Cizre olayları…

Ömer İnal

Bülent Arınç’ın 19 Aralık tarihinde HÜDA-PAR’a yaptığı ziyaret, 14 Aralık soruşturmasının gölgesinde kalarak yazılı ve görsel medyada çok fazla yer edinmedi… Gündemin alt sıralarında verilen bu haber aslında büyük bir öneme haizdi, zira çözüm sürecinde kendisini tek muhatap olarak telakki eden HDP, bir yandan çözümden bahsederken bir yandan da ‘’sokağa çıkarız, gerekirse kıyameti koparırız’’ türünden tehditleriyle çözüm sürecinin zarar görmesi için adeta elinden geleni yapıyordu… Yani bir bakıma konumu itibariyle kendini rakipsiz görmek suretiyle, sorumsuzca siyaset yapma anlayışında hiçbir beis görmüyordu…

 Selahattin Demirtaş’ın ABD ziyaretinin hemen sonrasında Kobani çatışmalarını bahane ederek ‘’sokağa çıkın’’ açıklamasından sonra yaşanan olaylarda 50’ye yakın vatandaş hayatını kaybetmişti… Yaşanan bu olayda ise Kürt halkının çözüm sürecine olan güvenden dolayı sağduyulu davrandığı, tüm ülke sathında ise çözüm sürecinin sahiplendiği görülüyordu… Bu olay ile birlikte Kürt halkının çoğunluğunun görüşlerinden ayrışan ve marjinal bir hal almaya başlayan bir HDP görüntüsü daha net ortaya çıkmaya başladı… İkinci kez yapılan ‘’sokak’’ çağrısı olaysız bir şekilde sonlanırken, bu çağrıyla amaçları ‘’ilk çağrımızda da böyle olaysız bir şekilde sesimizi duyurmak istedik’’ demekti, yani ‘’ilk sokak çağrısında çıkan olaylar bizim dışımızdaki güçlerin işi’’ imajı verilerek sırtlarındaki bu kobani olayları yükünden kurtulmak istediler, lakin bu öyle kolayca kurtulacak bir yük değildi, bu elim olay siyaset tarihi boyunca alınlarında silinmeyen bir iz olarak kalacaktı…

Yaşanan olaylardan sonra çözüm süreci bir türbülans yaşasa da, hükümetin kararlı tutumu ve Kürt halkının çözüm sürecine olan isteğiyle ayrışan politikalara evrilemeyen HDP, çözüm sürecinin vazgeçilemez olduğunu kabul etmesiyle çözüm sürecinde yeni bir dönem başlamış oldu.. Hükümet Kamu düzeninin vazgeçilmez olduğunu belirterek yol kesme, Araç yakma, kimlik kontrolü, haraç alma gibi hukuk dışı uygulamaların son bulması gerektiği ültimatomunu verdi… Bu duruma net bir şekilde olur cevabı vermeyen Kürt siyasal hareketi ayrıca değişik bahanelerle barış zeminine aykırı tavırlarında ısrar etmesi, çelişkili iç dünyalarının teşhis edilmesine vesile oldu…

Kürt Halkının temsilinde oldukça zayıf olan HDP’nin çözüm sürecindeki rolüyle sürecin aksak kalacağını gören hükümet, Kürt kökenli parti olan HÜDA-PAR’ı ziyaret ederek, hem HDP’nin rakipsiz olmadığını göstermek hem de çözüm sürecini tek kutuplu bir zeminden daha geniş katılımlı bir zemine yayma isteğinde olduğunu gösterdi… Ayrıca bu adım hükümetin çözüm sürecindeki kararlı duruşunu da göstermesi açısından da önemlidir…

Hükümetin bu yeni tutumu ve ilgili birimlerin etkili müzakereleri sonucu PKK, Kitlesel eylemlerde yüz kapatıp, provokasyon yapma, halkın malına zarar verme ve otobüs yakma gibi eylemleri reddettiğini ve bunları yapanı ajan olarak niteleyeceğini açıkladı… Lakin bu gelişmelerin yarattığı olumlu hava Cizre’de HÜDA-PAR’lı kişilerin daha önceden belirlenmiş olan evlerine silahlı saldırılarla bozulmak istendi…

Yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, Hükümetin HÜDA-PAR ziyaretiyle çözüm sürecinde geniş zemine yayılan yeni bir muhatap bulma girişimi sonrasında gelişen bu saldırılar, hükümetin bu hamlesine verilmiş bir cevap olarak değerlendirilebilirken, bu süreçte direktifleri eksiksiz yerine getirecek tek kutuplu Kürt siyasal temsilinin varlığına olan isteğe de gözler önüne sermektedir…

Daha özet bir ifadeyle, devletin, Kürt halkıyla ne zaman ki buluşmaya ve kucaklaşmaya başlaması söz konusu olsa müteakiben elim olayların yaşanması, barış süreciyle ülkeye huzurun hâkim olmasını istemeyen bir elin varlığına işaret etmektedir…

Selametle…