Evlâd-ı Fâtihân Topraklarına Bir Ziyaret…

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

UMAD (Uluslararası Müslüman Âlimler Dayanışma Derneği) Davet ve İrşat Ekibi olarak 28 Ağustos-03 Eyül 2022 tarihlerinde on dört kişilik bir âlimler heyetiyle evlâd-ı Fatihan topraklarının bir kısmına ziyaret düzenledik. Ziyaretimize Sarayova ile başladık. Ziyaretimizin amacı, dini kurumlarda görev yapan ulema ile görüş alış verişinde bulunmaktı. Ulemanın ulemayı ziyaret etmesi ihmal edilemeyecek bir konudur. Bizler de bu maksatla bu görevi yerine getirdik. Ziyaretlerimiz gözyaşları içerisinde gerçekleşti ve neredeyse bir asra yaklaşan hasret sona erdi. Maalesef şimdiye kadar yapılmayan bu ziyaret, gecikmiş ve ihmal edilmiş bir ziyaret olsa da büyük bir hadise olarak adlandırıldı, devamının getirilmesi taraflar arasında dile getirildi.

Balkan coğrafyası bütün şehirleriyle hala Osmanlı kokmaktadır. Adeta Osmanlı camileri, camilerdeki Osmanlı torunları, bizleri karşılayan ecdadın mezar taşları biz burada sizi bekliyoruz, demektedirler. Neden geç kaldınız dercesine bizlere sitem etmekteler. Ziyaretimizi gerçekleştirdiğimiz o güzel camilerde ve dini kurumlarda gördüğümüz insanların sıcaklığı, cana yakınlığı, tatlı Balkan şivesiyle bizlere hitap edişleri, gönül dünyalarında ne kadar derin bir sevgiyle, hasretle ve özlemle bizlere bağlı olduklarını göstermektedir. Gitmiş olduğumuz bölgelerin İlahiyat Fakülteleri idarecileri ve öğretim üyeleri, medrese hocaları, müftüleri, imamları, Tekke mürşitleri, müritleri, bilumum güzel insanları, Türkiye'de okumak suretiyle elde etmiş oldukları pek çok bilgi ve beceriyi ülke insanlarıyla paylaşmaları bizleri ziyadesiyle gururlandırmıştır. Bir defa daha Türkiye’nin, üniversitelerinde yabancı öğrenci kontenjanlarını artırma isteğinin haklılığı tescil edilmiştir. Türkiye mezunlarının, kendi ülkelerinde yaptıkları hizmetleri gördükten sonra devletimizin eğitim politikasının ne kadar önemli ve haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinde okumuş olan din adamlarının mu’tedil din yorumları ülkeleri için büyük bir hizmetin yolunu açmıştır. Bununla birlikte evlad-ı fatihan coğrafyasında Suudi ve körfez sermayesiyle okumuş olan insanların selefi bir din anlayışına sahip olmaları da büyük bir fitne unsuru olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Çünkü bu eğitim anlayışı, Müslüman cemaati bölmektedir. Bu sebeple bu zihniyetin zararlı bir cereyan olduğu müdellel olarak anlatılan kitap ve risalelerle halka acilen ulaştırılmalıdır. İslam birlik dinidir ama bu zihniyet balkanlarda bir virüs gibi yayılmakta, camileri ve toplumu bölmektedir. Eğer böyle giderse, en büyük zararı Osmanlı bakiyesine vereceklerdir. Şimdiden ecdadımızın mezar taşları kırılmaya başlanmıştır. Bu konuda ülkemiz yöneticileri, İlahiyat ve Diyanetle ortak çalışmalar yapmalıdırlar.

Osmanlı hala o topraklarda, giyim-kuşamıyla, mutfak kültürüyle, ev mimarisiyle ve dini pratikleri yerine getirme konusunda canlı bir şekilde varlığını ayakta tutmaktadır. Bizim bıraktığımızla kalmışlardır. Bizim için, gözleri nemli kardeşlerimizle hasret gidermek gerçekçi bir terapi olmuştur. Hepimiz aynı ecdadın torunlarıyız. Bizler öz akrabalarız. Onun için bir ihtiyar Osmanlı delikanlısı, “geç kaldınız, geç kaldınız ama lütfen bundan sonraki gelişiniz 40-50 yıl sonra olmasın, bizleri bırakmayın sizlere çok ihtiyacımız var” demesi gözlerimizi yaşartmıştır.

Balkan coğrafyasında nice acılara, yıkımlara şahitlik etmiş olan ecdat torunları sık sık bize şu sözü tekrarlamışlardır: “Biz Osmanlıyız ve Osmanlı kalacağız. Siz Tayyip Erdoğan’ın değerini iyi bilin ve onu kollayın. Eğer Türkiye güçlü olursa, biz burada rahat ederiz. Eğer Türkiye zayıf olursa, biz hiçbir zaman rahat etmeyiz.” Onlardan dinlediğimize göre Sırplar bile Cumhurbaşkanımız hakkında: “Serttir ama merttir” ifadesini kullanırlarmış. Bu sebeple kardeşlerimiz “Sayın Cumhurbaşkanımızın duruşu bizlere burada rahat bir nefes aldırmaktadır. Biz tekrar onun kazanması için dua ediyoruz” demektedirler.

Novi Pazar’da dini müesseselerin temsilcileriyle yaptığımız bir toplantıda Türkiye’de okumuş, Türkiye ile bağlarını hiç koparmamış bir hocamızın: “Değerli hocalarım! Osmanlı’dan sonra ilk defa böyle bir ulema heyetinin bizleri ziyaret etmesi, bizlere manevi güç verdi. Artık bizleri yalnız bırakmayın. Bizler yetimiz. Türkiye’mizden başka bizim hâmimiz yoktur” demesi hepimizin gözlerini yaşarttı, bir kat daha sorumluluklarımızı artırdı. Onlar, “eğer Türkiye olmasaydı, arkalarına Rusya’yı alan Sırp yönetimi, tekrar bizlere saldırabilirdi, Cumhurbaşkanımızın dirayetli tavrı ve güçlü Türkiye buralarda barış içinde yaşamamızın en büyük garantisidir” demektedirler. Bu ve benzeri sözleri cami cemaatinden üniversite hocalarına varıncaya kadar bütün kardeşlerimizden duymuş olduk. Bir defa daha gösterdi ki, “Türkiye, Türkiye’den ibaret değildir”, herkes ona göre hareket etmelidir. Bu sıradan bir siyaset meselesi değil, küresel ölçekte Türkiye’nin milli duruşuyla ilgilidir.

Öte yandan bir Osmanlı şehri olan Üsküp’ün dağlarını vatan edinmiş bir Yörük ana:“ Babam vefat ederken bana, kızım bu dağların nöbetini terk etmeyin, bir gün bu dağların asıl sahipleri Osmanlılar gelecektir, emaneti devralacaklardır” demişti. İşte onlar sizlersiniz, ama nerede kaldınız diyen Yörük Ana’nın feryadı yüreklerimiz dağladı. Onun için ümitlerini Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’mize bağlamışlar. Yoksa balkan coğrafyası her an karışabilir. Onların: “Gâvurlar bu topraklardan neslimizi, kültürümüzü ve İslam varlığımızı yok etmek için fırsat kolluyor, aman ne olur kendi içinizde bir olun, diri olun, beraber olun, sizin gücünüz bizim bu topraklarda nöbet tutmamızı kolaylaştırmaktadır” demeleri konunun önemli olduğunun altını bir defa daha kalın çizgilerle çizmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye, Balkan coğrafyasında kurduğu üniversiteleriyle, okuttuğu öğrencileriyle ve ticaret erbabının yapacağı yatırımlarla bu topraklarda varlığını sürdürmelidir. Yine Tika’nın, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluğu Başkanlığı (YTB) ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın hizmetleri artırılarak devam ettirilmelidir. İlahiyat hocalarımız ve ilim adamlarımız mutlaka bu coğrafyadaki ilmi ve dini kurumlarla işbirliklerini artırmalıdırlar. Bizler o topraklarda var olduğumuz sürece Balkan coğrafyası barış ve huzur içinde yaşayacaktır. Bir defa daha böyle bir seferi düzenleyen Uluslararası Müslüman Âlimler Dayanışma Derneğine çok teşekkür ederim.

Rabbim gönül coğrafyamızı her türlü kötülüklerden muhafaza buyursun.