FACEBOOK, TWITTER AMERİKAN DEVLETİNİN Mİ?

Prof. Dr. Önder Kutlu

Uzunca süredir şüphelendiğim ve aklımı kurcalayan bir meseleydi sosyal medya konusu. Bu kadar kısa süre içinde, bu kadar hızlı ve etkili bir araç haline gelmesini pek anlayamamıştım doğrusu. Üye sayısı ve etki alanı bakımlarından şaşırtıcı ve baş döndürücü bir gelişme trafiğini beraberce yaşadık.

Dışlayamadığınız, yok farz edilemeyecek bir araçtan bahsediyoruz. İnteraktif, dinamik ve sınırlaması olmayan bir mekanizma yani. Sınırlaması var aslında, ama sadece ABD ve yakın ilişkide bulunduğu, birinci derecede istihbarat paylaştığı ülkeler istediği zaman bu mekanizma devreye giriyor.

Son derece etkili ama o kadar da kontrol dışı bir araç. Sistemin fişini elinde tutanlar açısından bir sorun yok. İstedikleri anda devreye soktuklarını, istedikleri içeriği engellendiklerini ve istedikleri bilgileri de istedikleri kadar yayabildiklerini biliyoruz. Hatta kitlesel olaylarda topyekûn belli bir bölgenin fişini dahi çekebiliyorlar. Bazı bölgelerde sosyal medya erişimini toptan engelleyebiliyorlar.

Bunu siyahi Amerikalıların geçtiğimiz aylardaki isyanlarında ve Londra’daki kitlesel olaylarda uyguladılar. Dünya bu haberin üzerinde çok fazla durmadı. Ama bu hakikaten tehlikeli bir durum. Türkiye gibi bazı ülkeler içerikte açıkça hukuka aykırı bilgiler, iftira ve şantaj ifadeleri olduğu durumlarla, içeriğin engellenmesini talep ettiklerinde bu talep karşılık bulmuyor.

Ülke olarak sosyal medyanın önemini ve etkisini fark etmemiz Gezi olayları vesilesi ile oldu. O dönemde birbirinden ‘habersiz’ ve ‘irtibatsız’ gruplar belli bloglar aracılığıyla bir araya ‘getirildi’. Yalan, yanlış haberler servis edilerek kitlesel bir kalkışma planlandı. Bütün bunlar gözümüzün önünde cereyan etti. Bile bile lades.

Yayılan tezvirat akla – mantığa aykırı olsa da bir kısım kesimler bu bilgileri yaydılar. Yayılmasına izin verdiler. ‘Gençlere öldüresiye biber gazı sıkılmış’, ‘TOMA’nın altında onlarcası ezilmiş’, ‘polis gerçek mermi kullanıyormuş’ yalanlarıyla açıkça bir algı operasyonu yürütüldü.

Bütün bu olayların sosyal medya üzerinden planlanması tesadüf olmasa gerektir. Zira yeni medya olarak ifade edilen bu alan son derece kontrolsüz ve kayıt-dışı. ‘Kayıt-dışılık’ yukarıda zikrettiğim ABD ve çok yakın ilişkide olduğu ülkelerin dışında kalanlar açısından geçerli.

Başlıkta ifade ettiğim ABD ilgisini önemseyenlerdenim. Doğrudan doğruya o ülkenin istihbarat teşkilatı ile çalıştığını bildiğimiz sosyal medyanın bu kadar büyü(tül)mesi tesadüf değil. Sosyal medyanın yanında Google gibi bir takım başka mekanizmalar da aynı kaynaktan besleniyorlar. Aynı kaynakları besliyorlar.

Bir ülke bu kadar stratejik bir alanda, bilgi tekelini elinde bulundurma şansı varken niçin özel sektöre bu imkânı bıraksın? Genç bir bilgisayar uzmanı facebook’u kurmuş olabilir. Ama ona kurdurtan ve gelişmesine müsaade eden kim? Her gün, hepimiz canla-başla her türlü mahrem bilgimizi oraya yüklemekle meşgulüz: Bugün şunu yedim, bu anda şuradayım, medeni durumum şu şekilde değişti, nişanlandım vs.

Bu kadar çok insanın anlık bilgisine her devlet sahip olmak ister. Hele küresel bir güçseniz ve dünyanın her tarafında âşıklarınız olduğu gibi, düşmanlarınız da varsa bu bilgileri edinmek için ne kadar kaynak ayırırdınız?

Soru gayet basit: ABD böyle büyük bir gücü, neden özel sektöre bıraksın? Bu sektör bu kadar kısa sürede bu güce nasıl ulaştı?

Google’da yaptığımız her aramanın kaydı tutuluyor. Her adımımız takip ediliyor. Bilgisayar programlarımız her gün güncelleme talep ediyor. Düşünmeden güncelleme butonunu tıklıyoruz. Akıllı telefonlarımız her an bilgi talep ediyor. Güncelleme yaparken, telefonumuzdaki hangi bilgilerin CIA’ya aktarıldığını bilmiyoruz. Bilemiyoruz. Açıkça istense telefondaki bilgilerimizi başkalarıyla paylaşır mıyız?

Sosyal medya böyle bir mekanizma. Gerekli olan dışında, arkasında duramayacağımız, başkalarının bilmesini istemediğimiz bilgileri paylaşmasak iyi olur. Toplum olarak bu konuda bilinçlenmemiz gerektiğine inanıyorum. Sosyal medya çılgınlığı almış, başını gidiyor. Nerede duracağı da belli değil.

Gezi olayları ve 17, 25 Aralık operasyonları bize bunu öğretti. İnternet üzerinden yürütülen algı operasyonları neticesine toplum olarak daha paranoyak hale geldik. Kontrolü daha fazla kaybetmeden, sosyal medya ilişkilerimizi gözden geçirsek iyi yaparız.

Sahi, Rusya Yandex’te neden ısrarlı? Çin niçin kendi arama motorunu geliştirmeye çalışıyor?

Kanaatimce sosyal medya ve ABD kaynaklı arama motorları ABD devletine ait. Aksini düşünen varsa, göstergelere baksın.

Neyi paylaştığımızı iyi bilelim. Neyi paylaşmak istemediğimiz konusunda sorun yaşamamak için bunu yapmak zorundayız.