Dışarda mı içerde mi?

Yasemin Bulut

Günümüz insanı, mutluluğun peşinde koşarak bir ömür geçiriyor. Daha çok maddi güç kazandığı bir işe sahip olduğunda, doğru kişiyi bulduğunda, hayalini kurduğu eve sahip olduğunda mutlu olacağını düşünüyor. Ancak bu hedeflerin her biri gerçekleştiğinde, o beklenen doyum hali yerini belli bir süre sonra hayal kırıklıklarına bırakıyor ve yeni bir arayışa giriliyor. Bu döngü böylece sürüp gidiyor.

Peki, acaba mutluluğu yanlış yerde mi arıyoruz?

Toplum bize mutluluğun dışarıdan geleceğini, daha çok şeye sahip olmaktan geçtiğini öğretti: iyi bir kariyer, düzenli bir ilişki, kusursuz bir görünüm, alkış toplayan bir hayat. Oysa tüm bunlar var olduğunda bile içimizde bir boşluk kalabiliyor. Çünkü insanın gerçek huzuru, dış dünyadan değil, iç dünyasından yükseliyor. Belki de sorun, mutluluğu yanlış yerde aramamızda. Oysa gerçek huzur; sahip olduklarımızda değil, kendimizle kurduğumuz içsel bağlarda saklı.

Mutluluğu, bir “varış noktası” değil, bir “yolculuk hali” olarak düşünmek gerek. Belki de mutluluk; sabah uyanınca içten bir günaydın mesajında, sevdiğimiz biriyle içilen bir kahvede, kendimizi olduğumuz gibi kabul ettiğimiz anlarda saklı. Kimi zaman bir ağacın gölgesinde , kimi zaman bir çocuğun gülümsemesinde yakalarsın huzuru. Bu küçük anların farkına vardıkça, mutluluğun aslında dışarıda bir yerlerde değil, içimizde olduğunu keşfederiz.

Kendimize şu soruyu sormakla başlayabiliriz:

“Ben gerçekten neyin peşindeyim, ne için koşuşturuyorum?’’

Mutluluğu bir hedef değil, bir yaşam biçimi olarak benimsediğimizde; hayat da bizimle uyum içinde akmaya başlayacaktır.