Gençlik Yaşlanması ve Tedavisi

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İslam dünyası, iki milyara merdiven dayamış bir nüfusa sahip. Bu nüfusun kahır ekseriyetini gençler oluşturuyor. İslam dünyasındaki yöneticilerin ve halkların emperyalist güçler tarafından alenen aşağılanması karşısında bu Müslüman halkların bir parçasını oluşturan gençler de rencide oluyor. Umutlarını yitiriyor. Hâlbuki bu gençlerin yaşları daha genç, güçleri genç, ancak hırsları kırılmış, yarınlarından ümit kesmiş, kararlılıkları kalmamış, vizyonları kaybolmuş ve geleceğe bakışları karanlık ve kasvetli…

Gençlik yaşlanmasının arkasında birçok neden sayılabilir. Ancak en etkili olan iki nedenden birisi iman zayıflığı, diğeri ise amaç kaybıdır. İman zayıflığına gelince. Yüce Allah'a şuurlu ve bilgi temelli bir iman, kalplerin ve ruhların can suyudur, enerji kaynağıdır. Gençleri ve tüm inananları ayakta tutan, dirilten, coşturan, dirençlerini güçlendiren ve etraflarındaki umutsuzluk rüzgârlarına karşı onlara mukavemet aşılayan işte bu imandır. Allah'a iman, gençlerin kalplerine cesaret aşılar, geleceğe karşı korkuları kaybolur, kendilerine olan güvenleri artar. Güven ise, umutsuzluğu yok eder. Çünkü Allah’tan ümit kesilmez. Şayet gençlerimiz istidlali bir imanla Yüce Rabbimize inanırlar ve bu imanları da kalplerine kök salarsa, bela ve musibet dalgalarını atlatmak, karşılarına çıkan engelleri ve zorlukları bir bir aşmak onlara kolay gelir. Çünkü inancımızda her zorluktan sonra bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir genişlik vardır.

İslam gençliğinin yaşlanmasında ikinci etken, hedef ve amacı kaybetmektir. Gençlerde amaç ve hedefin netliği, olumlu ve faydalı çalışmalara yönelik ilk motivasyondur. Hatta mükemmelliğe, ilerlemeye, rekabete ve zafere doğru bir teşviktir/şevklendirmedir. Genç adam hedefini kaybederse, kendisine verilen verili hayatın nerede başladığını veya nerede bittiğini bilmeden kendini kaybeder. Derin bir kimlik krizi girdabına yuvarlanır. Kıblesini kaybetmiş bir neslin bu krizden çıkması zorlaşabilir. Gençlerimizde bu krizi derinleştirmek isteyenler, onlara; çalışmayan, üretmeyen sadece eğlenceye ve cinsel yaşama odaklan hedonist ve nihilist yaşam tarzları sunuyor. Gençlerimizin asıl hedefleri, nihilist düşüncelerle perdeleniyor. İslam dünyasında bu hedefsizlik ve adaletsizlik politikaları, nihilist bir gençliğin yetişmesine hizmet ediyor. Bu ilhadi nihilist ve hedefsiz yaşam tarzı, gençliğimizi esir alıyor. Onları; dinden, ahlaktan ve değerlere bağlılıktan uzaklaştırmakla kalmıyor, bir de umutsuzluk ve karamsarlık aşılıyor. Gençlerin hevasına hitap eden bu nihilist düşünce ve yaşam tarzı, onların nefislerini okşuyor, şımartıyor ve zihinlerini idlâl ediyor. Sosyal medyanın etkisiyle bu nihilist düşünce ve yaşam tarzı, inanç hayatına da taşınıyor. Böylece inanç ve ahlaki değerlere karşı kayıtsız, umarsız ve lakayt bir nesil yetişiyor. Benlikleri şişiren, şehvete çağıran ve sorumluluk yüklenmekten uzaklaştıran bu hiççi felsefe, varoluşun da en büyük tuzağı haline geliyor. Çünkü hiççilik ideolojisinin en büyük düşmanı, din, ahlak ve sorumluluk bilinci taşımaktır. Değerlerin bir bariyer gibi algılandığı bir toplumda her türlü aidiyet, saygı ve güven duygusu ortadan kalkar. O zaman “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diyen anarşist bir nesil yetişir. Bu gelişmenin farkında olarak hayatın anlamına dair ciddi çalışmalar yapılması gerekir.

Sonuç olarak bugün gençlerimiz birincil hedeflerini nefsani ihtiyaçları ile değiştirmiş görünmektedirler. Hayatlarındaki arayışlar, sadece ihtiyaçlarını elde etmeye dönüşmüş, hedefleri eriyip gitmiştir. Bu konuda gerek resmi ve gerekse sivil toplum önderlerine düşen görev, gençliğimize yeniden güçlü bir iman bilinci ve amaçlı bir hedef göstermektir. Bu iki değerin gerçekleştirilmesi için gençlerimize mutlaka aidiyet duygusu kazandırılmalıdır. Aidiyet, mensubiyet duygusu ise ancak din, tarih ve millet bilinciyle güçlendirilebilir. İnsan hayatı iniş ve çıkışlarla doludur. Zorlukların üstesinden gelmek köklü bir iman, güçlü bir irade ve milletinin değerlerine duyulan güvenle sağlanabilir. Çünkü bireysel değişim olmadan toplumsal değişim olmaz. Geleceğimizi inşada rol oynayacak olan gençlerimizin iman zafiyetini ve hedefsizliğini yenmek toplum önderlerinin ertelenemeyen görevleri arasındadır. Çünkü bizler geleceğimizi ya bu gençlerimizle kazanacağız ya da bu gençlerimizle kaybedeceğiz. O halde İslam varlığının kıyamet sabahına kadar devam etmesini istediğimize göre gençlerimize yönelik bu hizmetler asla ertelenmemelidir.