Direniş

Murat Güçlü

Ülkemizde yaşanan tüm kanlı eylemlerden sonra defalarca yazdığım üzere coğrafyamızda yaşananlar Batı’nın büyük bir güçle yeniden başlattığı post modern savaşın değişik yüzleridir. Batı için savaşın “özelleştirilmiş” hali olan terör kullanılmakta ve terör örgütlerinden hizmet satın alınarak kendi toprakları dışındaki nüfuz bölgeleri karışıklığa gömülmektedir. Örgütlerin isimlerinin veya ideolojilerinin hiçbir önemi bulunmamaktadır.

Batı dünyası tarih boyunca bilinen dünyanın neredeyse tamamını sömürgeleştirilmiştir.  Batı, dünyada kurduğu sömürü düzeninin devamı için kanlı bir savaş başlatmış durumda. Bu savaşın ahlaki hiçbir tarafı yok. Sömürülenlerin başkaldırmasının engellenmesi amacıyla insafsızca coğrafyalar kana bulanmakta. Batı, coğrafyamızda çok büyük bir savaş başlattı ve bu savaşın başlangıcı ve hazırlıkları yeni değil. Yıllardır alt yapısı hazırlanan bir savaşla karşı karşıyayız. Bugün yaşadığımız FETÖ terörü alt yapısı neredeyse yarım yüzyılı bulan bir çalışmadır.

50 yıldır devlet kadrolarına sızan, çarpık bir din anlayışıyla insanları köle haline getiren, ülkenin kamu merkezli tüm kaynaklarını kendi menfaatleri için kullanan, ülkesinin tüm bilgilerini yabancı istihbarat ağlarına servis edebilen, haktan, adaletten nasibini almamış bir örgütle karşı karşıyayız. Bunları her ortamda hem de çok uzun yıllardır dile getiriyoruz. Ancak 15 Temmuzda yaşananlar FETÖ’nün ne kadar tehlikeli olduğunu tüm dünyanın göz önünde ortaya çıkardı. Bu arada Batılı devletlerin başta ABD’nin işin ne kadar içinde olduğu da herkesin malumu.

Latin Amerika, Afrika, Çin ve Uzak Doğu, hatta Rusya Batı için tehdit teşkil etmemekte. Bu ülkeler ve coğrafyalar Batı’ya karşı yeni bir söylem geliştirme imkan ve kültürüne sahip değiller, Batı’nın taklidi olmanın ötesine geçememekteler.  Her türlü eksikliğine, cahilliğine, bölünmüşlüğüne rağmen tek alternatif İslam Dünyası, bu dünyayı da toparlayacak yegane güç Türkiye. Tarihi, nüfusu, dini, coğrafi konumu, sanayisi, yetişmiş insan kaynağıyla Türkiye farklılaşmakta ve küresel güçlere karşı durabilecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Batı’nın farkında olduğu bu potansiyeli bize ve İslam dünyasına tekrar hatırlatan Erdoğan’ın liderliği oldu. Erdoğan’ı Yeni Osmanlı düşü görmekle eleştirenlerin kime hizmet ettiği malum. İslam dünyasının ağırlık merkezi olan Türkiye’ye karşı yapılanlar açıkça bir savaş ilanıdır. Türkiye terör örgütleriyle, terörle, darbeyle, cuntayla değil açık bir işgal girişimiyle mücadele etmektedir. Bu mücadelede en büyük güç noktası kim ne derse desin Tayip Erdoğan’dır. Erdoğan’ın kaderi ile Türkiye’nin kaderi örtüşmüştür. Gün milletçe Erdoğan’ın yanında durma günüdür. Türk halkı 15 Temmuz gecesi bunu dünya aleme göstermiştir.

Türkiye ya direnecek ve kazanacak ya da teslim olacak ve kaybedecek. Kazanmak için direnmek zorundayız, direnmenin kanla, canla, malla ödenmesi gereken bir bedeli var ve bunu ödüyoruz, ödeyeceğiz. Bugün yaşadığımız dehşetengiz terör saldırıları, darbe girişimleri, cuntalar bu bedelin bir parçası. Türkiye’nin hala direndiğini gösteriyor. Her püskürtülen saldırı sonrası daha da güçleniyoruz ancak düşmanlarımız da daha büyük bir güçle karşılık veriyorlar. Yine de sonuna kadar direneceğiz, kazanacağız. Hem de içimizdeki hainlere rağmen. Bunu sadece kendimiz için değil tüm insanlık için yapmak zorundayız.

Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır….