ERDOĞAN, GÜL VE HÜKÜMET

Prof. Dr. Önder Kutlu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Basın Danışmanı Ahmet Sever’in Gül ile beraber olduğu 12 yıla ait hatıralarını geçtiğimiz günlerde yayınlaması kamuoyunu hareketlendirdi. Herkes farklı şekilde yorumladı. Kimileri bir Gül ‘hamlesi’ olarak gördü; kimileriyse Sever ‘fırsatçılığı’. Tartışmalı bir danışman memleket gündemini işgal etti.

Zamanlaması ve içeriği bakımından ben de olumlu değerlendirenlerden değilim. Beyşehirli danışmandan hiç hazzetmedim. Aynı işi çok daha iyi biçimde yapabilecek Konya’dan en az 10 kişi sayabilirim. Nereden bulurlar, böylelerini?

Kendisini Gül ve temsil ettiği misyona ters bir kişilik olarak gördüm. Farklı zamanlarda enteresan çıkışlar yaptı. Cumhurbaşkanı ve başbakan arasında ‘kardeşlik hukuku’ çerçevesinde çözülecek meseleleri ya birilerine fısıldadı ya da açıktan haykırdı.

Bunlar alışılmış şeyler değildi. Devletin iki önemli makamını işgal eden sorumlu insanlar kamuoyu ve medya üzerinden iletişim kurmazlar. Kurmaya kalkarlarsa art niyet aranır. Hele bir de başbakanın fedakârlığıyla cumhurbaşkanlığı makamına gelen bir siyasetçi, devlet adamı öyle bir şeye tenezzül etmez.

Benzer şeyleri Hayrünnisa Gül de yaptı. Köşkten inince ‘intifada’ başlatacağını bile söyledi. Bunlar hoş şeyler değil. İngiltere Kraliçesinin kocası, Duke of Edinburgh böyle bir şey yapar mı? Siyaseten ön plana çıkan birinin eşi birkaç adım geri çekilmelidir. Erkek, kadın fark etmez. O öyle yapmadı.

Hatıra kitabı Abdullah Gül’ün Ak Parti içinde ve çevresinde çok ciddi şekilde mevzi kaybetmesine neden oldu. Potansiyel genel başkan adaylığı bir daha inmemek üzere rafa kaldırıldı. Kitap Gül’e yaramadı.

Seçim sonrası olması da manidar geldi bana. Önce olamazdı, zira tüm beklentiler tek başına hükümeti gösteriyordu. Bugün Ak Parti yaralı. Seçimden birinci parti olarak çıkmasına ve kendisinden sonra gelen iki partinin aldığı oya denk bir oy almasına rağmen, tek başına iktidara gelemeyecek olması ciddi bir sıkıntı oluşturdu.

Tam da parti bu durumdayken ve koalisyon mu olsun, seçim mi tekrarlansın mütalaası yapılırken denkleme bir bilinmeyen daha eklenmek istendi.

Parti tabanı ve kadroları bundan pek hazzetmez. Tam her şeyi hallettiğinizi düşünüp, bir yolculuğa çıkıyorken evin kapısını kilitlemediğinizi hatırlıyorsunuz.

Üç Dönemlik vekiller halen Ankara’dalar. Bekliyorlar. Seçimler yenilense, onlara gün doğacak. Üç Dönem kuralına takılacak olanlaraysa bir dönem bekleme kuralı vuracak. Denklem çok karışık anlaşılan. Herkes bekliyor. Uygun zaman ve zemini kolluyor.

Siyasetin cilveleri bunlar.

Abdullah Gül’ün partinin başına geçmesini isteyen kayda değer bir grup var. Başında da partinin eski tüfekleri geliyor. Demirel’in cenazesi vesilesiyle Ankara’ya gelen Gül o gün akşam kimlerle beraber olmuş? Partinin kıdemlileri. Siyasetin yorulmayanları.

Bir de denkleme yeni dâhil olanlar var. Onlar seçim istemiyorlar. Bu kadar zor bir süreçten geçerek vekil olmuşlar, bir daha seçim şartlarını kaldırabilecek durumda değiller. Çoğu ilk kez seçilmişler. Köy, belde, ilçe falan derken epeyce gezmişler. Yorulmuşlar.

Bugünlerde Ak Parti’de olup, biten yorulanlarla hiç yorulmayanlar arasında geçiyor.

Yorulanlar başbakana sahip çıkıyor, yorulmayanlarsa Gül’e. Bir de yorulma lügatinde bulunmayan var. O ise bekliyor. Gönlü seçimden yana. Kamuoyu yoklamaları da kendisini doğruluyor. Ama seçim kararı alındığı zaman sahaya inecek olanlar isteksiz; en azından büyükçe bir kısmı.

Kim ne derse desin, sürecin en rahat aktörü Erdoğan. Seçimde alanlara indi. Risk aldı. Seçmeni bilgilendirdi. Seçmen de kararını verdi. Bundan sonrası onun kontrolünde değil artık.

Partiler durumu kabullendiler. Ufukta bir Ak Parti – MHP koalisyonu görünüyor. Yedekte CHP ve HDP var. Ak Parti ile hükümet kurmaya razılar. Üç partinin bir araya bile gelememelerinin en önemli nedeni Cumhurbaşkanı. O etkin bir aktör. Duruşu yetiyor.

Koalisyon hükümeti döneminde önemi azalmayacak, aksine artacak. Tüm önemli kararlar, Anayasa gereği, önüne gelecek. ‘Çankaya’nın noteri’ değil o. Hiçbir zaman da olmaz. Yanlışa set çekebilen bir karakteri var. Koalisyon partileri için hakem rolü üstlenebilir. Aslında tüm partiler kendilerinden bir şeyler bulabilir onda: Sosyal adalet duygusu, dini inanç ve milliyetçilik.

Yeni hafta yeni şeyler getirecek.

Merakla bekliyor, takip etmeye devam ediyoruz.