Ebeveynlik güzel şey çocuklar olmasa

Ömer Kocabaş

Okulların tatile girmesiyle birlikte öğrenciler rahat bir nefes alırken velileri bir telâş sardı. Özellikle anne ve babanın çalıştığı ailelerde çocuk zapt edilmesi gereken bir kişiye dönüşüyor. Çocuk sayısının fazlalığına göre sıkıntı büyüyor(!) Yaklaşık iki buçuk aylık süreçte çocukların geçireceği zamanın mümkün olduğunca belirlenmesi gerekiyor. Elbette ayak altında fazla dolanmaları istenmiyor. Yüzme kursu, Uzakdoğu dövüş sporları, futbol vb. aktiviteler ya da hepsinin bir arada olduğu yaz okulları artık çok yaygınlaştı. Çocuğun yaz tatili boyunca evde kalıp kafasını dinlemesi anormal bir şeymiş gibi lanse ediliyor. Çalışan aileler mecburiyetten bu tarz yollara giriyor. Annenin evde olduğu bir aile de illâ aktivite peşinde koşulması, bunun bir mahalle baskısına dönüşmesi tek kelimeyle saçmalıktır…

Bizim çocukluğumuzda hiç bu tarz dertler yoktu. Ailelerimiz çocuklar bu yaz ne yapacak diye düşünmezdi. Şablon belliydi. Sabah kalk mahallenin camisine git. Cüz, Kuran-ı Kerim oku, namaz sureleri, temel dini bilgiler derken öğleye kadar camide kal. Biz çoğu zaman öğle namazını da cemaatle kılıp öyle dağılırdık. Sonrasında eve gel, yemek ye. Ardından akşama kadar arkadaşlarla sokakta oyun oyna.

Anadolu’nun birçok yerinde bu saydığım rutin büyük ihtimalle aynı şekilde uygulanıyordur. Fakat şehirlerimiz de artık zor. Çünkü mahalle, sokak bitti. Çocuklar tek başlarına sokağa salınamayacak hâle geldi. Site ya da apartmanın bahçesinde yaşına uygun arkadaşı varsa çocuk için büyük şans. Diğer türlü çocuk günün büyük bir kısmında evde tek başına. Çocuk diyoruz çünkü yeni nesil ailelerde tek çocuk çok moda oldu. İki çocuklu ailelerde ise kardeşler arasındaki yaş farkı çoğu zaman fazla olduğundan akran olamıyorlar. Evde kalan çocuğa anne, babası ilgi göstermezse bir süre sonra tablet, telefona kayıyor.

Belli bir yaşın üzerindeki çocuklar siz ne derseniz deyin, kendi bildiklerini yapacaklardır. Küçük çocukları olan aileler ise çocuğun gününü plânlayıp bunu ona çaktırmadan yapmaları daha etkili olur. Çocuk her sıkıldım dediğinde bir alternatif sunulabilir. Çocuklarımıza temel dini eğitimi her koşulda vermeliyiz. Bu ister cami eliyle olsun, ister evde kendimiz. Bunun dışında küçük yaştaki çocukları günün belli saatlerinde okumaya teşvik etmeliyiz. Elbette dozunda tablet, telefon, TV izleme olacak. Havanın serinlediği saatlerde parka çıkılıp çocuğun akranlarıyla kaynaşmasına ortam hazırlanabilir. Hatta çocuğumuzun yakın arkadaşının ailesini arayıp evde ya da parkta bir araya gelmeleri sağlanabilir.

Bu söylediklerimiz genelde ilkokul seviyesindeki çocuklar için uygun olabilir. Ortaokul ve lise seviyesindeki çocuklar, gençler için işler biraz karışıyor. Ergenlik dönemindeki çocuklar için onu yap, bunu yap, sıkıldım ne demek falan gibi söylemler anlamsız, çoğu zamanda itici olur. Bu yaş grubundaki çocukların enerjilerinin düzgün kullandırılması gerekiyor. İlgi alanı olan bir spora yöneltmek günümüzde en doğru şeylerden biri. Hem enerjisini atar hem de belki ileride profesyonel olarak o spor dalıyla ilgilenir. Böyle şeyler hiç belli olmaz. Düzgün bir hocayla karşılaşıldığında biraz da gayret ve disiplin olursa olmayacak diye bir şey yoktur.

Eğer çocuğun her hangi bir spora ilgisi yok, akşama kadar elinde telefon miskin miskin oflayıp pufluyorsa onu bir işe vermek mantıklıdır. Eğitim sisteminde en büyük şikâyetlerimizden birisi 12 yıl aynı mantıkla öğrenci yetiştirip, üniversiteye giremeyenlerin mesleksiz bir şekilde ortada kalmalarıdır. Üniversiteyi bitirince atanamayıp daha büyük yaşta mesleği olmadan ortada kalanlar da var ama konumuz şimdi o değil. Çocuğumuzu yeteneğine, ilgi alanına göre bir işe yönlendirmeliyiz. Ortaokul, lise çağlarında dört, beş yaz tatilinde aynı işte çalışan bir çocuk o işi kendisine bir meslek hâline getirebilir. Hem para kazanmanın ne olduğunu öğrenir hem de vaktini verimli şekilde geçirir. Elbette bu dediğim şey hiçbir hedefi olmayan, bıraksan yemek dışında odasından çıkmayıp, telefona, bilgisayara gömülen çocuklar için geçerli. Yoksa yabancı dil öğrenmeye çalışan, gününü kendisi için faydalı bir şekilde geçirmek için plân yapan aklı başındaki çocukları zorla çalışmaya göndermekte eziyetten başka bir şey değildir. Çocukları en iyi anne, babaları tanır. Bunun kararını vermek çok zor değil.

Modern diye nitelendirdiğimiz hayatın bu tarz dertleri çok, bitmiyor. Günün sonunda anne, babalık çok iyi bir şey şu çocuklar olmasa kıvamına geliyoruz. Elbette endişelerimizde haklıyız ama işin sonunda biz ne yaparsak yapalım su akıp yatağını bulacak. Elimizdeki imkânı, özellikle zamanımızı mümkün olduğunca çocuğumuza ayırmaya çalışalım, vicdanımız rahat olsun yeter. Diğer türlü özellikle sosyal medyadaki hayatlara ulaşmamız mümkün değil. O hayatların büyük bir kısmı yalan, yalan olmayanların ardında derin acılar var. Ailemiz için elimizden gelenin en iyisini yapmış olmanın verdiği huzur hiçbir şeye değişilmez, gerisi de hikâyedir.