Felak-Nas

Şerife Oktar

Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla

113.Felak

Nâs sûresiyle birlikte “muavvizeteyn”, İhlâs ve Nâs sûreleriyle birlikte “muavvizât” adını alırlar.

Sûreye felakın rabbine sığınma emriyle başlanmaktadır. Felak kelimesi etrafında çeşitli yorumlar yapmak mümkündür (bk. Elmalılı, IX, 6367-6373). Ancak ilk âyetin bir sonraki âyetle bağlantısı hesaba katıldığı takdirde bu kelimenin, kâinatın yokluk alanından bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade ettiğine hükmedilebilir. Çünkü ikinci âyet Allah’ın yarattığı her şeyin zararından, üçüncü âyet bastıran karanlıkların şerrinden Allah’a sığınmak gerektiğini bildirmektedir. Buradaki “bastıran karanlık” gece karanlığını, zulüm ve cehalet karanlığını, karanlık düşünceleri ve insanın içine çöken, onun iç dünyasını karartan kin, öfke, şehvet ve kıskançlık gibi şeyleri içine alan kapsamlı bir ifadedir. Dördüncü âyet, “düğümlere üfleyenlerin şerrinden” de Allah’a sığınmanın gereğini dile getirmektedir. Bu ifade, fiilen mevcut olup olmaması bir yana, varlığına inanılıp etkileri altında kalınan üfürükçülük ve büyücülük gibi ruhî etkileşimlerden başka, kötü fikirlerin ve sapık ideolojilerin tesiriyle insanların, içindeki inanç düğümlerinin çözülüp küfür ve ümitsizlik karanlıklarına düşmelerine de işaret etmektedir. Ayrıca âyetin, bir düğmeye basıp bir nükleer sistemi harekete geçirmek suretiyle doğabilecek büyük felâketlere de dolaylı bir şekilde değindiğini söylemek mümkündür. Sûrenin son âyetinde, kıskançlığı tutan hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmanın önemine dikkat çekilmiştir.

Gerek Felak sûresinde gerekse ardından gelen Nâs sûresinde kötülüklerinden Allah’a sığınılacak şeyler bildirilirken önce tabiat kuvvetlerinden, sonra kötü insanlardan, en sonunda da gözle görülmeyen varlıklardan (cin) söz edilmektedir ki burada somuttan soyuta, sakınılması kolay olandan zor olana doğru bir sıralanış dikkat çekmekte, dolayısıyla sığınmanın önemi ve yöntemi öğretilmektedir. Hemen belirtilmelidir ki sığınma yalnız sözle değil gelebilecek zararlara karşı mümkün olan bütün tedbirlerin alınmasıyla gerçekleşir.

Sûrenin faziletine dair Hz. Âişe’den rivayet edilen bir hadise göre Resûl-i Ekrem rahatsızlık ânında ve gece yatağına gireceği sırada İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okuyup avuçlarına üfler ve elleriyle bütün vücudunu sıvazlardı (Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî). Ukbe b. Âmir’den gelen bir rivayette de Hz. Peygamber’in kendisine şöyle dediği belirtilmiştir: “Ey Ukbe! Sen ‘Kul eûzü bi-rabbi’l-felak’ sûresini oku; zira Allah’a bu sûreden daha sevimli gelen ve daha beliğ olan hiçbir sûre okuyamazsın; mümkün oldukça onu oku” (Müsned)

*De ki: "Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım." ﴾1-5﴿

114.Nas

Adını her âyetinin sonunda yer alan nâs (insanlar) kelimesinden alır.

Felak sûresinde olduğu gibi Nâs sûresinde de kötülüklerinden Allah’a sığınılacak şeyler bildirilir. Sûrede, pusuda bekleyip kötü düşünceler aşılayan cin ve insan şeytanının şerrinden Allah’a sığınılması emredilmektedir. İlk üç âyetinde Allah’ın “rab, melik, ilâh” sıfatlarına vurgu yapılması O’nun ebeveyn şefkati gibi insanlara olan yakınlığına, koruyuculuğuna, bütün kötülükleri etkisiz kılma hâkimiyet ve gücüne işaret etmektedir. 4. âyette kötülüklerinden sığınılacak varlıkların nitelikleri belirtilirken kullanılan “vesvâs” kelimesi “sürekli vesvese veren, gizli telkinlerde bulunan” anlamına gelir. Bu kavramın Kur’an’daki kullanılışı göz önünde bulundurulduğunda vesvese veren şeytanın, kişinin nefsânî arzuları ve kötü insanlardan ibaret olduğu anlaşılır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “vesvese” md.). Aynı âyette yer alan hannâs (sinsi) kelimesi de kendisinden sığınılacak varlığın niteliğini göstermektedir.

Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Nâs sûresinde Allah’ı niteleyen “rab, melik, ilâh” kelimelerinin dar kapsamlı “nâs” yerine felak sûresindeki gibi bütün yaratılmışları içine alan “mâ halak” (yarattığı her şey) terkibine izâfe edilmemesinin sebebini şöyle açıklamaktadır: İçlerinde rab edinilenler ile hükümdarların bulunması ve Allah’tan başkasına ibadet yapılmasıyla bilinen varlık türü insandır. Sûrede insanları yaratan, rahmetiyle geliştirip yaşatan, bütün bir kâinata olduğu gibi onlara da hâkim bulunan ve tapınılmaya yegâne lâyık olanın sadece Allah olduğu mesajı verilmektedir. Ayrıca İslâm anlayışına göre insan kâinatın en değerli varlığıdır, ona nisbet edilen şeyler (rab, melik, ilâh) bütün yaratıklara nisbet edilmiş sayılır.

Nâs sûresinin faziletine dair birçok rivayet nakledilmiştir. Genellikle İhlâs ve Felak sûrelerinin de yer aldığı rivayetlerde Muavvizât’ın Kur’an’ın üçte birine denk gelen fazileti, şifa verici ve koruyucu özellikleri, yatmadan önce ve her namazdan sonra okunmasının gereği vurgulanmaktadır.

*De ki: "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik'ine, insanların İlah'ına sığınırım." ﴾1-6﴿

Böylece 114 sureden oluşan yüce kitabımız Kuranı Kerim’in her suresini, Tdv İslam Ansiklopedisi katkılarıyla öğrenmeye çalıştık. Rabbim kabul etsin. Bizi öğrenen ve öğrendikleriyle amel edenlerden eylesin.