Geldim, sevdim, öldüm

Taha Yılmaz

Dağlım; lekesiz bir gökyüzünün altından yazıyorum sana.

Ölüm: Bizi nerede beklediğini bilemediğimiz sevgili. Sevgili olmasaydı, Peygamberimiz –salat ve selam ona olsun- ölümle buluşmazdı.

Annenim annesi olan ninemi çok severdim ve ölümünden sonra, cenneti kast ederek, anacığıma takılır, şöyle derdim: “Neneme bir aylık yolda olmaya razıyım. Yürüyerek gider, dizlerine yatar, bana eliyle bir şeyler yedirmesini isterim.” Ben nenemi, annem annesini dua ve tebessümle anardık. İnsanın güzel ölüleri de oluyordu.

İlk ve en güzel öğretmenim anacığım, Rabia nenem, Arabacı Temel, dayım Aydın Akıncı, çocukluk arkadaşım Metin, İsmet’in Ali’nin Mustafa’sı, depremde kaybettiğim Vedat Kıratlı, amcam Osman Çolak, biberci Mustafa ve pastaneci Osman abim, Betül Nur Ünal… Güzel ölülerim. Hangileri ile buluşurum bilmiyorum ancak özlediğimi ve hayırla yad ettiğimi biliyorum.

Üç yıl önce de anacğımı kaybettim. Şimdilerde mezarına gittiğimde ya da uzaktan onunla konuşuyor, bazı dert ve sıkıntılarımı ona anlatıyor, rahatlıyorum. Çok zaman hüzünlü bir tebessüm oluyor yüzümde.

Ölümünden beş gün önce, özel bir işim sebebiyle Ankara’dan Sakarya’ya gitmiştim. Sabah erkenden indiğim şehrimde, sokağımıza doğru yürürken bilemezdim anacığımı son kez göreceğimi. Açlığımdan çok hüzünlü bir alışkanlık ile börek yemiş ve anacığıma da ellerimle yedirmek için paket yaptırıp eve varmıştım.

 “Oy yaylalar yaylalar, çimen bağladunuz mi?” türküsünü söylemem, ben geldim demenin şekliydi. Bu türküyü söyleye söyleye eve girip, doğruca anamın başucuna varmıştım. Sarılıp öpüştük. Hal hatır sorarken, bir yandan da ellerimle börek yedirip, meyve suyundan içirmiştim.

Sonra kalkıp, oturma odasına geçtik. Gün daha yeni renkleniyordu. Biraz uzanayım dedim. Ahh, sonradan beni çokça ağlatan bir anıya dönüşecekti: Anacığım bir battaniye getirmiş ve üzerimi örtmüştü.

Dağlım. Şöyle demiştim:
“Gidecek yerim kalmadığında değil, ilk fırsatta kapını çalacağımı bilmeli ve beni beklemelisin.
Aksi de olabilirdi, bir gün yenilmiş, yıkılmış ve tükenmiş olabilirim. Bilmelisin ki ben başka bir yere gitmem, ben sana gelirim.
Ben dönmeyebilirim, ölürüm, sen çiçek açmaya devam et!"
Hüzünlü gönlümüzün huzur bulması ve kavuşmalar için son adresimiz hakikat yurdudur.
Bu dünyayı çok da kafana takma!”
 
Bazen yaşar ve yaşadığımızı yazar ve bazen de Rabbimizin hikmeti olsa gerek önce yazar sonra yaşarız.
 
“Yalnız yatınca ölmekten korkuyorum.” diyor sevdiğini özlemiş olan şair.
Ben sevmeden ve sevgimi söylemeden ölmekten korkuyorum.
Ben her gece sana gelirim usulcacık. Gündüzler sadece rüyalarımı böler.
 

Gökten düşen er geç toprağa karışır. Bu yağmur ve insan içinde aynıdır. Yağmur gökten toprağa, insan topraktan toprağa düşüp, ölüme kavuşuyor.  Uzak yakın öleceğim. Bencillik sayılmaz ise mezar taşıma şu yazılsın isterim.

“Geldim, sevdim, öldüm.”