DİYARBAKIR MEYDAN BARIŞI

Ramazan Yaşar

Eskiden ihtilaflı devletler veya taraflar sorunlarını çözmek için meydan savaşları yapardı. Şimdi barışı kazanmak için “meydanlarda barış savaşı veriliyor.” Öyle görülüyor ki, Türkiye’ye barışı meydanlar getirecek.

Cumartesi günü Başbakan Erdoğan, kabinenin önemli bakanlarıyla Diyarbakır’a Ankara’dan çıkarma yaptı. Yanında PKK’nın infazından yaralı kurtulan sanatçı İbrahim Tatlıses vardı. Aynı gün bir çıkarma da Erbil’den geldi. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, yanına PKK’nın aforoz ettiği Kürt sanatçı Şivan Perver’i alarak Diyarbakır’daydı.

Başbakan Erdoğan’ın verdiği barış, çözüm ve kardeşlik mesajlarına, Barzani’nin “Türk - Kürt Kardeştir” mesajı eşlik etti. Başbakan, 2005 Diyarbakır konuşmasındaki mesajların çoğunu hayata geçirmiş olarak Diyarbakırlıların karşısına çıktı. Verdiği sözlerin çoğunu yerine getirmiş olmanın güveniyle Diyarbakır’la kucaklaştı. Diyarbakır da O’nu bağrına bastı.

Barzani’nin kardeşlik mesajlarına, bu güzel tabloyu uzaktan seyreden BDP adına, Leyla Zana, “Barışa şahit” olarak tanıklık etti. Başbakan bu barış yürüyüşüne, “Analar ağlamasın” diye çıkmıştı. Tatlıses ve Şivan da bu mesaja uygun olarak, “Megri Megri” (Ağlama Ağlama) türküsüyle katkı sundular. Onlar “ağlama” dediler, ama protokol dahil medyandakiler ve ekran başındakiler ağlıyordu. Ancak bu ağlama öncekilere göre farklıydı. Analar bu sefer “sevinçten ağlıyordu.” Bu gözyaşları geçmişin acılarını silemeyebilir, ancak geleceğin tertemiz ve sevgi dolu olmasını sağlayabilir. Bu gözyaşları, gözleri kan bürüyenler için bir şey ifade etmiyor olabilir, ama vicdanı olan herkese yeni bir ışık olacaktır.

Böyle güzel ve anlamlı mesajların, fotoğraf karelerinin verildiği bir programı “Diyarbakır Meydan Barışı” olarak tanımlamaktan daha güzel bir ifade bulamadım. Çözüm sürecini Başbakan açıkladığında, PKK ve BDP cephesi İmralı’dan gelecek mesajı dört gözle beklemeye başladılar. Öcalan’ın mesajı için de Nevruz’un kutlandığı Diyarbakır Meydanı seçilmişti. Mesaj okunduğunda, herkes, “bu iş burada bitti” diyerek evlerinin yolunu tuttu. Oysa “Barışa giden yol” hiç de kolay değildi. Çünkü barışı isteyenler kadar savaşın devamını isteyen iç ve dış güçler de vardı.

Barışın ilk mesajının verildiği Diyarbakır Meydanında, “süreç bitti” diyenlere inat bu sefer Başbakan Erdoğan’ın gür ve cesur sesi yükseldi; “Diyarbakır kardeşlik şehri, Diyarbakır biz kardeşiz, ezelden kardeşiz. Biz pazara kadar değil mahşere kadar biriz, beraberiz. Bizim gönüllerimizi, hiçbir zaman birbirinden ayıramazlar. Geleceğe bu inançla yürüyeceğiz. Türk’ü Kürt’ten Kürd’ü Türk’ten ayıramazlar.”

Ama bunun gerçekleşmesinin meydanlardan geçtiğini de biliyor ve Diyarbakırlılar kadar, tüm Türkiye’den ve meydanlardan bir talepte bulunuyordu; “Eğer siz bu sürece sahip çıkarsanız inanın bu süreç büyüyecektir. Eğer siz bu bahara sahip çıkarsanız bu bahar daha da kalıcı olacak. Eğer Diyarbakır bu umuda sahip çıkarsa, bu fidanlar çınar olacak. Diyarbakır’ın bu sürece sahip çıkmasını istiyorum. Unutmayın sizin sorumluluğunuz büyük. Bu yeni süreçte Diyarbakır’ın hakem olmasını, sürece yol göstermesini istiyorum.”

Barış, huzur ve kardeşliğe susamış Diyarbakır, Başbakan’ın, Barzani’nin verdiği mesajlarla; Tatlıses ve Şivan’ın söylediği türkülerle bir nebze olsun rahatladılar. Protokolde, meydanda, televizyonları başında ağlayan Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez kardeşlerimiz “Kardeşlik harcını” bir kez daha gözyaşlarıyla suladılar. Diyarbakır, bir kez daha tertemiz gözyaşlarıyla yıkandı. Barış yoluna çok anlamlı, çok güçlü bir taş daha döşendi. Kardeşlik duvarına çok büyük ve güzel bir tuğla daha kondu. Artık bu yolu da, bu duvarı da sahiplenmek herkesin boynunun borcu olsun.

Başbakan’ın Diyarbakır ve Diyarbakırlıya yüklediği bu anlamlı yükün altından kalkmasını umut ediyorum. Bunu tek başlarına başaramayacakları, birilerinin buna engel olmaya çalışacağını biliyoruz. Biz de Türkiye’nin dört bir yanından onlara bu kutlu yolda yardımcı olmalıyız. Savaş için meydanı dolduranlara karşı barış için, daha çok ve daha heyecanlı olarak meydanlara koşacağız. Bu meydan savaşını kim kazanırsa onun dediği olur. “Savaşa devam mı?”, “Barışa devam mı?” Bu sorunun cevabını ne Ankara, ne İmralı, ne de Kandil verecek. Bu sorunun cevabını Diyarbakır ve seçimlerde meydanları dolduracak olan tüm Türkiye verecek. Barışı Türkiye’ye meydanlar getirecek, herkes hesabını ona göre yapsın.

Ey İmralı, ey Kandil, Erganili gencin, “Başbakanım ne olur barış bitmesin. Askerde ya da dağda ölmek istemiyorum. Huzur içinde yaşamak istiyorum” çığlığını duyuyor musun?