Daha çok fırın ekmek yemeleri lazım!

Seyfullah Koyuncu
Türkiye’de bankacılık sektöründe her geçen gün önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeler içinde öne çıkan önemli bir konu ise katılım bankacılığı modeli.
 
Öncelikle bilmeyenler için katılım bankacılığının kısa bir tanımlamasını yapmak istiyorum.
 
Katılım bankacılığı, faizsizlik prensiplerine göre çalışan, bu prensiplere uygun her türlü bankacılık faaliyetlerini gerçekleştiren, kâr ve zarara katılma esasına göre fon toplayıp ticaret, ortaklık ve finansal kiralama vb. yöntemleriyle fon kullandıran bir bankacılık modelidir.
 
Ülkemiz, katılım bankacılığına yönelik yeni modeller geliştirmeye başladı. Ama ne var ki, katılım bankacılığı modelinde isteneni bir türlü yakalayamadı.
 
Körfez ülkelerinde katılım bankacılığı varlıklarının toplam bankacılık varlıkları içerisindeki payı ortalama yüzde 40 seviyesinde bulunuyor.
 
Türkiye'de ise katılım bankaları varlıklarının toplam bankacılık varlıkları içerisindeki payı Aralık 2020 itibarıyla yüzde 7,2 seviyesinde.
 
Buna karşın, Türkiye'de katılım bankacılığı varlıkları geçen yıl yüzde 54 gibi çok kayda değer bir artış yaşamış.
 
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi bünyesinde, Katılım Finans Dairesi Başkanlığı’nın kurulması da göz önünde tutulunca, Türkiye’de katılım bankacılığı ivmeleniyor.
 
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's tüm bu gelişmeleri dikkate alarak, Türkiye'de katılım bankaları varlıklarının toplam bankacılık varlıkları içerisindeki payının gelecek 5 yıl içerisinde 2 katına çıkacağını duyurdu.
 
Bu artış çok yüksek gibi görünse de mevcut rakamlara bakıldığında başarılı bir artış değil! Hepi topu yüzde 15 civarında bir büyüklük ediyor…
 
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin yayımladığı Türkiye’de katılım bankacılığına yönelik araştırma raporu da ilginç sonuçlar veriyor.
 
49 ilde 15 binin üzerinde vatandaşla görüşülerek yapılan araştırmanın sonuçları şöyle;
 
Görüşülen kişilerin %25’i faiz ve kâr payının aynı şey olduğu ifadesine %80 ve üzeri bir katılım gösteriyor. Yani vatandaşın dörtte birinin büyük çoğunluğu faizsiz bir sistemin olduğuna inanmıyor aslında.
 
%40’ı ise katılım bankalarını ve bu bankaların sunduğu hizmetleri hiç bilmediklerini ya da çok az bildiklerini belirtiyor. Yani katılım bankalarının bilgilendirme ve reklam eksiği had safhada.
 
Kira sertifikası ve faizsiz yatırım fonlarına mevcutta sahip olanların oranı %1,3 gibi çok düşük bir oranda. Bu yatırım aracından yüksek memnuniyet duyanlar bu grubun üçte biri civarında. Üçte ikisi ise memnun olmadıkları halde bu hizmeti kullanıyor.
 
Katılım bankalarında hesabı olanlar arasında faizsiz sistem sebebiyle bu bankalarda hesap açtıklarını bildirenlerin oranı bu grubun sadece %30’unu oluşturuyor. Yani katılım bankası hesabı olanların %70’inin faiz hassasiyeti yok aslında.
 
Bu sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde katılım bankalarının sunduğu faizsiz kazanç söylemi mudilerinin sadece üçte birini cezbediyor.
 
Vatandaş açısından katılım bankacılığının çok da cazip görünmediği aşikar…
 
Bunun sebeplerini çok farklı şekilde sıralayabiliriz aslında. Ama ben dün yaşadığım bir olayı aktararak konuyu bağlamak istiyorum.
 
Biri katılım bankası, ikisi devlet bankası ve biri özel banka olmak üzere dört bankada hesabım var. Bunların içinde en çok kullandığım iki bankadan birisi devlet bankası diğeri de katılım bankası.
 
Hepsini kıyasladığımda, bankamatik, internet menüsü, müşteri memnuniyeti; hangi pencereden bakarsam bakayım en memnun olmadığım banka kesinlikle katılım bankası.
 
Çağı ve teknolojiyi yakalamaktan çok uzak. Müşteri memnuniyeti konusunda ya da sorunların çözümünde kağnı gibi yavaş.
 
Hatta bir de paranoyak bir hizmet şekli var. Kendi hesabımda bulunan kendime ait paramı çekerken bile NASA standardında olan ama canımdan bezdiren güvenlik önlemleriyle karşılaşıyorum. Dolayısıyla benim için hiç pratik değil.
 
Bankamatik ya da şubeyi de ara ki bulasın…  Bankamatik teknolojileri ise hele hele özel bankaların yanına yaklaşamaz…
 
Dün yaşadığım olay bunun en güzel özeti aslında. Başıma ilk defa böyle bir olay geldi.
 
Katılım bankasındaki hesabıma biraz para yatıracaktım. Bankamatiğe kartımı yerleştirip, parayı hazneye koydum.
 
O da ne!
 
‘İşleminizi şu an gerçekleştiremiyoruz’ uyarısı aldım. Ama paramı geri alamadım. Bankamatik kartımı iade etti, paramı yuttu. Bankayı arıyorum kem-küm ediyorlar. Bankamatikte sayım yapacaklar da, merkeze bilgi verecekler de, 3-5 iş gününde paramı hesabıma iade edecekler de… Ara ki bulasın.
 
E bugün havale yapacaktım, ödemem gereken faturalar var diyorum. Yapacak bir şeyimiz yok cevabı alıyorum…
 
Peki nasıl olacak? Ben faiz hassasiyetim olduğu için elimden geldiğince katılım bankası kullanıyorum. Elbette bu saatten sonra da kullanacağım ama mecbur kalmadıkça kullanmam! İçimden gelmeye gelmeye kullanmaya devam edeceğim.
 
Bu tabloya bakınca, modern hırsızlık olan faiz bankacılığının Türkiye’de hala neden bu kadar rağbet gördüğü çok net ortaya çıkıyor.
 
Katılım bankalarının faiz bankacılığını alt etmesi için daha çoook ekmek yemeleri lazım…