Başkan Aday Adayı bir avukat 20 yıldır izini sürdüğü Madımak’a rağmen ben hiç bu konulara girmemenin utancıyla yüzleşmiş oldum. Beni kendi dava arkadaşlarıma sahip çıkma konusunda uyandıran CHP’li arkadaşa teşekkürü bir borç biliyorum. CHP’yi sürekli eleştirecek değiliz. Doğrularına da söyleyeceğiz.

Madımak yangını ve Başbağlar katliamı yaşandığında, iktidarın ortağı CHP’nin devamı  ve ideolojik temsilcisi SHP idi. Başbakan Yardımcısı da “Milli Diktatör İsmet İnönü’nün” oğlu Erdaldı. Kılıçdaroğlu, gerçek faillerin kim olduğunu Erdal’dan öğrenmiş olacak ki, onların şimdi Ak Parti’de siyaset yaptığı ve Ak Parti destekçileri olduğu iddiasında bulunuyor. Kılıçdaroğlu, bu isimleri bilip de saklıyorsa, suç işlemektedir. Bilmediği halde “Ak Parti’de siyaset yapıyorlar” iftirasını atıp isim veremiyorsa da yalan söylemektedir.

Madımak’a katliam diyenler, Başbağlar katliamı da açık bir vahşet örneği olmasına rağmen, solcular ve diğer laik kesimler tarafından görmezlikten gelindi. Anlaşılıyor ki, katliamlar Müslümanlar üzerinde gerçekleştiği zaman vicdani ölçüler değişebiliyor. Tıpkı bugün Suriye’de öldürülen Müslümanlara dünyanın sessiz kaldığı gibi, tıpkı bugün Mısır’da yapılan askeri darbe “İslamcılara karşı yapıldığı” için sessiz kalındığı, hatta bazı CHP’lilerin destek verdiği gibi…Sivas’ta şahin kesilenler, Başbağlar’da dut yemiş bülbül oldular. İyi de Sivas bu memleketin de Başbağlar nerenin?

Devlet, Madımak Oteli’nde hayatını kaybedenlere gösterdiği ilgiyi, Başbağlar köylülerinden esirgemiştir. Sivas olaylarında; İçişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve Genelkurmay Başkanı, diğer yetkililerle birlikte derhal kent merkezine gitmişken, Başbağlar Köyüne asker, ancak 14 saat sonra ulaştı. Katliamın kurtulanlarından yaşlı amcanın söyledikleri sahipsiz kalmalarının da açıklamasıydı aslında; “Biz Müslüman olduğumuz için kurşunlandık. Bizim kimseyle bir işimiz yoktu, komşularımızla da iyi geçinirdik. Bize bu zulmü reva görenler Sırplar’dan da beter çıktı.”

Davanın emekli hakiminin itirafları da bu sahipsizliğin diğer yönünü yüzümüze vuruyor; “Başbağlar sahipsiz kaldı. İzmir'deki duruşmalar sessiz sakin, eylemsiz yapıldı. Davalar sessizce görüldü. Kimse sormadı, 'Arkadaş bu davanın soruşturmasını nasıl bir Başçavuş yapar' diye... Kimse adliyenin önünde pankart açmadı, slogan atmadı, bağırıp çağırmadı. Sonuç da bu oldu. Bakın diğer davalara kadın kız, çoluk çocuk o kampüs önünde nöbet tutuyor."

Tarihten ders alarak bu günlerin kıymetini bilelim. Gelecek nesillere daha iyi bir gelecek bırakmak için de davamıza sahip çıkalım.

Not: Ramazan ayınız mübarek olsun. İslam dünyasına ve tüm insanlığa huzur ve barış getirsin inşallah.

Mısır’da yapılan darbede şehit edilen ve şehit olmak için bekleyen Allah dostlarına selam olsun. “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz onu anlayamazsınız.”