Futbol’un yazılı olmayan Altın Kuralları’ndan birisi de ; ‘Atan ile Tutanın iyi olacak. Ancak bu söz Konyaspor’da şu an Trajikomik bir hale evrildi. Çünkü;
- Ne atanımız iyi
- Ne tutanımız iyi
- Ne defansımız iyi
- Ne de orta sahamız (kanatlarımız) iyi..
Neresinden tutmaya çalışsak elimizde kalıyor. Yani bu sözü söyleyip içimizi rahatlatmayı ve devre arasında düzeltiriz demeyi çok isterdim ancak şu an maalesef bu sözün dışında bizim çoğu şeyi düzeltmemiz gerekiyor. Konyaspor maçları saha içinde değil, saha dışında kaybediyor.
Futbol’un yazılı olmayan diğer kurallarından ‘Atamayana Atarlar’ ve ‘Kağıt Üstünde Favori’ sözleri ise Süper Lig’de Konyaspor’a o hafta rakip olacak takımların çok rahat söyleyebileceği sözler şu ara..
Çünkü atamadığımız zaman atıyorlar, tam bu sefer olur mu dediğimiz anda kadro kalitesi’ZLİĞİMİZ’ hortluyor.
Lige fırtına gibi girdiğimiz ve daha sonra ‘LİDERE SELAM DUR’ naraları attığımız günlerden bu günlere nasıl da geldik diye uzun uzun düşünüyorum bazen..
Ama sonra diyorum ki biz Konyaspor’luyuz, bünyemiz her şeye alışkın. En çok da KAOS’a.. O yüzden şaşırmıyoruz artık bu durumlara. O günlerden bu günlere nasıl da geldik diye düşününce olayların temelinde hep transfer politikamız yatıyor. Belki bahis olaylarından dolayı iki oyuncumuzu kaybetmemiz de çoğu şeyi değiştirdi ama perdenin arka yüzünde ardı arkasını düşünmeden yapılan transferlerin şu an bir şamar gibi yüzümüze vurması ise yine ibretlik dersler veriyor.
Konyaspor Taraftarları olarak biz ne zaman çok mutlu olsak mutlaka arkasından çok büyük darbeler yemişizdir. Ama bu kez inşallah tersi olur. Bu kadar olumsuzluğa rağmen devre arası yapılacak transferler ve akıllı hamleler sonrası tünelin sonunda inşallah bir ışık görürüz.
Neyse bu hamur çok su götürür, biraz da maça değinelim..
Konyaspor, milli ara sonrası çıktığı Antalya maçında daha derli toplu bir futbol oynasa da, özellikle defans ve forvet hattı yine evlere şenlikti. Atak varyasyonlarımızı çoğaltmamız ve ne oynadığımızı bilmemiz lazım. Umut Nayir ile maç kazanmamız çok zor. Nitekim Antalya maçında karşı karşıya pozisyonda topu ağlara gönderen bir forvetimiz olsa şu an başka şeyler konuşuyorduk. Ancak Kramer gibi bir oyuncuyu kendi ellerinle itip, tamamen Umut’a güvenmek bizim bu sezon kendi sonumuzu hazırlamamız gibi bir şeydi..
Trabzonspor maç kadrosu açıklandığında ise Yasir’in yerine Utku’yu görmek beni çok mutlu etmişti. Çünkü Utku’da KUMAŞ VAR. STOPER KUMAŞI. ABDÜLKERİM BARDAKÇI KUMAŞI.. Ona güvenebiliriz, güvenmeliyiz ve bana kalırsa da şu an Calusic’den de, Bazoer’den de kat kat daha iyi bir stoper. Jevtovic sakatlanmasa biz takımda Jin-Ho-Jo diye bir pırlantamızın olduğunu fark edemeyecektik. Bir dğer pırlantayı da görüyoruz ama görmemezlikten gelmemeliyiz. Özellikle Jin-Ho-Jo’nun günden güne gelişen özgüvenli oyunu bizlere umut olmaya devam ediyor. Neden çünkü çocuk oynadıkça iyi oluyor.. Bir genç oyuncu yeterli süre almadığı sürece hiçbir zaman kendisini tam olarak gösteremez, kumaşını görürsün ama elbisesinden mahrum kalırsın.. Utku da aynı.. Oynamadan elbisesinin güzelliğini göremeyeceğiz..
Gelelim maça.. Maça aslında çok da iyi başladık, önde baskıyı çok iyi uyguladık, oyuncular birbirine çok yakın oynadı ve birbirlerini tamamladılar, golü de bulduk. Ancak golden sonra topu tamamen Trabzonspor’a vermek yanlış bir hamleydi. Yine aynı oyunumuza devam edip ataklarımızı sıklaştırsak ilk yarı 0-2 bitebilirdi. Trabzonspor’un tutuk oyununa bizim istekli oyunumuz eklenince Trabzonspor ilk yarıda çok silik bir görüntü verdi. İşte tam da bu noktada 2 yi atacaksın. Geri yaslandığımız an maçı vermiştik.
Çağdaş Hoca’nın maç içerisindeki bir diğer hatası ise ikinci yarıya da Umut ile başlamasıydı. Havadan veya kenardan orta yaparak top oynamıyoruz, doldur boşalt yapmıyoruz, kanatlarımız yok, ama UMUT SAHADA. Resmen 1 kişi eksik oynadık 81 dakika.. Umut bile demiştir ben orta sahaya kadar gelip neden top alamıyorum diye, veya neden hala ben sahadayım diye. Maç 1-1 iken ikinci yarının başında Umut’u çıkarıp Muleka’yı forvete alıp, Melih Bostan’ı veya Kaan Akyazı’yı kanada alsak oyunda bir şeyler değişebilirdi. 3. Golden sonra 57 de Yasir ve Pedrinho’yu almak tam bir akıl tutulması oldu hoca tarafından. Çünkü o dakikada 81 ve 87 de yaptığı değişiklikleri yapsak son 10 dakikada oynadığımız oyunu 57 den sonra oynasak bu maçın 3-3 bitmeyeceğini kimse garanti edemezdi. Ancak biz Trabzonspor’un da 1-1 den sonra da 3-1 den sonra da Trabzonspor’un özgüvenli ve baskılı oyununa yağ sürüp aynı oyunu oynamayı tercih ettik, sonradan bir şeyler çabaladık ancak çok geç oldu ve mağlubiyet de kaçınılmaz oldu.
Bağlayalım.. Çağdaş hocanın kalan 3 haftada;
- Rizespor ve Kayserispor’u mağlup etmesi
- Formayı haketmeyen oyuncuları ısrarla oynatmaması (Yasir-Bjorlo-Pedrinho)
- Gerekirse Jin-Ho ya güvendiğimiz gibi KAAN AKYAZI’ya – Melih Bostan’a da güvenmesi
- Oyun formatında ufak bir değişikliğe gidip yerden oynamaya devam edeceksek Umut Nayir’i hamle oyuncusu olarak kullanması
- Devre arasına kadar son 3 maçta GENÇLERE DAHA ÇOK ŞANS VERİP KENDİSİNE ‘HELAL OLSUN’ DEDİRTMESİ GEREKİYOR.
Aksi takdirde devre arası gelmeden Çağdaş Hoca hakkında da ön yargılı bir grup oluşmaya başlayacaktır. Hocanın kaybedeceği bir şey yok. Korkmasına da gerek yok. Bu taraftar her şeyi çok iyi biliyor. Her şeyi çok da iyi gözlemliyor. Kimse YASİR’İ, UMUT’U, BJORLO’YU, PEDRİNHO’YU NEDEN OYNATMADIN DEMEZ !
Ama gençlere şans verirsen ve RİSK ALABİLİRSEN EFSANE OLABİLİRSİN.. Müsveddeleri kenarda beklet. Devre arası zaten onların üzerlerine bir şeyler karalayıp çöpe atacağız. Kenarda duran TERTEMİZ IŞIL IŞIL KAĞITLARIN ÜZERİNİ DOLDUR, ONLARA GÜZEL ŞEYLER YAZ..