Senden ayrılalı ne baharım kaldı, ne de yazım. Sadece kışım var, o da zemheriyle geçiyor çoğu zaman. Hasretin damdaki buz sarkıtları gibi, tepeme ha düştü ha düşecek! Dışımda kış kıyamet hüküm sürerken, içim lavlarını püskürten bir volkan gibi ateşten daha ateş. Öyle bir ikileme düştüm ki yanıyor mu, yoksa üşüyor muyum belli değil. Duygularım darmadağın, ruhum histerik nöbetlerinin arifesinde.
Bana reva gördüğün mevsim kış mevsimi olsa da, ümidimi yitirmiş değilim. Biliyorum, gün gelecek tepemdeki buz sarkıtları eriyecek, içimde kaynayan volkan dinecek ve sönecek. Bahar, “merhaba” diyecek tüm dinginliğiyle. Ben sabrın çocuğuyum; dağlar kadar ümidim, okyanuslardan da büyük özlemim var!
Hep bekledim ama umudumu kesmedim senden. Hani ben sabır çocuğuyum demiştim ya! Öyleyimdir çocuklar gibi hep koşan ve hiç yorulmayan. Yorgunluk kuşatınca gönlümü hayal kurarım bir düzine. Hayallerimle sabrımı cilalarım. Arada bir ilham gelir şiirler yazarım senin için. Sesimi sana duyurmam çok zor, belki de imkânsız gibi. Bakarsın bir mucize olur; rüzgâr oradan oraya uçuşan yaprakların arasında yırtık bir gazete sayfasını ayaklarının önüne bırakıverir. Belki alır okursun senin için yazdığım o şiiri. Biliyor musun? Bir şiir daha yazdım geçenlerde. O gece öyle yağmur yağdı ki, bir ara damlalar arasında camda gördüm siluetini. Gece yatmadan dua üstüne dua ettim. Bir daha göreyim diye ama ne gam. Rüzgârın çöpçü edasıyla süpürdüğü yapraklar, hazan mevsiminde olduğumu hatırlattı bana. Baharı beklerken, hazanla karşılaşmam bende düş kırıklığı yaratsa da, şükrettim Rabbime beni zemheriden kurtardığı için.
Hazan mevsimine en çok rüzgâr yakışır. Yakışır yakışmasına da, etraftaki nesnelerden ne ister bilmem ki. Rüzgârın hışmına uğrayan yapraklar, yerlerde zıplayıp dururken, gökyüzü göçmen kuşların kanat sesleriyle şenlenir. Yine hayal gücümü kullanırım. İşte bu olur derim içimden. Şiiri bir kuşun kanadına iliştiririm. Sonra da sevdiğime ulaştırsın diye dua ederim içtenlikle.
Her gün olduğu gibi bugünde oturduğum kasabanın tren garında bekliyorum seni. Hava çok soğuk, içeride loş bir ışık var. İnadına sigara dumanı istila etmiş her yeri. Gece treni geldi diyorlar! Koşuyorum; 1. Vagon, 2. Vagon ve 3. Vagon derken, o karanlık havada seni tanıyor ve Leyla! Diye haykırıyorum. Sonra sarılıyoruz bir birimize. Elindeki yırtık gazeteyi uzatıp, bu şiir getirdi beni buraya diyorsun. İçimin ateşi diniyor; ilk kez baharı yaşıyorum. Gönlümdeki huzur bana cenneti hatırlatıyor. Ağlamaklı gözlerle el ele verip, öylece uzaklaşıyoruz istasyondan.
Hoşça kalınız. Sevgi eksik olmasın o güzel yüreğinizden.