Fildişi kulelerden inelim

Esra Doğan

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 2016 – 2017 Akademik yılı açılışına katıldı. Bu açılışta üniversite yönetimlerini,  öğretim üyelerini ve öğrencileri ilgilendiren önemli noktalara temas etti.

Yükseköğretimin yatay büyümede hedeflenen düzeye geldiğini, artık dikey büyüme için çaba sarf edilmesi gerektiğini belirtti.

Öncelikle dikey büyüme nedir, nasıl olmalıdır, bunu iyi anlamak gerekir. Şehrin doğal manzarasına gölge düşüren yüksek katlı betonarme binalar dikilmesi dikey büyümeye girer mi mesela?

Eğitim konusunda ciddi eksiklerimiz var, bu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Her yöntem değişikliği eğitimde tutarsızlığa neden olmaktadır.

İyileştirmeler yapılırken ve strateji geliştirilirken öncelikle yaşanan sorunlar doğru tespit edilmelidir. Masa başında oturan, yaşanan sorunların muhatabı olmayan kişiler strateji geliştirirse uygulamada ciddi problemler çıkacaktır. Bu da iyileştirme yapıldı zannedilirken aslında mevcut sorunlara yenilerini eklemekten öteye geçmeyecektir.

İstişare her zaman bizi bir adım öteye taşıyacaktır. Sadece rektörlerle ve dekanlarla istişare yeterli değildir; çünkü birçok yönetici üniversitelerindeki ve fakültelerindeki sorunlardan bîhaberler ya da üstünü örtmeye çalışıyorlar.

Eğitime gönül vermiş, öğrenciye dokunan, sadece sınıfta ders anlatarak görevini ifa ettiğini zannetmeyen, bu ülkeye yararlı insanlar yetiştirme derdi olan, her geçen yıl bir adım daha nasıl ilerleriz, öğrencilerimi nasıl her konuda daha donanımlı kılarım diye düşünen akademisyenlerin de fikri alınmalıdır.

Bunun yanında üniversite hayatını lay lay lom geçirmeyen, kendini geliştirmek için gayret sarf eden, kendisini geliştirirken üniversitesini, ülkesini daha iyi seviyeye yükseltmek için çabalayan öğrencilerle de istişare edilmelidir.

Bunlar yapılmadan üretilen stratejilerin ömrü her zaman kısa olmuştur ve böyle de olacaktır. Daha sağlıklı planlama yapmak için sorunun asıl muhataplarıyla istişare etmek hem zamanımızın, hem emeğimizin hem de milli sermayemizin boşa gitmemesine vesile olacaktır.

Rektör seçimlerine de değinen Cumhurbaşkanımız, şu anki sistemle yapılan seçimlerin sağlıksız olduğuna değindi. Hazirunun kuvvetli bir şekilde alkışlaması da bu tespiti doğrular nitelikteydi.

Dikkat edilmesi gereken bir husus daha olduğunu düşünüyorum:

Tüm üniversitelerden FETÖ bağlantısı olan akademisyenler ayıklandı, ayıklanıyor. Şu an ve bundan sonraki süreçte diğer cemaatlerin, toplulukların çalışmalarına karşı da bir önlem alınmalıdır. Zira boşalan kadrolar bu sefer de bir başka cemaate mensup olanlarla doldurulmaya çalışılacaktır. Müslüman aynı delikten iki kez ısırılmaz. Uyanık olmak gerekir.

*****

Akademisyenler ve öğrenciler arasına set çekmeye yönelik çalışmalar da oluyor. Bunu bazen akademisyenler kendileri yapıyor. Öğrenciyle hocası ayrı kapılardan girip çıkıyor, ayrı asansörleri kullanıyor, ayrı yemekhanelerde yemek yiyorlar. Öğrenciyle hoca arasında hep bir şeyler var: Fildişi kuleler.

Bunun aksi hocalar da var. Öğrencileriyle aynı masada yemek yiyen, kendindeki mevcut ilmi öğrencisine aktarmak için fırsat kollayan, sürekli onların içinde olan hocalar. Onların kuleleri yok, böyle daha mutlu ve huzurlular. Aynı şekilde öğrenciler de en çok böyle hocalardan istifade ediyorlar.

Daha çok başlık var değinilmesi gereken aslında. Üniversitenin şartlarına uygun sayıda kontenjan açmak ve toplumun ihtiyacına göre bu sayıyı planlamak gerekir. Günümüz şartlarında fakültelerin bodrum katlarındaki penceresiz depolar boşaltılıp sınıf yapılır, buna tepki gösteren öğrenciler de “biz şu şartlarda okuduk, neyini beğenmiyorsunuz” diyerek azarlanırsa işin boyutu değişir.

Hedefimiz ne, önce bunu belirlemeliyiz. Ne istiyoruz ve bunu nasıl becerebiliriz?

Zararın neresinden dönersek kârdır, geleceğimize yatırım yapalım.