Cumhurbaşkanımızın dikkatine (3)

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Ülkemizde iyi niyetli düşüncelerle uygulanmaya başlanan 4+4+4 zorunlu eğitim–öğretim sisteminin geçen zaman sürecinde başarılı olunmadığı ve beklenen sonuçlara ulaşılmadığı ortada iken, hükümet tarafından ısrarla devam ettirilmeye çalışılmasını anlamak mümkün değildir. İlk iki yazıdaki açıklamalarımda;

- Okuma isteği, düşüncesi olup olmamasına bakılmaksızın ikinci ve üçüncü zorunlu dört yıllık eğitime tabi tutulmasının yanlışlığını,

- Devletin okumak istemeyen öğrenciler için aktarılan kaynakların (kitap, tablet vb.) boşa gittiğini,

- Okumak istemeyen öğrencilerin derslerde yaramazlık yapıp derslerin işleyişini aksatarak, okumak isteyen çocukların gelişimlerini yavaşlattığını,

- Yine yabancı uyruklu çocuklarla aynı sınıfta ders görmelerine bağlı olarak, kendi öğrencilerimizin verimliliğin düştüğünü,

- Zorla okutulmak amacıyla 12 yaş civarındaki okumaya niyetli olmayan çocukların çıraklıktan başlayıp meslek öğreneceği yaşlarda 18 yaşına kadar okullarda tutulması nedeniyle hem kaynak israfına yol açıldığı hem de artık 18 yaşına gelen gençlerin çok büyük çoğunluğunun orta öğretimdeki özellikle meslek liselerinin fiziki, araç ve gereçlerinin yetersizliğinden dolayı mezun olduktan sonra elde ettikleri bilgi, donanım ve tecrübeyle piyasada çalışacak yeterlikten uzak olduklarını altını çizerek vurgulamıştım.

Ülkemiz ekonomisi ve toplumsal gelişimi açısından sorun bu noktada kalsa, bir noktaya kadar sineye çekilebilir diye üzerinde fazla konuşmaya değmez demeyi, çok isterdim. Aysbergin ancak yedide birinin görünüp geri kalanın suyun altında kaldığı gibi, ısrarla dikkat çekmeye çalıştığım sorunlar çok daha kapsamlı ve derin olduğu kadar, ülke ekonomimiz ve toplumsal geleceğimizi sağlıklı inşa edebilmemiz için büyük önem taşımaktadır. Meslek öğrenmeye meyilli 12 yaş ortalaması düzeyindeki çocukların atölyelerde, işyerlerinde olması gerekirken sırf niceliksel olarak sayılarının fazlalığı amaç edinerek okullarda tutulmasının en büyük zararı; bu trend böyle devam ettirilirse 15 sene sonra yetiştirilip çalışacak kimsenin kalmayacağı açıkça ortada iken, nedense hükümetlerin sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi herhangi bir adım atmamaları, çözüm odaklı politikalar ortaya koymamaları ve sürekli ötelemeye çalışmalarıdır. Şu anda ülkemizde KOBİ’lerde, küçük sanayi sitelerinde, atölye olarak tanımlanan üretim birimlerinde sürekli statüde çalışanların en az dörtte üçü başta Suriyeliler olmak üzere yabancı uyruklu bireylerdir. İkinci ve üçüncü zorunlu dört yıllık eğitim sistemi isteğe bağlı ve bir plan dahilinde baştan aşağı düzenlenmeyip dizayn edilmezse, yaklaşık on beş yıl içinde kendi vatandaşımız statüsünde çalışan usta kalmayacaktır. 50 yaş ortalamasındaki ustalarımızın yaşları 65 civarına gelince çalışamayacakları ve verimliliklerinin düşeceği, arkadan yetişmiş ustalar gelemediği için güneşin doğudan doğup batıdan battığı gerçeği gibi, çalışma ortamının yabancı uyruklu kişilerin hegemonyası altına gireceği ortada iken, halen uygulanmakta olan yanlış eğitim politikasında ısrar edilmesinin anlaşılması mümkün değildir. Günün sonunda ülkemiz geleceğimiz açısından en az iki kalıcı hasar görülme tehlikesi kaçınılmazdır. Birincisi okumaya merakı olmayan ve çalışmak isteyip de küçük yaşta meslek öğrenecek çocukların okullara adeta tıkılması nedeniyle karşı karşıya kalınan kaynak israfından ziyade daha da önemlisi, çırak – kalfa − usta silsilesinin bozulup, piyasanın yabancı uyruklu bireylerin kontrolüne geçmesidir ki, ellerinde orta öğretim diploması bulunan ezici bir çoğunlukla piyasanın istediği nitelikten yoksun yüzbinlerce ülkemiz gençlerinin böyle bir sonla yüzleşmesi, ısrarla 4+4+4 zorunlu eğitim politikasını devam ettirme düşüncesindeki hükümet için, affedilemez bir hata olur. Keşke sürdürülen hatalı politikalar bu kadar ile kalsaydı. Orta öğretimi bitiren öğrencilerin nerdeyse bir buçuk milyonuncu sıralamadan üniversitelerin ön lisans ve lisans programlarını kazanmaları, yapılan facia hatalara ısrarla devam edildiğini göstermesi açısından manidardır.