Çırpınırdın Karadeniz

Fatmanur Bektaş

"Soranlara ben bu yurdun; anlatayım nesiyim:

Ben çiğnenen bir ülkenin hak bağıran sesiyim"

Son zamanlarda ünlü Azerbaycan ses sanatçısı Azerin'in yorumuyla tekrar gündeme gelen ve aslında ülkemizde yıllardır sevilerek söylenen "Çırpınırdın Karadeniz" eserinin yazarı ünlü şair Ahmet Cevat bu dizelerle tanımlıyor kendisini.

Son günlerde yeniden revaçta olan, mili ve manevi duygularımızı canlandırıp bütün damarlarımızda hissettiren bu güzel şiirin sahibi Ahmet Cevat'ı anmak ve tanıtmak isterim.

Azerbaycan milli marşının yazarı ünlü şair Ahmet Cevat, 5 Mayıs 1892 yılında doğdu. Annesi Yahşi Hanım, babası dindarlığı ve bilgeliği ile saygı gören molla lakaplı İmam Muhammed Ali Beydir.

7 yaşında babasız kalan Ahmet Cevat dini eğitiminin yanı sıra Arapça Farsça ve Rusçayı ana dili gibi öğrendi.

6 yıl medrese eğitimini bitirdiği sırada başlayan Balkan savaşlarına katılabilmek için gizli yollardan İran pasaportu alarak Türkiye'ye girdi. Gönüllü olarak Balkan savaşlarına katıldığında henüz 20 yaşındaydı.

Savaştan sonra memleketi Gence'ye dönerek edebiyat öğretmenliği yaptı.

Ayrıca Anadolu ve Azerbaycandaki ihtiyaç sahiplerine yardım eden Müslüman Cemiyet-i Hayriye derneği üyesi olan Ahmet Cevat; Azerbaycan, Batum, Kars, Ardahan, Sarıkamış, Trabzon ve Erzurum'daki Türklere ve Rus ordusuna esir düşen Osmanlı askerlerine yardım götüren heyette de yer aldı.

Ermeni mezalimine uğrayan Kars, Ardahan ve Oltu'da uzun süre kalarak, yetimleri ve açları doyurmuş, giydirmiştir. Ahmet Cevat, o günlerde verdiği mülakatta şöyle diyor:

Bizim Kars ve Ardahan'a gittiğimizden o kadar memnun oldular, o kadar sevindiler ki, gözlerimiz yaşardı. Görüştüğümüz birçok kişiden şu sözleri işitiyorduk: "Hamdolsun Allah'a bizim de cana yananlık edenlerimiz varmış. İnsan ölürken de kardeşinin kucağında ölmelidir." Bu sözler kardeş yardımına koşan Azerbaycan halkına minnettarlık, şükranlık cevabıydı," demiştir.

Azerbaycan Milli Marşı'nın da şairi olan Ahmet Cevat, sadece ülkesinde değil, başta Türkiye olmak üzere tüm Türk dünyasında bilinen ve saygıyla anılan bir isimdir. Onun yurt tasavvuru sadece Azerbaycan’dan ibaret değildi. Onun için Türk’ün yaşadığı her yer vatandı ve kalemini hep davası için; Türk-İslam alemi için kullandı.

1920 yılında Kızıl Ordu'nun Bakü'ye girmesiyle Sovyet yönetimi kurulunca baskı görmeye başladı ve defalarca tutuklandı.

Özellikle de "Göygöl" şiiri onun hayatında çile ve ızdırabın başlangıcı oldu. Şiirdeki:

"Senin güzelliğin gelmez ki, saya

Koynunda yer vardır yıldıza aya.."

dizeleri, Ahmet Cevat’ın sesini kesmek isteyenlere büyük fırsat verdi ve idam edileceği güne kadar sahte ve uydurma suçlamalarla hapishane kapılarında kalmasına sebep oldu.

Bu dönemde de şiir yazmayı sürdüren ve tercümanlık yapan Ahmet Cevat, devrim karşıtlığı ve Türk milliyetçisi olduğu suçlamalarıyla idama mahkum edildi.

5 Mayıs 1937'de Sovyet yönetimi tarafından yargılanmadan kurşuna dizildi.

Nuri Paşa'nın kumandasında Osmanlı askerlerinin Azerbaycan Türklerini, Ermeni ve Rus soykırımından kurtarmak için yaptığı fedakârlığa atfen 1914 yılında yazdığı şiirin sözleri şöyledir:

"Çırpınırdı Qara dəniz

Baxıb Türkün bayrağına!

"Ah!..." deyərdim, heç ölməzdim

Düşə bilsəm ayağına.

Ayrı düşmüş dost elindən,

İllər var ki, çarpar sinən!..

Vəfalıdır gəldi, gedən,

Yol vər Türkün bayrağına!

İncilər tök, gǝl yoluna,

Sırmalar sap sağ, soluna!

Fırtınalar dursun yana,

Salam Türkün bayrağına!

"Həmidiyyə" o Türk qanı!

Həç birinin bitməz şanı!

"Kazbek" olsun ilk qurbani!

Heyran Türkün bayrağına!

Dost elindən əsən yellər,

Bana şer, salam söylər.

Olsun turan bütün ellǝr

Qurban Türkün bayrağına!"

Mekanı cennet olsun.

Rahmetle ve minnetle..